Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- Ermeni soykırımı olmamıştır, diyemezsiniz!
- Ama ben öyle düşünüyorum!
- Burada öyle düşünemezsiniz; düşünseniz bile söyleyemezsiniz!
- Neden?
- Burası Fransa da ondan...
- Fransa olunca ne oluyor?
- Suç oluyor!
- Nasıl bir suç bu?
- Öyle bir suç işte!
- Cezası nedir?
- Bir yıl hapis, 45 bin euro para cezası!
Şu Fransa’nın geldiği noktaya bakın...
İnsan hakları devrimini yapan şu Fransa’ya; Avrupa Konseyi’nin kurulduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin mimarlarından sayılan Fransa’ya...
Demokrasinin özü ifade özgürlüğüne ceza getiriyor...
Benim gibi düşünmeyeni hapse koyarım, diyor.
Türklerin Ermenilere soykırım uygulamadığını söylerseniz, hapsi boylayacaksınız.
Neden?
Sarkozy, 500 bin Ermeni’den oy almak istiyor da ondan...
Fransa böyle akla ziyan bir tasarıyı yasalaştırmak üzere...

Soykırım iddiası çürük
Ermeni soykırımı iddiasının dayanakları çürüktür. Türkler, Ermenileri soy olarak ortadan kaldırmak, kökünü kurutmak amacıyla bir katliama girişmemişlerdir. 1915 olaylarını böyle yorumlamak, sadece Türkleri ve Türkiye’yi soykırımcı ilan etme çabasıdır. Türk ve Türkiye düşmanlığının ifadesinden başka bir şey değildir.
Ermeni tehcirinin, ne Almanya’da ne Bosna’da ne de Ruanda’da örnekleri yaşanan soykırımlarla benzerliği vardır.
1915 olaylarında acılar yaşanmıştır.
Bu acıyı yaşayanlar sadece Ermeniler değildir, Türkler de yaşamıştır.
Bu acıların yaşanmış olması bir soykırım uygulandığı anlamına gelmez.
Yıllarca Türkiye’yi uluslararası parlamentolarda temsil etmiş olan Uluç Gürkan, kitaplaştırılan “Ermeni Sorununu Anlamak” isimli söyleşisinde şöyle diyor:
“Son zamanlarda soykırım iddialarının temel dayanağı olarak sunulan tehcir (zorunlu göç) 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin 1977 tarihli Ek 3 Protokolü uyarınca askeri gereklilik kapsamında değerlendirilmeye açıktır. Birinci Dünya Savaşı koşullarında Osmanlı Ermenilerinin silahlı isyanı ve Osmanlı topraklarını işgal eden Çarlık Rusya’sının yanında savaşa katılması tehcir uygulamasının askeri gereklilik bağlamında değerlendirilmesini haklı kılmaktadır.”

Malta yargılaması
Gürkan, ayrıca Ermeni katliamı iddiasıyla yapılan Malta yargılamasını da şöyle gündeme getiriyor:
“İkinci nokta, İttihat ve Terakki Partisi liderlerinin Ermenilere yapılan toplu katliam suçlamalarıyla iki yılı aşkın süre Malta’da tutulmaları, ancak bu konuda hukuki geçerliliği olan hiçbir kanıt bulunamayınca Londra’daki İngiliz Kraliyet Başsavcılığı iradesiyle serbest bırakılmalarıdır. Sevr Antlaşması’nın imzalanmasından sonraki safhası, Yahudi Soykırımı yargılamasının yapıldığı Nürnberg Mahkemesi ile aynı koşullara sahip olan Malta’daki yargılama sürecinin ‘Ermeni Soykırımı’ iddialarını kökten çürüten, ancak, unuttuğumuz, bize unutturulmuş hukuki sonuçların yeniden gündeme getirilmeleridir.”

Nefret suçu
Gürkan, ayrıca Fransa gibi Ermeni soykırımı iddialarını gündeme getirenlerin giderek Türklerden ve Türkiye’den nefret söylemine kaydıklarına dikkat çekerek suç işlediklerini de vurguluyor:
“Birinci nokta, Ermeni soykırımı suçlamalarının gerçek kişiler yerine ülkesi ve ulusuyla Türkiye halkına yöneltilerek bir nefret suçuna dönüşmüş olmasıdır. Batılı ülkelerin ceza yasalarında nefret söylemi, belli bir gruba karşı düşmanlık duygularını tetikleyen önyargılı ve ayrımcı bir şekilde kullanılması, biçiminde tanımlanmaktadır. Ermeni soykırımı iddiaları Türkiye’yi ve Türkiye halkını hedef alan diliyle ayrımcıdır, içeriğiyle de önyargılıdır. Türkiye’ye karşı düşmanlık duygularını tetiklediğine kuşku yoktur.”
Ermeni soykırımı yaşanmamıştır demenin suç sayılması bir yana; olmadığı halde Ermeni soykırımı yasası çıkarmış olmak bile başlı başına bir abesle iştigal örneğidir.
İsviçre gibi Fransa’nın yaptığı da budur...