Bunca yıldır Tire’ye gider, pazar gezerim; hiç kebap yemek kısmet olmamıştı. Çünkü, bizim gittiğimiz saatlerde kebap bitmiş oluyordu.
Aklım beni yanıltmıyorsa şubat ayının ilk haftası eşime bi Tire yapalım, meşhur taktak kebabını tadalım dedim. Kebap yemek için biraz erken gitmemiz gerektiğini söyleyince yüzü acık ekşidi.
Kırmadı beni saat 06.00 gibi yola çıktık Tire’ye doğru.
***
İnsan yataktan kalkarken biraz nazlanıyor ama yola çıkınca, sabah dinginliğini ciğerlerine doldurunca da “İyi ki erken kalkmışım” diyor.
İşte bu duygularla otobandan düştük Tire yollarına. Acelemiz yok, yavaş yavaş, sallana sallana saat 07.30-08.00 gibi vardık.
Tire’de in cin top atıyor. Biz kebapçı arıyoruz.
Sora sora Bağdat misali, Babaoğlu Kebab’ı tavsiye üzerine denemeye karar veriyoruz.
Bi ara sokakta dükkan, önünde odunlar yığılı, içeride işini yapan 2-3 kişi var. Selam verip giriyoruz içeri.
Hemen sağ tarafta eski bakır bir tencere var, tencerenin içinde de çorba. Yanında usta kuyudan çıkmış etlerini parçalıyor servis için.
Masamıza oturur oturmaz kibar bir garson siparişimizi alıyor. Eşime “içer misin” diyecek oluyorum, hafif yüzünü ekşitiyor.
Biz Efe’yle birer çorba istiyoruz önce. Oğlumla çorbalarımızı kaşıklarken Ebuş (eşim) bi kaşık tadıyor çorbadan ve az önceki ekşi surat şahane bir gülümsemeyle kaplanıyor.
Hemen kendisine de bir çorba söylüyoruz. Yalan yok, çorbayı kebaptan daha çok beğendik.
Kırık pirinçle, tandırın suyuyla yapılıyor çorba, enfes bi şey yani.
Kebabımız geliyor çorbanın hemen ardından. Şahane bir görüntü, enfes bir koku, müthiş bir lezzet.
Hızlıca bu muhteşem lezzeti midemizle buluşturuyoruz.
Hem yemek yiyiyoruz hem de ustanın servise hazırladığı etleri parçalarken satırının çıkardığı tak tak tak sesini dinliyoruz
Öğreniyorum ki kebabın asıl adı Tire Kuyu Kebabı.
Ancak servise hazırlanırken çıkan tak tak sesi kebabın adı olmuş. İyi de olmuş.
***
Babaoğlu 90 yılı aşkın bir süredir kebap yapıyor Tire’de. Fikri Babaoğlu duyduğumuza göre, zamanında Derekahve’de bir çoban, açtığı kuyuda pişirdiği eti sabah yoldan geçenlere ikram etmiş.
Sonra da bu Tire’de alışkanlığa dönüşmüş. Zamanla Taktak Kebabı adını almış.
***
Yani demem o ki lezzet dostları, Tire’ye bi sabah erkenden gidin.
Taktak Kebabınızı yiyin, rastgelirseniz pazarını gezin, tarihi sokaklarında çayınızı yudumlayın.
Tire sucuğu alın, Derekahve’de dinlenin, köylü teyzelerle sohbet edin, günün tadını çıkarın.
Haydi Tire’ye...
Düdüklüde tandır!
Eee o kadar kebaptan bahsetmişken evde de hızlıca yapabileceğiniz bir tandır tarifi iyi olur diyor ve sizlere çok ama çok basit bir tandır tarif etmek istiyorum.
Malzemeler:
200 300 gr. kuyruk yağı
2 kilo kemiksiz kuzu kol veya but
Tane karabiber (10- 15 adet)
Kasabınıza etinizi düdüklüye sığacak şekilde parçalatın. Düdüklü tencerenizin zeminine kuyruk yağını ince dilimler halinde keserek dizin.
Eti üzerine yerleştirin, biraz tuz, biraz tane karabiber ekleyin. Kapatın düdüklüyü.
En kısıkta 2 saat pişirin. Veee işte muhteşem tandırınız hazır.
(Not: Su ilave etmiyoruz.)
Giritliler Festivali’nde ot kavurma Dükkan’dan
Geçen hafta Cumartesi ve Pazar günü Kuşadası Giritliler Festivali’ndeydim.
8. kez düzenlenen festivalin ilk günü Güvercinada’da, konuklara Girit yemekleri ikram edildi.
Fedo’nun Dükkanı olarak biz de oradaydık.
Sevgili dostum, iletişimci Rahim Yurdakul ile birlikte mevsimin son otlarını kavurduk.
Konuklara ikram ettik, yemek konuştuk, fotoğraf çektirdik.
Festivalin ikinci günü, Kuşadası Sevgi Plajı’ndaydık.
Binler bir araya gelmişti, görmeliydiniz. Biraz hüzünlü ama çokça neşeli müzikler eşliğinde Girit dansları vardı.
Girit yemekleri, Girit sohbetleri eşliğinde yendi. Akşama doğru herkes seneye tekrar buluşmak üzere vedalaştı..
İnşallah nicelerinde birlikte olmak dileği ile...