Aday listesi en az tartışılan parti MHP oldu. Bunun nedeni MHP lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin kadrolarıyla çok fazla oynamaması olmalı.
Bahçeli’nin yaptığı bazı tercihler, MHP’nin hedefleri açısından anlam taşıyor.
Merkeze yöneliş
Devlet Bahçeli’nin liderliğindeki MHP’nin 12 Eylül öncesindeki MHP olmadığı her kesim tarafından kabul edilen bir gerçek. MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş’in son döneminde işaretleri ortaya çıkan merkeze yönelme eğiliminin Devlet Bahçeli döneminde çok daha belirgin hale geldiğini söyleyebiliriz.
12 Eylül öncesinde sokakla anılan MHP, öyle anılmıyor. Özellikle Bahçeli’nin liderliği devraldığı günden itibaren en önemli hedeflerinden biri ülkücüleri sokaktan çekmek, silahtan uzak durmalarını, demokratik mücadeleyi özümsemelerini; gençlerin bilim ve teknolojiye yönelmelerini sağlamak oldu. Bahçeli’nin bu hedefleri açısından çok mesafe kat ettiğini teslim etmek gerekir.
Bahçeli, MHP’yi, 12 Eylül öncesinde konumlandırıldığı aşırı milliyetçi vurucu güç imajından hızla çıkardı ve merkeze yönelişini hızlandırdı.
Adayların dili
Bu yöneliş, partisine davet ettiği ve aday gösterdiği isimlerden de anlaşılıyor. Her zaman merkezde durmuş, kavgacı değil barışçı, çatışmacı değil yatıştırıcı olmuş Sümer Oral’ı davet etmesi ve liste başından aday göstermesi önemli bir göstergedir. Bahçeli’nin, merkez sola daha yakın duran rahmetli Gündüz Aktan’ı da MHP’ye davet ettiği hatırlardadır.
Yine merkez sağ kökenli, siyasetteki üslubuyla hep takdir toplamış Murat Başesgioğlu da merkeze yöneliş örneği olarak gösterilebilir. DYP ve ANAP kökenli diğer isimlerle birlikte Bahçeli’nin partisinin merkez sağa da merkez sola da açık olduğu mesajını verdiği söylenebilir.
Ortak payda
Bugün sağda ve solda yer alan partilerin birbirlerine 12 Eylül öncesindeki gibi baktıkları söylenemez. Siyasi yelpazenin sağında yer alan ANAP, DYP ve MHP’nin CHP’ye bakışı; CHP’nin de bu partilere bakışı değişmiştir.
Bu değişimde iki önemli faktörden söz edilebilir: Birincisi 12 Eylül öncesinde sağcı ve solcu gençlerin nasıl bir oyunun parçası haline getirildiklerinin acı bir deneyimle anlaşılmış olmasıdır. İkincisi ise ayrılıkçı terör hareketi ve oluşturduğu siyasettir. Bu olgunun Atatürk Cumhuriyeti’nin temellerinin ve ulusal bütünlüğün korunması hedefini ortak payda haline getirmesidir.
Atatürk milliyetçiliği
MHP’nin bu koşullarda ulusal bütünlüğü, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değer ve ilkelerini önceleyen duruş aldığı söylenebilir. MHP’nin bugünkü milliyetçilik anlayışı, Atatürk milliyetçiliğiyle örtüşme halindedir. Atatürk milliyetçiliğinin özü de soycu değil, kültürel bir üst kimlik olmasında yatar.
MHP lideri Bahçeli’nin izlediği çizgi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleriyle uyumludur. Bahçeli’nin bu uyumu önemsediğini; bu uyumdan uzaklaşan Türkiye’nin bir beka sorunuyla karşılaşmasından kaygı duyduğu söylenebilir.