Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma çerçevesinde 11 ilde yapılan operasyonlarla 9’u eski ve yeni belediye başkanı olmak üzere birçok kişi gözaltına alındı. Gözaltıların Demokratik Toplum Kongresi (KCK) oluşumu ile PKK arasında bağlantı iddialarına dayandığı öne sürüldü.

Küfürlü öfke
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, bu gelişmelerin değerlendirildiği ve BDP’lilerin katıldığı bir toplantı sonrasında açıklama yaptı. Baydemir, gözaltılara öfkeyle karşı çıktı. Baydemir, “Hükümete, devlet aklına bir mesajımız var. Bizi şahin ve güvercin diye ayırmayın. H...trin diyorum h...trin. Yarın belediye başkanları milletvekilleri adliyede olacağız. Ya bizi de alacaksınız ya onları serbest bırakacaksınız” dedi. Baydemir’in hükümete ve devlete hitabı bu...
Küfretmek kimseye yakışmaz da bir belediye başkanına hiç yakışmaz. Baydemir, kontrol edemediği bir öfke içindeydi. Acaba bu öfke içinde dili mi sürçtü, ağzından mı kaçtı, diye düşünülebilir. Ama öyle değildi. Baydemir, üzerine basa basa iki kez küfretti. Yanında duranlar da -kadın milletvekilleri dahil- bu konuşmayı alkışladılar.
Böyle bir üslupla siyaset yapılmaz. İçinden geçtiğimiz hassas dönemde siyasetçilere düşen görev toplumu germekten, tahrik etmekten kaçınmak olmalıdır. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi önemli bir görevi yürüten ve bu hareket içinde ağırlık taşıyan Baydemir’e bu sözler hiç yakışmadı.
Bu sözleri nedeniyle Baydemir’den bir özür beklemek, hükümetin de devletin de kamuoyunun da hakkıdır.

Halk kongresi
Son dönemde öne çıkan yeni bir örgütlenme söz konusu. Kamuoyuna KCK veya Demokratik Toplum Kongresi ve Türkiye Meclisi olarak sunuluyor.
Bu proje de diğerleri gibi Abdullah Öcalan imzasını taşıyor. Öcalan, parlamento değildir dese de her türlü karar ve denetim yetkisine sahip olmalıdır, ifadesiyle aslında bir parlamento tarif ediyor. Öcalan, böyle bir örgütlenmeyi İmralı’da yaptığı savunmalarda önermişti.
Öcalan bu örgütlenmeyi KOMA-GEL (Halk Kongresi) olarak tanımlıyor ve partiden ayrı tutuyor. Öcalan, bu örgütlenmeyi, “Devlet olmayan demokrasi olarak halk kongresi” gibi pek net olmayan bir biçimde tanımlıyor. Öcalan, halk kongresini, sadece Türkiye’den değil İran, Irak ve Suriye’den gönderilecek temsilcilerden oluşan bir üst karar organı olarak öngörüyor. Bu kongrede alınacak kararların da dört ülkeden gelen temsilciler tarafından kendi ülkelerinde yaşama geçirilmesi için mücadele verilmesini istiyor. Bu Öcalan’ın tezlerinde yer alan, “devletsiz, sınırsız, sınıfsız, kırsal-komünal veya ekolojik-sosyalist” diye tanımladığı dünya ve toplum düzenin nüvesi olarak görülüyor. İlk uygulama alanı olarak da, “Dört ülkeye yayılmış Kürdistan” tanımı yapılıyor.

Özgürlük yürüyüşünde kimlik
Öcalan, bu modeli savunmasını da şöyle ifade ediyor:
“Çeşitli yönleriyle tanımlamaya çalışırsak, halk kongresi her şeyden önce parti gerçekliğinden farklı bir anlama sahiptir. Partilerin ideolojik yönü ağır basarken, kongrenin siyasi yönü öncelik taşır. Uyanmış, hak talebinde bulunan ve özgürlük yürüyüşünde olan halkın kimlik ifadesidir.”
BDP, Meclis’te kapatılan DTP’nin yerine bir grupla yerini alırken, Öcalan’ın diğer projeleri de yaşama geçirilmeye çalışılıyor.