Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“Arap Baharı” adı verilen süreç başladı başlayalı, Libya’sından Suriye’sine kadar bu sürecin yaşandığı ülkelere “örnek” ve “ilham kaynağı” diye gösteriliyorsak bunu kuşkusuz Atatürk’e borçluyuz.
Eğer onun ileri görüşlülüğü, askeri ve siyasi dehası olmasaydı, bugün biz de birçok komşumuzun yaşadığı gibi 40 yıllık diktatörlere karşı dış destekten medet umar durumda olurduk.
Bugün Mübarek’i, Kaddafi’yi, Salih’i çoktan tarihin arşivine kaldırılmış olmaları gereken çağdışı liderler olarak görüyorsak dayanağımız Atatürk’tür.

Demokrasi
21. yüzyıldan 10 sene yemiş olmamıza rağmen, etrafımızda halklar sandığa ulaşmaya çalışırken, neredeyse 100 yıl önceki koşullarda Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı Meclis’te yürütmüş bir Atatürk’ün kimseden alacağı demokrasi dersi yoktur.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen, “demokrasi bilhassa siyasi hürriyettir” diye tarif eden Atatürk’e “demokrasi aklında yoktu” demek için art niyetli olmak gerekir. “Halkın kendi kendini yönetmesi için en iyi devlet şekli cumhuriyettir” ilkesinden yola çıkan Atatürk’e bugün izlediği yol yanlıştı derseniz, komşularımızda olup-bitenden tekzip yersiniz.

Kadın-erkek eşitliği
Suudi Arabistan kadınlar araba kullansın mı, kullanmasın mı, her seçimde oy versinler mi vermesiler mi diye ufak ufak tartışmaya başlarken, Türkiye’de üniversite hocalarının yüzde 50’ye yakını kadınsa, bunu “Toplumun yarısı toprağa çakılmışken yükselmiş millet yoktur, tarih böyle bir şey kaydetmemiştir” diyen Atatürk’e borçluyuz.
Kadınlara, demokrasinin beşiği sayılan Avrupa’daki birçok ülkeden çok önce seçme ve seçilme hakkı sağlayan Atatürk’e demokrasi, kadın hakları dersi verilebilir mi?
Kadın milletvekili sayısının son 50 yıldan çok daha fazla olduğu Atatürk dönemine karanlık dönem denilebilir mi?

İlmin öncülüğü
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen Atatürk, donmuş bir ideolojinin lideri gibi görülüp gösterilebilir mi?
Türkiye’nin fen bilimlerinde, sosyal bilimde, sanatta, kültürde kat ettiği mesafenin kaynağı da Atatürk’ün gösterdiği yol değil midir?

Çağdaş uygarlık
Türkiye, bugün Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri yürüten bir ülke konumuna gelmişse, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesiyse, NATO’nun en güçlü ülkelerinden biriyse, Ortadoğu’nun, Orta Asya’nın, Balkanlar’ın, Kafkaslar’ın öykündüğü bir yerdeyse, bunu da Atatürk’ün öngörüsüne borçludur.
Bu ülkeler için çağdaş uygarlığa açılan kapı olarak görülüyorsa; Türkiye’nin yaptığı sıçramalar bu ülkelerde heyecan yaratıyorsa; cumhurbaşkanlarımız, başbakanlarımız yabancı parlamentolarda demokrasi, insan hakları, kadın-erkek eşitliği dersleri verebiliyorsa; gerektiğinde rest çekip meydan okuyabiliyorlarsa bu Atatürk sayesindedir.

Atatürk’ün yeri
Bu gerçekler ortadayken ve bütün dünya tarafından takdirle teslim edilmişken, Atatürk’ün yerini sarsmaya çalışmak boşuna bir çabadır.
Sosyal ve siyasal olayları, yeri ve zamanının koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Sosyal bilimlerde laboratuvar yoktur. Tarihin koşulları laboratuvarlarda yeniden oluşturulup deney yapılamaz.
Bu nedenle Atatürk ve dönemini, bugünün ruhu, koşulları ve değerleriyle mahkûm etmeye çalışmak abesle iştigaldir.
Aradan bir asra yakın süre geçmiş olmasına rağmen Atatürk’ün saçtığı ışığın gücünü ve önemini geç de olsa kavramak için komşularımıza bakmak yeterlidir.