Ya, aslında ağzım çok laf yapıyor. Fakat, şöyle iki satır bi şey yazmaya başladığımda söze nerden başlayacağımı bilemiyorum.
Eh madem başladım, anlatayım o zaman. Şu bizim kereviz, namıdiğer @gezginkereviz (Deniz) öldürecek beni. Arkadaş, iki satır evde dinleneyim; accık televizyon izleyeyim, balkonda bi çay keyfi yapayım dediğim günün sabahı arıyor beni: Abi, hadi bi İzmir turu atalım.
Arkadaş! Bakalım benim böyle bi enerjim, bi isteğim var mı? Daha cevap veremeden, “Tamam o zaman şurda buluşalım” deyip bitiriyor konuyu. E malum ben de pek gezmeyi sevmediğimden, çok da itiraz edemiyorum.
Tam da anlattığım gibi bi gün yaşadım Çarşamba günü. “Hadi abi, Bornova’ya gidiyoruz.”
Kalktık gittik tabii...
Bornova eski çarşı, en favori yerlerimden benim. Sonra Bornova Anı Evi ve elbette Dramalılar Köşkü...
Birlikte elimizde telefonlar, fotoğraf çekmelere doyamadık. Elbette bu güzelliklerin yanında bizi çokça rahatsız eden, şu her gittiğim yerde göz kirliliği yaratan tabelalardan da şikâyet etmeyi ihmal etmedik. Söylemeden edemeyeceğim, koca Bornova Belediyesi bu şahane çarşı için biçok şey yaparken, ki aslında minik minik standart tabelalar da yapmışken, o ışıklı, led tabelalara bir yasak getiremiyor mu?! Bence bunu bi düşünmeliler.
Neyse yanımızda çok yakın bir Bornovalı dost ile Türkiye’nin ilk paralı yolunun Bornova sınırları içinde olduğunu, ilk golf sahasının Bornova’da bulunduğunu konuşa konuşa minik sayılabilecek bir tur attık.
Limonsuz mercimek çorbası
Ben minik bi tur diyorum ama saat hiç öyle demiyor. Yaklaşık 3 saattir geziyoruz Bornova’yı. Yorulduk tabii. Eh, malum biraz da acıktık. Meşhur Nazilli Pideci-sinin önünden geçerken aklımız biraz pideye kaysa da, sonradan Bornovalı dostumun tavsiyesiyle Hükümet Konağı’nın hemen yanındaki Kebap 74’te karar kıldık yemek için.
Çok eskiden biliyorum bu dükkânı. Daha önce çalıştığım gazetemde, ulaştırmada çalışan şoför arkadaşlarımdan Hakan getirmişti. Aslında ilk yerleri burası değilmiş. Çarşı içinde küçük bi dükkânda kurulmuş Kebap 74. Adından da anlaşılacağı üzere 1974 yılında kurulmuş. Dükkânın kurucusu, şu anda hayatta olmayan, rahmetli Hüseyin Akkaya. Şimdiki sahibi Kadir Ünal, onun yanına çırak olarak girmiş. Gel zaman, git zaman patronuyla ortak olmuşlar. Yıllarca da bu böyle sürmüş. Rahmetli olduktan sonra işi Kadir Usta devralmış ve ta 1974 yılından beri de hep dükkânda. Usta mütevazı, ama biraz sert mizaçlı biri. Öyle çok sertinden değil, tatlı sert.
Köfte, kendi köfteleri. Herhangi bir yöreye ait değil. Acılısı, kaşarlısı ve sadesi var. Bence hepsi de güzel. Eğer isterseniz et de var. Yediğiniz köftenin yanına çok fazla garnitürleri yok. Biraz domates, piyaz ve sonunda Kemalpaşa tatlısı. O kadar. Ama zaten bi köftecide de bunlardan fazlası olmamalı.
Yalnız Kebap 74’e gidecek olursanız, köfteden önce mutlaka mercimek çorbası için. Ve çorbaya limon sıkmadan için. Çünkü, mercimek çorbası limonsuz içilirmiş. Usta öyle diyo. Ben de öyle tavsiye ediyorum. İnanın, son zamanlarda içtiğim en güzel mercimek çorbası. Ha bi de masaya yağlı domates rica edin. Öyle güzel oluyor ki, anlatamam. Hele mevsiminde rasgelirseniz, çorbayı, köfteyi bırakıp domates yersiniz. O kadar yani.
Karnımız doydu. Kadir Usta’nın köftesi ve çorbası pek iyi geldi hepimize. Şimdi Bornova’yı gezmeye, keşfetmeye devam.
Usta, hep ol e mi sen...
Ellerine sağlık...
Genç şef adaylarıyla balık muhabbeti
Balık mevsimi geldi. Okullar açıldı. İletişimci dostum Rahim Yurdakul ile bize de meslek okullarının yolu göründü. İki senedir İzmir Su Ürünleri Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin sağladığı destekle, meslek okullarının aşçılık bölümü öğrencilerine balık anlatıyoruz. Balık muhabbeti yapıyoruz. Bu yıl 3.’sünü yaptığımız öğrenci birlikteliğine katılan öğrencilerin gözlerindeki pırıltıyı görmek paha biçilmez.
Geçen hafta, ilk durağımız Nevvar Salih İşgören Eğitim Kampüsü MTAL 5 aşçılık bölümü oldu. Öğrencilerle balık konuşup sonunda da şahane yemekler yaptık.
İkinci durağımız ise Konak Beştepeler MTAL aşçılık bölümü oldu. Çocukların merakı, gözlerindeki parıltı, bizleri okullarında ağırlamaları muhteşem. Hele hele bir önceki yıl bizim sohbetlerimize katılıp “Orada öğrendiklerimle kendi yarattığım yemeğim” diye size tarif vermeleri gerçekten muhteşem. Geleceğin aşçılarına minicik de olsa dokunabiliyorsak ne mutlu bize...