Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un İstanbul Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi yargıcı tarafından tutuklanması, hukuk dünyasında yetki tartışması yarattı.
Başbuğ’u yargılama yetkisinin, Anayasa’nın 148. maddesinde 12 Eylül 2010’da referandumla kabul edilen değişiklik uyarınca Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde olduğu görüşüne karşılık, atılı suçun görevi ile ilgili olmadığı savıyla özel yetkili mahkemede bulunduğu görüşü öne sürülüyor.
Görevi ile ilgili suç kavramı
Bu tartışmada öncelikle, “görevi ile ilgili suç” kavramının açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Başbuğ, “Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme” ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme” ile suçlanıyor.
Terör örgütü kurmak ve darbe yapmak Genelkurmay Başkanı’nın görevleri arasında olmadığına göre denilerek, Başbuğ’un özel yetkili mahkemede yargılanabileceği savlanıyor.
Taha Akyol’un da belirttiği gibi yolsuzluk yapmak bakanların görevleri arasında olmadığı halde bu suçlamayla karşılaşan başbakanlar veya bakanlar, Yüce Divan’da yargılandılar. Dolayısıyla Başbuğ’un da Yüce Divan’da yargılanması gerekiyor.
Başbuğ, iddia edilen suçları, Genelkurmay Başkanı görevinden aldığı güçle işleyebileceğine göre Yüce Divan’da yargılanmaması için bir sebep yok.
Kuvvet komutanları
Aynı yaklaşım halen tutuklu bulunan eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve hakkında dava açılan eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren için de geçerli.
Feyzioğlu’nun yorumu
Ankara Hukuk Fakültesi’nin eski dekanı ve Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu da, Türkiye Barolar Birliği Başkanı avukat Vedat Ahsen Coşar gibi Başbuğ’un Yüce Divan tarafından yargılanması gerektiğini savunuyor.
Prof. Dr. Feyzioğlu, Anayasa’nın 148. maddesinde yapılan değişiklikle eski veya mevcut Genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarının yargılama yetkisinin Yüce Divan’da olduğunu vurguluyor.
Başbuğ’un özel yetkili savcı tarafından soruşturulması ve özel yetkili mahkeme yargıcı tarafından tutuklanmasının, bundan böyle 148. maddede sayılan ve Yüce Divan’da yargılanmaları gereken başta cumhurbaşkanı olmak üzere, başbakan, bakanlar ve yüksek yargı organları başkanları için de uygulanabileceği yorumuna yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Feyzioğlu, Başbuğ’a yapılan uygulamanın anayasaya aykırılık oluşturduğu ve bu düzeltilmezse ileride kötü örnek olarak yaygınlaştırılması riskinin bulunduğuna işaret ediyor.
Feyzioğlu, “Suç işlemek hiç kimsenin görevi olamaz” diyor ve “göreviyle ilgili değil” savını reddediyor.
Şen’in yorumu
Prof. Dr. Ersan Şen ise detaylı olarak kaleme aldığı incelemesinde şu sonuca varıyor:
“Burada esas tespit edilmesi gereken ise Genelkurmay Başkanı’nın görevi ile iddialardan dolayı Yüce Divan’da yargılanmasının zorunlu olduğu hususudur. 1982 Anayasası’nın m. 148/7’nin bu ilk uygulamasında tartışmaların yaşanması doğal olmakla birlikte, Yüce Divan’da yapılacak yargılamalar öncesindeki soruşturmaların hangi makamca yürütülmesi gerektiği de netleşmelidir. Kanaatimizce bu yetki, doğal olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bırakılmalıdır.”
Şen ayrıca, “görevle ilgili” kavramının geniş yorumlanmasının doğru olacağını, sadece suçun adından ve hukuki niteliğinden hareketle suça konu fiili görev suçları dışında tutmanın isabetli olmayacağını, bu sebeple yargı yolu olarak gösterilen özel usulün dikkate alınması gerektiğini savunuyor.
Usul ve esas
Başbuğ’un avukatı da yetkili mahkemenin Yüce Divan olduğu yönündeki görüşünü ilk gün açıklamıştı. Buna uygun itirazlarını yapacağını duyurmuştur.
Başbuğ’la ilgili yargı sürecinin esastan olduğu kadar usul açısından da tartışılmaya devam edeceği anlaşılıyor.