Geçen hafta bir Bulgaristan seyahatim oldu. 40 küsur yıl sonra eski köylülerimizle bir araya geldik. Bu birlikteliği sonraki yazılarımda anlatacağım.
Şimdi sizlere dönüş yolunda rasgeldiğim iki lezzet mekanından söz etmek istiyorum. Bulgaristan-İzmir arası yaklaşık 800 km.lik bir yol. Otobüsle bana çok uzun gelse de, özel otomobille olunca hiç uzunmuş gibi gelmiyor.
Neyse, sabah erken saatlerde memleketten (Bulgaristan) memlekete (Türkiye) başladı yolculuk. Sabah çorbamızı Kırcaali’de içtik. Güzel bir memleket işi işkembe çorbası içimizi ısıttı.
Çorbanın ardından babamla düştük yollara. Önce Bulgaristan’dan Yunanistan Gümülcine’ye, oradan da İpsala’ya dayandık saat 11.00 gibi. Sorunsuz Türkiye’ye geçer geçmez nedense birden benim karnım acıkıverdi.
Trakya işi köfte mi, Çanakkale’de balık mı yiyelim, diye düşünürken Milliyet İlan servisinden Cem dostumu aradım. Onun önerisiyle Keşan’dan yaklaşık 10 km. sonra sağ tarafta Kavaklık Restoran’a kırdık direksiyonumuzu.
Arabamızı park eder etmez derin bir gölgelik, müthiş bir serinlik karşılıyor bizi. Ağaçların arasına yerleştirilmiş masaya oturur oturmaz güler yüzlü bir garson geliyor siparişlerimizi olmaya. Ayak üstü memleket muhabbetinde İzmirli olduğumuzu öğrenince, eşinin de Ödemişli olduğunu söylüyor.
Sonrasında ilgisi ve hizmeti daha da sıcak hale geliveriyor garson arkadaşımızın. Diyoruz ki, satır köfte yemeye geldik, saat biraz erken ama mümkünü var mı?”
Tebessüm ederek ben bi küfte attırdım size be ya diyor. İki kişi olduğumuzu hatırlatacak oluyorum.
Yine gülümseyerek siz te bu küfteyi bitirin bi tene da atarız be ya diye karşılık veriyor.
Bu sırada masamıza gelen yoğurda takılıyor gözümüz. İki parça halinde kesilmiş koyun yoğurdu.
Köfte siparişimiz masaya gelemeden buz gibi koyun yoğurdunu mideye indiriyoruz babamla ve hemen ardından ikinci yoğurdu sipariş ediyoruz.
Ve işte meşhur satır köftemiz masada! Bu kadar büyük bir köfte görmemiştim daha önce.
Gerçekten de satır ile doğranmış, usulünce hazırlanmış bu köftenin tadına bakmak için sabırsızlanıyorum. İlk lokma da nefesim kesiliyor desem yeridir. İçinde sadece tuz ve kekik kullanılan yüzde 100 kuzu etinden yapılan köfteyi kesinlikle sizlerin de denemenizi dilerim. Ekmeksiz götürüyoruz koca köfteyi.
1976 yılında Galip Ceylan Bey kurmuş restoranı.
Şimdi çocukları ve torunları sürdürüyor bu lezzet yolculuğunu. Bizi karşılamaları ve hazırladıkları köftenin lezzetiyle yaşattıkları keyif için kendilerine teşekkür ederiz…
Yine görüşeceğiz dostlar.
Telefon: 0284 712 25 05
TATLILAR ŞAKRAN'DA
Keşan’da yediğimiz satır köftenin tadı damağımızda babamla düşüyoruz yine İzmir yoluna. Köfte öyle lezzetli ki damağımızdaki keyif yok olmasın diye su bi içesimiz yok.
Ama can işte başka bi lezzetle karşılaşınca bi öncekini unutuveriyor hemen. Çalışma hayatım boyunca Çanakkale- İzmir arasını sayısız defa kat ettim. Ve bu yolculuklarımın her defasında Şakran’da Aysallar Petrol’de mutlaka mola verdim. Tek sebebi bir tatlı! Evet bir tatlı! Adı trileçe.
Bilenler bilir, öyle pek tatlı ile aram yoktur. Fakat burada yapılan Boşnak tatlısı trileçeye bayılıyorum.
Herkes burada Şakran Böreği yemek için durur, ben tatlı yemek için mola veriyorum. İstasyonda vereceğiniz molada başka lezzetlerle de karşılaşabilirsiniz.
Ancak tatlı seviyorsanız bu şahane Boşnak tatlısı trileçeyi burada tadın.
Geleneği değiştirmeyip babamla Bulgaristan dönüşünde de uğradık yine Aysallar’a. Şahane trileçemizi yedik. Yine her zamanki gibi çok güzeldi.
Yıllardır değişmeyen bu lezzetin daima aynı kalmasını diliyorum. Yolunuz düşerse bi tadına bakmanızı diliyorum…
SON SÖZ
Hiçbir tatlı bu kadar tatlı değildir. Tüm annelerimizin günü kutlu olsun. Bu dünyadan göçenlerin de ruhu şad olsun…