İktidarın, Kürt sorununun çözümünde sivil siyaset alanını esas alan yaklaşımı bir muhataplık tartışması da başlattı.
Hükümet, çözüm arayışının zemini olarak parlamentoyu görüyor.
Her türlü konunun parlamento çatısı altında tartışılmasını, görüşülmesini istiyor.
Bu yaklaşım içinde Kürt sorununa çözüm ararken BDP’nin muhatap alınması normal yol olarak görülüyor.
Nitekim değişik düzeylerde daha önce hükümetle BDP arasında temaslar yapıldı.
Bu süreçte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da değişik vesilelerle BDP’nin, PKK’yla arasına mesafe koyması çağrısında bulundu. Ancak bu çağrılar, karşılık bulmadığı gibi aksine BDP’yle PKK’nın tabanının aynı olduğu vurgusu yapıldı. Muhatap olarak da Abdullah Öcalan gösterildi. Bu tutum, bugün de değişmiş değil. BDP sözcüleri, Öcalan’ın, Kandil’in ve kendilerinin muhatap olduğu yönünde açıklamalar yaptılar. Ayrıca bu açıklamalarda son adresin İmralı olduğunun da altını çizdiler.
Demirtaş’ın verdiği bilgiler
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, dün düzenlediği basın toplantısında, müzakerelerin yeniden başlaması ve Nevruz gerginliğine önlem almak amacıyla hükümetten bir bakanla bir ay önce görüştüklerini açıkladı.
Demirtaş, bu görüşmeyle ilgili şu bilgiyi verdi:
“Bu görüşmede, kopan müzakere sürecinin yeniden başlaması için görüştük. İnisiyatif almaya hazır olduğumuzu, AKP’nin varsa çözümünü paylaşmalarını ve yaklaşımlarını istedik. Bize, ‘Kürt sorununu çözdük, güvenlik konsepti başarılı olmuştur. Bu saatten sonra konuşulacak bir şey yok. Güvenlik politikası uygulayacağız’ cevabı verdiler. AKP’nin torbasında Kürt halkına dair, Kürt halkının haklarını vermeye dair, demokrasiye dair tek bır kırıntı yoktur. Bu görüşmede, sadece askeri operasyonların sonuç aldığına dair belirleme yapmışlardır.”
Demirtaş, çözüm önerilerini de 5 madde halinde sıraladı:
“Askeri operasyonlar durdurulmalı, Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmalı müzakerelere katılabilme koşulu yaratılmalı, her türlü siyasi operasyonlara son verilmeli, siyasetçi ve sivillerden oluşan barış konseyi kurulmalı ve parlamento tarafından yetkilendirilmeli, terörle mücadele önündeki engeller ve özel yetkili mahkemeler kaldırılmalı.”
Diğer Eşbaşkan Gültan Kışanak da müzakerelere Öcalan katılmazsa çözüm çıkmayacağını, DTK Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk da, “Muhatap sorunu yoktur, birinci aktör Sayın Öcalan’dır” diyerek, görüşlerini açıkladılar.
BDP ve DTK sözcüleri, “Öcalan’sız ve PKK’sız çözüm olmaz” çizgisinde duruyorlar.
“Muhatap Öcalan”
Her ne kadar BDP sözcüleri, “biz de muhatabız” deseler de, sonuçta asıl muhatabın Öcalan olduğu mesajını veriyorlar.
Bu açıklamalar da ortaya koyuyor ki, BDP kendini muhatap olarak görmüyor. “Muhatabız” derken bile “gerçek muhatabınız Öcalan’dır” diyerek, ayrı bir siyasi varlık göstermelerinin mümkün olmadığını da yansıtmış oluyorlar.
Bu yaklaşım dışında görüşme zeminini tahrip eden asıl faktör, terörün, şiddetin ve dayatmacı üslubun devam etmesidir. Bir yandan terör, şiddet devam ederken, bir yandan sonuç alıcı bir müzakerenin devam etmesi mümkün değil. Nitekim Oslo sürecinde bu görüldü.
Oysa BDP’nin, sonuç alınabilecek bir müzakere zemini yaratılmasına katkıda bulunması gerekiyor.
BDP müzakereyi, hükümetin, PKK’nın isteklerini kabul etmesi olarak algılıyor. Öcalan’ın müzakereleri yürütmesi, serbest bırakılması veya ona yakın koşullara kavuşturulması ve anayasada özerklik tanınması konusunda dayatmacı üslubunu sürdürüyor. “Ya benim taleplerimi kabul edersiniz ya da şiddet tırmanır” tehdidiyle sonuç almaya çalışıyor.
Bu tavrı gösterdikten sonra, “Biz çözüm istiyoruz, hükümet istemiyor” diye sunmak inandırıcı olmuyor.