Aklım durdu... Yazıya nasıl başlayacağımı bilemiyorum. Okuduğunuz bu cümleyi yazmadan önce onlarca şey geçti aklımdan. Yazdım sildim, yazdım sildim. Çok soğudu hava ama “üşüdüm, üşüdük” demek utandırıyor hepimizi. Ülkemizde yaşanan deprem felaketi hepimizin kolunu, kanadını kırdı. Hatay’da, Malatya’da, Adana’da, Diyarbakır’da, İskenderun’da, Gaziantep’te, Adıyaman’da, ülkemizde yaşayan herkesin bir akrabası, tanıdığı, dostu, arkadaşı, kardeşi var. Ateş düştü bu felaketle yüreğimize. Ama yeniden ayağa kalkacağız. Birlikte başaracağız bunu. Tüm ülke sarılacağız birbirimize, kalbimizle ısıtacağız üşüyen kardeşlerimizi. Ekmeğimizi, aşımızı paylaşacağız.
Afetin ilk anından itibaren İzmirliler tüm Türkiye gibi yardımlarını ulaştırmaya başladılar deprem bölgelerine. Esnaflar gıda malzemesi tedariki sağlarken aşçılar bu malzemeleri sıcak yemeğe dönüştürmek için gittiler kardeşlerimizin yanına. Bölgeye gidemeyen bizler maddi yardımlarımızı ulaştırmanın telaşındayız hala.
Saatte bir tane!
Önceki gün deprem bölgesinde görevli bir öğretmen arkadaşım mesaj attı. “Basına ulaştırırsanız, belki yapacak bir iş adamı bulunur” demiş. Sözünü ettiği şey yapımı kolay, dayanıklı “iglo evler”. 1970 yılında meydana gelen, “Gediz depremi” sonrasında Alman Kızıl Haç ve Bayer firması yardım için gelmişler. Uçaklarla yanlarında getirdikleri malzemeleri uygun bir alana indirdikten sonra hemen bir imalat platformu kurmuşlar. Asker ve köylülerin yardımıyla kısa süre üçünde kurdukları imalat alanında kubbe şeklinde iglo evler üretmeye başlamışlar. Bir daire üzerine oturttukları kubbe biçimli balona sıktıkları bir karışımın 8-10 cm’lik kalınlığa ulaşıp sertleşmesiyle yaptıkları bu evler o zaman yüzlerce felaketzedeye yuva olmuş. Ve bu süreci filme alıp yayınlamışlar. (Youtube’a 1970 Gediz depremi yazarsanız bu videoyu izleyebilirsiniz.) “Belki yapacak bir iş adamı bulunur?” diyen arkadaşımın dedeleri de bu evlerde kalmışlar uzunca bir süre.
Ben de kendisi gibi düşünüyorum, belki bugünkü teknolojide böyle korunaklı yerler üretmenin daha kolay bir yolu vardır. Belki bir iş insanı “Biz yaparız” der diye yazıyorum bunları. Evet konteynerler hazırlanıyor, prefabrik evler imal edilecek, çadırlar kuruluyor şu anda ama üşüyor orada çocuklar, insanlar. Ne bileyim belki birileri daha başka, daha iyi, daha hızlı yapılabilecek bir ürünle sorunun çözümüne katkı sunar diye paylaşıyorum bunları sizlerle...
Son sözüm; Sevgili dostum Tolga Özpamuk’un yaptığımız her kampta bizlere söylediği bir söz var, “Birimiz üşürsek hepimiz üşürüz” Evet, bugün o gün, hepimiz üşüyoruz. Sizler sıcak yuvalarınıza kavuşmadan da üşümemiz geçmeyecek!
Telat Hoca’yı kaybettik...
Uzun yıllar Hürriyet gazetesinde birlikte çalıştık. Çok güzel insandı Telat Kırcan. Onunla tartışmak, kavga etmek bile bişey öğretirdi insana. Ah Telat hocam ah! “Ben Edirne’deyken” diye başlayan muhabbetlerini, en olumsuz hikayelerde bile olumlu bir yan bulmanı çok özleyeceğiz. Mekanın cennet olsun, iyi ki seni tanımışız...