Enteresan bi başlık di mi? Yan yana okuduğunuz bu iki ismin de yaşamımda önemli yerleri var. Kısacık anlatayım. 1977’de Bulgaristan’dan geldiğimizde 2. sınıfı bitirmiştim aslında ama babam “Türkçe’yi temelden öğrensin” dedi ve tekrar 1. sınıftan başladım ilkokula. Allahtan okula başlangıcım 6 yaş da kaybım bir yıl oldu. Alsancak Ortaokulu’nda okudum ben. Babam, sağolsun bin bir güçlükle kaydımı yaptırdı okula. Zorluklar içinde gidebildim anlayacağınız. Fakat şahane dostlarım oldu. Efsane bir sınıfımız vardı. 3-F…
Sınıf öğretmenimiz Cemile Sinici, matematikçimiz Ertan Tezer, coğrafya Canan Mora şimdi aklıma gelmeyen şahane öğretmenlerimiz. Tek tek öğretmenlerimi anlatamam size ama sorsanız 3-F sınıfını tek tek anlatırım. İşte o sınıftan bi arkadaşıma gittim bu perşembe günü. Adı Hakan Türker. Daha doğrusu göz doktoru Hakan Türker. Sınıfımızdan çeşitli iş kollarında çalışan yetenekli birçok arkadaşım var. Genelde lise, üniversite arkadaşlıkları ileriki hayatımıza aktarılırken, nedense bizim 3-F bu kuralı bozmuş ve biz, 30’un üzerinde arkadaş bugün bile görüşmeye devam ediyoruz. Hakan doktor olunca bu görüşmelerden bazıları da tedavi maksatlı oluyor elbette.
Sınıftaki hemen herkes ona muayene oluyor. Bundan 10 gün önce gözümdeki bir yara münasebetiyle görüşmüştük, “Küçük bi ameliyat yapacağım Fedo gözüne” demişti. Son derece modern kliniğindeki ameliyathaneye asistanları eşlik etti. Her zamanki muhabbetimizle karşıladı ameliyathanede beni ve onun için küçük, benim için büyük operasyon başladı.
“Yahu Hakan doktor, anladık, turşucu ne alaka” dediğinizi duyuyorum. Hemen anlatıyorum. Hakan operasyonu yapmaya başlamadan, asistanı “Heyecanlı mısınız Fedai Bey…” dediğinde, “Ameliyat olacağım için değil, ameliyatı arkadaşım yapacağı için heyecanlıyım” demiştim.
Lakin Hakan neşteri gözüme yaklaştırırken ona o kadar çok güveniyordum ki, muhabbetimi hiç kesmeden sürdürdüm. Konumuz elbete okul yıllarımızdı. Alsancak Ortaokulu’nun kapısında duran turşucu Hasan abiydi. Naylon torbaya doldurduğu, sonradan üzerine acı ilave ettiği turşu ameliyat esnasında damaklarımı ıslattı. Eminim Hakan’ın da ağzı sulandı ama o doktor, elinde neşter, işinin öneminden ötürü benim gibi yutkunamadı elbet. Geçenlerde arkadaşımız Metin gidip bulmuş turşucu Hasan abiyi, bi de fotoğraf çektirmişler. Fırsat bulup gidemedim ben ama bu ara ille gideceğim, 40 küsur yıl sonra bi turşusunu içeceğim. Ve Alsancak’ta tam olarak nerede sizlerle ayrıca paylaşırım.
Bu muhabbetle yaptı ameliyatımı ortaokul arkadaşım, dostum doktor Hakan Türker. O işini yaptı belki, ama ben arkadaşımın sihirli dokunuşuyla kalktım ameliyat masasından. Ellerin dert görmesin arkadaşım, dilerim uzun yıllar birçok insana şifa olursun. Hızlıca çıktın ameliyathaneden başka hastalarına şifa için, teşekkür edemedim sana. İyi de oldu teşekkür edemediğim. Sınıf arkadaşımız Yabgu’yla “Çok özel” bi teşekkürümüz olacak, vesileyle şahane bi sürpriz yaparız sana. :))
Ha, unutmadan belki beraber gideriz turşucu Hasan’a turşu suyu içmeye ne dersin?