Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Karşıyaka damadıyım ben. Sevgili eşim Ebru ile nişanlandığımız günden itibaren, rahmetli dedesi Hasan Kokuludağ’dan dinledim Karşıyaka’yı. Esnafının müşterisine, birbirine olan saygısından söz ederdi. En dikkatimi çeken şeylerden biri ise, eşinin dostunun oturduğu sokağın numarasını bilmesiydi. Yolda eski bir arkadaşına rastlasa muhabbete “1811 Sokak’taki Mustafa Bey, 6348’deki Avukat Ali Bey...” diye başlar, ayrılırken de fötr şapkasını hafifçe kaldırır, selamını verirdi... Hastaneye gitmeyi pek sevmezdi. Gergin giderdi Hasan Dede. Doktor, tahlilleri uygun bi dille anlatıp “Maşallah, turp gibisin Hasan Baba” deyince, muayenehaneden çıkınca, paf puf bi cigara içerdi. Sonra da bizi ya bi köfteciye ya da bi dönerciye götürürdü.

Hele köfteci, anamdan babamdan kalan güzel bi ritüel bugün hâlâ benim için.

Nerden çıktı şimdi bunlar diyorsunuz di mi? Demeyin!

Piyazı tırtıklamak

Geçen hafta kıymetli bi dostumla Karşıyaka Çarşı’da dolanırken, midemiz zil çalınca sesini Köfteci Erol’da dindirdik. Çarşı içinde Mustafa Kemal Paşa Camii’nin bulunduğu 1721 Sokak’ta Melek İşhanı’nın en dibinde, sağda Köfteci Erol...

Haberin Devamı

 

Karşıyaka’nın en eski köftecisi



Öyle şatafatlı, allı güllü bi dükkân değil. Bildiğin köfteci dükkânı. Şurası mı, burası mı demeden bulduğumuz yere oturduk arkadaşımla. Hemen bir karışık, bir de sade köfte istedik. Köfteden önce de bol zeytinyağlı, bol sirkeli piyazımızı sipariş ettik. Bana göre köfteler gelene kadar piyazı tırtıklamak, dünyanın en keyifli şeylerinden biri olsa gerek. Hızlıca gelen köftelerimiz piyaza yetiştiğinde buna üzülsek mi, sevinsek mi bilemedik. Çünkü biz, iki arkadaş, genelde köfte gelene kadar bi piyazı götürüp, köfte geldiğinde ikinciyi söyleriz. Tam bunun sohbetini yaparken ben rahmetli Erol Amca’nın hikâyesini merak ediyorum. Kasada duran, nötr görünüşlü, pek de gülümsemeyen arkadaşın, Erol’un oğlu Suat olduğunu öğrenince, usulca selam verip masaya buyur ediyorum. Ne yalan söyleyeyim biraz çekinerek masaya davet ettiğim Suat, hemen bir sandalye çekip suretini değiştiriveriyor. Hızlı bir tanışmanın ardından da, hiç eğip bükmeden, tane tane, sakin sakin dükkânın hikâyesini anlatıyor. “Suat, seni biraz gülümsemez görünce çekindik açıkçası diyorum.” Sonra öğreniyorum ki, Suat (Akkınay) eski bir asker. Dükkândaki disiplinin temeli de bu yani anlayacağınız.

Karşıyaka’nın en eski köftecisi



Kahveciye kız vermem!

Suat Akkınay anlatıyor: “Aslında babam kahveci. Çünkü dedem kahveci! Babamı bir müddet soğuk demirciye çırak vermiş. Ama iş ağır gelince yanına almış ve kahveciliğe başlamış babam da. O yıllarda futbol oynamış, KSK’de lisanslı boksörlük yapmış. Dedem, Kahveci İbrahim diye bilinirmiş. Sonrasında onun lakabı babama geçmiş, bi dönem Kahveci Erol olmuş.”

Sonra askere gitmiş Erol. Geldiğinde de kahvehaneyi işletmeye devam etmiş. Bi gün kahvehanede otururken komşu esnaftan biri “Ben kahveciye kız vermem arkadaş” deyince Erol’un da tam evlenmeyi aklından geçirdiği bir an olsa gerek, meslek değiştirmeye karar vermiş. Ne yapsam, ne etsem diye düşünürken kader onun karşısına Karşıyaka’ın unutulmaz oyuncularından İnegöllü Küçük Erol’u çıkarmış. Erol’un abisi Vedat iyi bir köftecidir. O gün aniden verilen karar uygulamaya konmuş. Kahvehane, komşu esnafın yardımlarıyla çok kısa bir zamanda köfteciye dönüştürülmüş. O kadar ki, dükkâna alınan eşyanın parasını dükkânı kazandıkça Erol yavaş yavaş ödemiş. Şimdi, komşu bir esnaf dükkân açsa kim kime yapar bunu bi düşünün lütfen...

Suat bunları anlatırken sık sık, babasının adaşı İnegöllü, Karşıyaka’nın unutulmaz topçularından Küçük Erol’a minnet duygularını dile getiriyor.

Bu arada, piyazımız biterken köftelerimiz de azalıyor. Ortaya bir tek köfte daha söylüyoruz arkadaşımla. Suat, “Abi, birer buçuk söyleseydiniz ya” diyecek oluyor. Gülüyoruz. Çünkü bi anda yemek keyif vermiyor, sohbeti olmuyor yemeğin diye düşünüyoruz biz. “Biz yemeğin muhabbetine âşığız sevgili arkadaşım” diye yanıtlıyorum Suat’ın sorusunu. Köftenin yanına ikinci piyaz da gelince Suat da başlıyor gülmeye. “Anladım ben sizi abi” der gibi kafa sallıyor.

Başkanla köfte yemiştik

Bana göre, Karşıyaka’nın en güzel köftecilerinden biri Köfteci Erol. Geçen seçim döneminde, henüz belediye başkanı seçilmemişken, şu anda Karşıyaka Belediye Başkanı olan Cemil Tugay ve eşi Öznur Hanım’la kısa da olsa Köfteci Erol’da bir araya gelip, şehrin gastronomisine dair konuşmuştuk. Karşıyaka’nın çokkültürlülüğünden söz etmiş, neler yapılır, kimler yapar, bu güzel ilçenin gastronomisini nasıl daha yukarıya taşırız diye konuşmuştuk.

Öğrendim ki, Sayın Başkanımız Karşıyaka’nın farklı esnafından yemek yermiş. Köfteci Erol da bunlardan biriymiş. Bravo!

İşte dostlar, oğlu Suat’tan dinlediğim kadarıyla Köfteci Erol’un hikâyesi böyle. Suat, ikinci kuşak köfteci. Çocukları işi devam ettirirler mi bilmem. Ama ben, bir lezzet düşkünü olarak, bu güzel hikâyelerin daha sonraki kuşaklara ulaşmasını gönülden istediğimden işlerini sürdürmelerini isterim.

Dilerim, lezzet yolculukları hep sürsün...