Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk’e, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerine, temellerine, ilke ve devrimlerine saldırarak siyasi çıkar sağlama çabası son dönemde moda oldu.
Öyle bir hava estiriliyor ki, Türkiye’nin bütün sorunlarının kaynağı sanki Atatürk, verdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı ve gençliğe emanet ettiği Cumhuriyet’miş gibi sunuluyor.
Şimdi de Gençliğe Hitabesi masaya yatırılmış durumda. En büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet ettiği gençliğe hitabı da rahatsızlık yaratan kaynaklarından biri olup çıktı.
Sanki Atatürk, “Türk kanından tek tip gençlik yetiştirin” demiş gibi eleştiriliyor. Atatürk’ün gençliğe söylediği bağımsızlığı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet koruyun, diye hitap etmesinin nesi kötü, neresi yanlışsa!
“Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirin” demenin nesi “tek tip” gençlik yetiştirmekse!
Atatürk’ün gençliğe hitabında, gençliği rahatsız edecek bir yön yok.
Gösterdiği çağdaş medeniyet düzeyini yakalama ve geçme hedefinde de hayıflanacak bir taraf yok.
Atatürk’ün gösterdiği hedeften, gençliğe emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nden ve nihayet gençliğe hitabından rahatsızlık duymak; bugün sahip olmakla övündüğümüz, Ortadoğu ülkelerinde örnek gösterilmekten gurur duyduğumuz, demokrasiden, laiklikten, kadın haklarından, sosyal hukuk devleti ilkesinden, üniversitelerden, bilim ve teknolojiden, bağımsızlıktan ve özgürlükten rahatsızlık duymaktır.
Türkiye bugün insan haklarından, çağdaş değerlerden, demokrasinin erdeminden, özgürlüğün, bağımsızlığın vazgeçilmezliğinden söz edebiliyor; Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakereleri sürdürebiliyor; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Mahkemesi’nin kararlarını iç hukuka yerleştirmeye çalışıyorsa, bunu Atatürk’ün attığı temellere ve gösterdiği doğru yola borçludur.

Önderiniz ilimdir
Atatürk, gençliğe bir ideoloji, bir dogma bırakmamış ve bunu da ifade etmiştir. Bugün sahip olduğumuz olanaklar O’nun ileri görüşlülüğünün bir sonucudur.
Atatürk’ün gençliğe gösterdiği tek önder bilimdir.
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen Atatürk’ün, aynı tornadan çıkmış tek tip insan yaratmayı amaçladığı öne sürülebilir mi? Önder olarak kendini değil bilimi gösteren başka bir kurucu lider var mıdır?
Önderiniz bilimdir diyen, fikri, vicdanı, irfanı özgür nesiller yetiştirin diyen Atatürk’e, “Mussolini gibi, Hitler gibi gençlik yaratmak istedi” demek, art niyet değilse sığlıktan başka bir şey değildir.

Gençliğin sorunu
Atatürk’ün gösterdiği yolda yeterince hızlı ilerleyemediğimiz için hayıflanacağımız yerde, kat ettiğimiz yolu tersine yürümeye çalışmak O’nun bıraktığı yerden de geriye gitmek anlamı taşıyacaktır.
Gerçek önderiniz ilimdir diyerek, Atatürk’ün gösterdiği yolda ilerleyerek toplumumuzu çağdaş medeniyete ulaştıracak, hatta onun da üzerine çıkaracak gençliğin gerçek sorunları üzerine eğilmek her iktidarın temel görevi olmalıdır.
Bu sorunların başında eğitim gelir. Bilime dayalı çağdaş bir eğitim. Gençliğin en fazla ihtiyaç duyduğu budur. Lise mezunu gençlerimiz üniversite kapılarında yığılmış, işsiz, güçsüz, mesleksiz bekliyor.
Ortalama eğitim süremiz 3,5-4 yıl civarında. Verdiğimiz eğitim, çocuklarımızı uluslararası ölçümlerde ya sonuncu ya sondan ikinci yapabiliyor. Bu matematikte, fende, edebiyatta, yabancı dilde hemen her alanda böyle. Arada bir tanık olduğumuz istisnai başarılar dışında girdiğimiz her sınavda sonlarda çıkıyoruz.
Eğitim yapımız, işsiz lise mezunları üretiyor. Meslek liseleriyle, düz liselerin oranı Avrupa’dakinin tam tersi. Meslek lisesi deyince sadece imam hatipleri anlıyoruz ve siyasetin tam ortasına onu yerleştiriyoruz. Diğer meslek liselerinin esamesi bile okunmuyor.
Elinden bir iş gelmez gençleri üniversite kapılarına kadar getirip orada bırakıyoruz.
Türkiye’nin ve gençliğin temel sorunu bu!
“Nasıl bir gençlik” sorusu tartışılacaksa, işe eğitimden başlamak gerekiyor.