Instagram camiasına yeni girdiğim dönemlerdi. Şimdikinin yüzde biri kadar takipçim yok. Bi gün DM’den yürüdü biri; “Abi dükkanımıza gelmişsin, sayfanda paylaştıktan sonra dükkanımız sayende şenlenmiş.”
Pek inandırıcı gelmemişti bana. Sonra bu işyerinin ajansı ile tanıştık. Ona, “Olur mu böyle şey?” dedim. Aldığım yanıt ilginçti, “Abi instagramda senin kadar köfte paylaşan ve bunu anlatan hiç kimse yok. Ve bu önemli bişey. “
Bu konuşmanın üzerinden sanıyorum 7 sene geçti. Ben hala bol bol köfte paylaşmaya devam ediyorum. Ve yakında köfteye özel hazırladığımız bir projeyle karşınızda olacağım. Bu proje için memleketin dört bi yanını dolaşıyorum. Zaman zaman buralardaki köftecilerden de söz edeceğim sizlere.
Tencere köftesi
Edirne’deydim geçtiğimiz ayın ortalarında. Bugüne kadar hiç bilmediğim bir köfte çeşidiyle tanıştım. Tencere köftesi. Biliyorsunuz, Adana, Diyarbakır, Urfa’da kahvaltıda ciğer, İzmir’de söğüş yeniyor. Edirne’de de köfte! Yanlış okumadınız, kahvaltıda köfte yeniyor. Tencere Köfte’sini dükkanlarda bulmanız pek mümkün değil. Edirne’de 4-5 aile yapıyor bu sokak yemeğini. Bunlardan biri de İsmail abi ve ailesi. Sabah gün doğmadan önce buluştuk İsmail ustayla. Onun bir gün boyunca çıraklığını yaptım desem yeridir. Tencere köftesinin yapımı son derece basit aslında. Dana kıymasından hazırlanan klasik anne köftesi gibi desek yeridir. Pişirme kısmı ise çok farklı. Uygun şekle getirilen köfteler önce haşlanıyor sonra ısıtılan çiçek yağının içine atılıyor. Isıtılan diyorum çünkü yağ sıcaklığı pek 80 dereceyi geçmiyor.
Köfte hazırlandıktan sonra İsmail ustam seyyar arabasıyla sabahın saat altısında her zamanki yerine Edirne değirmenli meydan yakınına açıyor tezgahını. Sabahın o saatinden itibaren, taksiciler, dolmuşçular, işe gidenler, öğrenciler eksilmiyor tezgahının önünden.
Karaağaç biberi
İsmail usta evinin yakınlarındaki fırına özel somun ekmekler yaptırmış. Ekmeğin içine Trakya’da sık kullanılan acı sos sürüyor önce, sonra köfteleri yerleştiriyor. Biraz soğan ve domatesini de ekliyor üzerine, yanına bir iki tane de Karaağaç biberi de atıp tamamlıyor ekmek arası köfteyi. Kurutup sonra şöyle bi yağda kızarttığı Karaağaç biberine “Altından kıymetli bu” diyor İsmail abi.
Güneş doğuyor, köfteler hızla tükeniyor. Bi ara, “Allah eksik etmesin ama selam vermekten yoruluyom” diye mırıldanıyor ustam. O tam bunu derken şahane biri geliyor İsmail ustamın şirin arabasının önüne. İsmail abiye, yandaki kahveye, bitişikteki markete ikişer lira ve ikişer şeker bırakıyor. İsmail bi “Bizim sütçü İsmail bu, her sabah gelir buradaki esnafa siftah atar” diyor. Bu sırada sütçü İsmail elindeki zili çalarak mahalleliye sesleniyor “Süüüüüt”
İsmail ustamın tencere köftesi bitmek üzere. Bi ekmek arası da bana yapıyor “Çırak hakettin köfteyi, bak bakalım nasıl olmuş” siye tutuşturuyor elime.
Bu sırada sütçü geliyor yanımıza. Köfteci İsmail tanıştırıyor beni, “Bu Fedai, bu da sütçü İsmail, bunun bubasının adı da İsmail, oğlu İsmail, bi torunu var o da İsmail. Anlayacağın ben dahil burda erkes İsmail oğlu İsmail...” Basıyoruz kahkahayı.
Eğer yolunuz düşerse Edirne’de elbette ciğer yiyin. Ama ben olsam Edirne’de tencere köftesiyle bi kahvaltı yapardım.