Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır mitinginde ne söyleyeceği son birkaç günün tartışma konusu haline geldi.
Ahmet Türk’ün, Başbakan’ın 3 Eylül’de Diyarbakır’da ne söyleyeceğinin önemine dikkat çekerek, “boykot” tutumunun buna göre değişebileceğini belirtmesi, beklentiye neden oldu.
Keza MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Başbakan Erdoğan’a “Diyarbakır’da da, Sakarya’da Konya’da konuştuğun gibi konuşabilecek misin?” sorusunu yöneltmesi merakı daha da artırdı. Bahçeli, “Diyarbakır’da tek vatan, tek millet, tek bayrak diye konuş da sana karşı mahcup olayım” diyerek, bir başka beklenti yaratmış oldu.

Erdoğan’ın çerçevesi
Başbakan Erdoğan ise Diyarbakır konuşmasının çerçevesini 3 Eylül’ü beklemeden açıkladı. Erdoğan, katıldığı radyo programında MHP lideri Bahçeli’ye yanıt verdi. Ankara’da ne konuşursam, Diyarbakır’da da onu konuşurum, Tekirdağ’da ne konuştuysam Van’da da onu konuştum, diyerek, PKK-BDP cephesinin beklentilerine uygun bir konuşma yapmayacağını ilan etmiş oldu.
Başbakan, BDP’nin “tekli, tekçi yaklaşımla sorun çözülmez” diye eleştirdiği söylemini de tekrarladı. “Bizim söylediğimiz dört şey var” diyerek devam etti:
“Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.”
Erdoğan’ın yaptığı bu vurgudan sonra 3 Eylül’de Diyarbakır’da bu çerçeveye uymayacak bir konuşma yapmasını beklemek yanlış olur.

Dilde ince ayar
Erdoğan’ın üzerinde durulması gereken bir söylemi de dil konusundaydı. “Tek dil” ifadesini açarken şöyle dedi:
“Biz tek dil olarak resmi dili söylüyoruz. Türkiye’nin bir resmi dili vardır, o da Türkçedir. Ama elbette anadilde konuşulur (Kürtçeyi kastediyor) Anadil konusunda kursları biz açtık. İnsanlar cezaevinde yakınlarıyla anadilinde konuşamıyordu, şimdi konuşuyor. Resmi dil olarak Türkçenin dışında bir başka dil vaadinde bulunmadık. Dil konusunu söylersem bunu söylerim.”
Erdoğan, Diyarbakır’da dil konusuna girerse, ne söyleyeceğini de dün açıklamış oldu. Başbakan’ın Türkçe konusunda “resmi dil” ayarını yapması önemli. Başbakan, Kürtçenin zaten konuşulduğu, kurslarda öğretildiği, sosyal hayatta kullanıldığı mesajını verdi. Ancak resmi dil olarak kullanılmayacağını ifade ederek Kürtçenin eğitim dili olması talebine de sıcak bakmadığını göstermiş oldu.

BDP’nin tutumu
Erdoğan’ın yansıttığı çerçeve, BDP’nin tutumunu değiştirecek bir konuşma yapmayacağını gösteriyor.
Bu beklentiye girmek başından beri gerçekçi değildi. Erdoğan’ın öncülüğünde yapılan anayasa değişikliği paketi, PKK-BDP çizgisinin beklentilerinden çok uzak. Bu beklentiler; özerklik vaadi, Kürtçenin eğitim dili olması, iki uluslu, iki yapılı bir yeni anayasa sözü, Öcalan’ı da kapsayacak bir genel af oldukça seçime yaklaştığımız önümüzdeki dönemde de durum değişmeyecektir.
Buna karşın PKK-BDP cephesi, bu taleplerini referandum sonrasında da gündemde tutacaklardır. Özerklik talebini “sivil itaatsizlik” eylemleriyle gündemin üst sırasına yerleştirmeye çalışacaktır. Kürtçe eğitim için ilkokullardan üniversiteye kadar bir haftalık boykot yapacaklarını açıklayan kuruluşları destekleyeceklerini ilan etmeleri, bunun ilk işaretidir.