Kültür kelimesinin içinin doldurulduğu iki yer var sanki memleketimde. Biri Antakya, diğeri de İzmir. İnsanların bu kadar birbiriyle barışık, birbirine saygılı, kendi kültürünü yaşatırken bi başkasınınkine duyarlı bu iki şehrin üzerine yok bence. Ve bunu her alanda, her yerde görmek mümkün. İşte size bir iki örnek. Midye Giritli yemeği ama Mardinliler yapıyor. Söğüş Niğdeli aslında, fakat İzmirliler sahiplenmiş. İşte bu şahane İzmir’in yemek kültürüne bir ürün daha eklendi. Baniçka! Türkçe bir kelime değil Baniçka, Bulgarca. Ama göreceksiniz yakın zamanda sanki Türkçeymiş gibi gelecek bize. Baniçka bir Bulgar böreği aslında. Mayasız hamurdan, içine çökelek peyniri koyularak yapılan lezzetli bi börek. Her Bulgaristan göçmeninin köyünü, kasabasını ziyaretinde ille yediği bir kahvaltılık. İşte size Bornova’da bu böreği yapan bir yer anlatacağım bugün.
Kifla da var!
Habibe ve eşi İsmail Asiltürk, 1990 yılında göç etmişler Bulgaristan’dan Türkiye’ye. İkisi de bir çok işte çalışmışlar. Fakat hep kendi işlerini de yapmak istemişler. 2004 yılında şu anda bulundukları yere yakın bi yerde açmışlar dükkanlarını. Adını da “Baniçkacı” koymuşlar. İlk zamanlar bulundukları çevreden sadece göçmenler alışveriş yapıyormuş. Ancak durumun değişmesi çok uzun sürmemiş. Çevredekiler önce “Nedir bu baniçka?” diye merak ederek girdikleri dükkanın müdavimi olmuşlar. Hatta öyle ki, Baniçka’nın yanında boza içmeye bile başlamışlar. Böreğin yanında bozaya şaşırdınız değil mi? Şaşırmayın! Hemen anlatayım.
Bulgaristan’da sabah kahvaltılarının vazgeçilmezi Baniçkanın yanında bizdeki gibi çay içilmez, buğday bozası içilir. Tadı bizim bozamıza göre daha tatlı olan bu boza hemen her yerde bulunur. Belki Bulgaristan’daki tadı vermeyebilir ama artık burada da aynı bozayı yapanlar var ülkemizde. Yazımın başında değim gibi Güzel İzmir gelen herkese açmış kucağını ve gelenlerde bu güzel şehre tatlarını, lezzetlerini taşımışlar beraberlerinde. Geldikleri ülkenin yiyeceklerinden sadece baniçka yapmıyor Habibe ve İsmail Asiltürk çifti. Bir de “kifla”ları var. Kifla da Bulgarca bir kelime. O da bir çeşit içi marmelatlı poğaça, tatlı maya bir ürün olarak adlandırılabilir. Genel olarak içine kuşburnu marmelatı kullanılır. Ama mevsim meyvelerinden yapılan marmelatlardan da çok güzel olur. Baniçkacıda pazartesi günleri hariç her iki lezzeti de tatma şansınız var. Pazartesi hariç diyorum çünkü o gün işyeri kapalı.
Krem karamel harika...
Arkadaşımla sadece bir baniçkayı bölüşüp yeriz diye girdiğimiz dükkanda Habibe ve İsmail çiftinin tatlı sohbetine aldanıp birer tane baniçka yedikten sonra üzerine birerde kifla daha götürüyoruz. Eh elbette birer de boza içiyoruz tabi…
Tam İsmail Bey “Birer kısa kahve” (Kapuçino) içeriz di mi?“ derken Habibe Hanım yeni yaptığı krem karamel tatlısını koyuveriyor önümüze. “Birer kaşık alın, ünlüdür bizim krem karamelimiz” deyince sözü tatlıya bırakıyoruz. İlk yudumda buranın sadece baniçkadan ibaret bir yer olmadığını, başka denenmesi gereken lezzetlerinin de olduğunu anlıyoruz. Habibe Hanıma kalsa kendi usullerince yaptıkları baklavadan ve diğer hamur işlerinden de yedirecek bize. Ama programımız yoğun. Daha bir sürü yer gezip, başka yemekler de tadacağız.
Kendilerine teşekkür edip kalkıyoruz. Biz tam çıkarken fırından bi tepsi daha baniçka çıkıyor. Şöyle bi göz ucuyla, “Acaba bi tane daha mı?” derken arkadaşım kolumdan tutup engel oluyor yememe. Ama inşallah en kısa zamanda tekrar gideceğiz bu samimi ve güzel mekana.
Ellerinize sağlık Habibe ve İsmail, bi dahakine baklava yemeye geleceğim.
Tel: 0532 352 51 40
Kemeraltı böyle çok güzel!
Uzun zamandır inmiyordum Kemeraltı’na. Geçen gün şöyle bi dolanayım diye gittim. Konak tarafından, Emniyet Müdürlüğü’nün aka tarafındaki otoparkın yanındaki şerbetçinin sokağından daldım gözbebeğimiz çarşıya. Şöyle bi iki sokak ilerledikten sonra birden durdum! Yanımdaki arkadaşıma seslendim “Abi bu sokağa ne olmuş böyle, bi şey eksik burada, ne olabilir?” diye sordum. O da şoka uğramış olacak ki yanıt veremedi. İkimiz aval aval “Allah Allaah, ne olmuş buraya” diye düşünürken, karşı dükkanın garsonu yetişti imdadımıza. “Abi araç trafiğine kapalı artık Kemeraltı” deyince bende jeton düştü. Tabbii ya arabalar yok sokaklarda. İnsanlar rahat rahat geziyorlar. Hatta öyle ki yıllardır gelip geçtiğimiz bi sokakta, 1970’li yıllardan aynı yerde bulunan bir esnaf lokantasını yeni gördük! Bazı esnaf şikayetçiymiş durumdan. E, o kadar olacak tabi. Ama genel olarak herkes çok memnun. Özellikle de biz yayalar.
Bravo İzmir Büyükşehir Belediyesi, bravo bu kararı alan cesur insanlar...
Ben Olsam...
Elbette Kemeraltı’nda daha yapılacak çok iş var. Halen yapılanlar da var. Ama şu aralar ben olsam bu muhteşem çarşının tabelalarına da el atardım. Şahane görseli bulunan binaları, birer öcüye çeviren bu çirkin tabela görüntüsünden kurtarırdım. İnanıyorum ki o zaman çarşının ziyaretçi sayısı en az bir kat daha artar, esnaf kazancını ikiye katlardı. Araçsız Kemeraltı, düzgün ve estetik bir tabela sistemiyle harika bir yer olurdu. Yani ben olsam yapardım…