Sebzeli ve fıstıklı kebabı çok sevdik

Yıllarca başka işlerle uğraşmış, yemeklerini, kebaplarını sadece eşe dosta yapmış Suat Usta... Bi gün hiç aklında yokken 2008 yılında Bornova’da 38 metrekare bi yerde açmış ilk dükkânını. Sonra düşe kalka gelmiş bugüne. Suat Sevim Usta’yı bir grup arkadaşımla gittiğim bir organizasyonda tanıdım. Açık söylemeliyim, daha önce kimseden duymadığım için biraz temkinli gittim Torbalı yolundaki dükkâna. Fakat önümüze gelen kebapları yedikten sonra fikrim değişti.

Ama yine de o gün yediğim kebaplar beni tam ikna edememiş olmalı ki, Çarşamba günü tekrar yakın bir dostumla gittim Suat Usta’ya. Ayrancılar’dan Torbalı’ya giderken hemen sağda ustanın yeri.

Hoş geldin çorbası

Öğleden sonra bir toplantıya katılacağımdan aceleyle girdik dükkâna. İlk gördüğümüz masaya oturduk. Garson arkadaşımıza bir Antep lahmacun, bir sebzeli kebap ve kalça şiş sipariş ettik. Yemeklerimizi beklerken önümüze yarımşar kupa mercimek çorbası geldi. Şaşkınlıkla, “Biz sipariş etmedik, tadım için mi?” diye sorduğumuzda, bunun gelen her müşteriye ikram edilen hoş geldin çorbası olduğunu söyledi garson arkadaş. Valla ne yalan söyleyeyim, acayip şaşırdım. Bu güzel çorba, kebaplarımızı beklerken pek iyi geldi bize. Ayrıca çok da lezzetli bir mercimek çorbası olduğunu söylemeliyim.

Garnitürler masamızda yerini alırken hemen ardından Antep lahmacunumuz da geliyor. Arkadaşımla birlikte yarım yarım yediğimiz Antep lahmacun, İzmir’de yediğim en güzel lahmacunlardan biriydi.

Lezzeti yakalamış

Yanında Adana’dan gelen, havucuyla servis edilen buz gibi şalgam suyuyla harika bir lezzet oluşturdu damaklarımızda. İşte asıl beklediklerimiz, sebzeli kebabımız ve kalça şişlerimiz de geliyor. Sevgili dostlar, iyi kebap yemek maalesef her gittiğiniz yerde mümkün olmuyor. Ya da birkaç çeşit kebabı aynı güzellikte, aynı mekânda bulamıyorsunuz. Fakat Suat Usta, yaptığı yöresel kebapların hepsinde de lezzeti yakalamış diyebilirim. Antep, Adana, Urfa’sı, fıstıklı kebabı, sebzeli kebabı; hepsi çok güzel. Ama benim favorim sebzeli ve fıstıklı kebap, onu söyleyeyim.




Birlikte yemek yediğimiz arkadaşım da damak lezzeti olan biridir. Sebzeli kebabı ve kalça şişi mutlu mesut yerken “Bi bardak daha şalgam alabilir miyim” deyince anlıyorum ki şalgamı da çok beğeniyor. Çünkü, kendisini bugüne kadar ikinci bardak şalgam içerken hiç görmediğimden buna şaşırıyorum.
Yemeğimizin sonuna doğru Suat Usta geliyor masamıza. Öğle yoğunluğunda iki satır sohbet ediyoruz. Ustaya, “Nedir bu işin sırrı?” diye soruyorum.
Usta, “Ben Adanalıyım, anneannem Gaziantepli, dedem Adana Ceyhanlı. Kebapçılık genlerimizde var herhalde. Eh, bi de doğru malzemeyi, hakkıyla kullandığınızda oluyor bu işler” diye yanıtlıyor.




Yemeğin sonunda bizi karşılayan garson arkadaşımız, “Tatlı?” diyor; ama acil randevumuza yetişmemiz gerektiğinden hızlıca kalkıyoruz.
Arkadaşım, dükkândan çıkarken “Fedo, tatlı yiyemedik; bi daha gelmek lazım buraya” diyor.

Anlıyorum ki, kebap bahanemiz hazır. Suat Usta’ya tatlı denemeye gideceğiz...

Başarılı birer şef olacaklar

İzmir Su Ürünleri Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin destekleriyle gerçekleştirdiğimiz balık muhabbetlerinin sonuncusunu geçen hafta Bayraklı Ali Osman Konakçı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde yaptık. Öğrenci arkadaşlarımızla sohbetimiz bazen o kadar keyifli oluyor ki, okuldan ayrılasımız gelmiyor sevgili arkadaşım Rahim Yurdakul’la. Bayraklı’da da böyle bir gün yaşadık genç şef adaylarımızla. 3 yıldır yaptığımız bu güzel etkinlikten tek beklentimiz; bir gün, bi yerde bu genç şef adayı gençlerle başarılı birer şef olarak karşılaşmak. Ve inanıyorum ki, hepsi de bunu başaracak.