Fedai Ünal

Fedai Ünal

fedonunal@gmail.com

Tüm Yazıları

Şimdi geriye dönüp bakıyorum da, çok şeyler yaşamışım, çok şeyler görmüşüm 49 yıllık hayatımda.

Hoş yaşarken bi şey anladın mı derseniz; yok anlamadım, öylesine zamanlardı o anlar, zaten olması gerekendi sanki...

Bi çok şeyi, hızlandırılmış yaşamışım gibi geliyor bana.

ANKARA GIDA PAZARI | 1930 yılından beri aynı yerde...

Sosyalist bir rejimde doğup iki yıl okula gitmişim, iki yıl yabancı bir dille okumuşum. Sonra bi sabah büyük dedemin eşeğinin sırtında bi tren istasyonuna, oradan da bir hafta konuk edildiğimiz, bahçesinde dedelerimizin güreş tutturduğu bi yere gelmişim. Hayatımda ilk defa kocaman 2,5 liranın üzerinde görmüşüm Atatürk’ü; elinde cıgarası, başında kalpağıyla.

Haberin Devamı

302 bir otobüsün arkasında, yarı uykulu bir halde, ardımızdan gelen arabaların ışıklarını sayarken geçmişim Boğaz Köprüsü’nden ilk defa.

Hayatımda ilk defa ‘göç’ etmişim. İnsan bir ömür kaç kere göç eder ki!

Mesela çocukluğumda, pantolonlarım ya Tepecik Pazarı’ndan ya da Kemeraltı’ndan alınmış. Ve bütün pantolonlarım okulda da giyilebilenlerden olmuş. Aslında ne çok severdim Kıbrıs kotunu, ama okul işte. Hem kot hem okul pantolonu olmuyordu...

Galiba o tarihlerden aklımda yer etmiş, pantolon dendiğinde ya Tepecik Pazaryeri ya da Kemeraltı geliyor hatırıma. Tepecik Pazarı yok artık. Ama Kemeraltı orada.

İzmir’e ilk geldiğimiz tarihlerde sokaklarında kaybolmaktan korktuğum, şimdiyse buram buram tarih kokan bu sokaklarda kaybolmaya bayıldığım Kemeraltı...

Kalite ve güler yüz

Dün yine ‘Güzel İzmir’in en sevdiğim yerlerinden Kemeraltı’ndaydım. Uzun zamandır alışveriş yaptığım Ankara Gıda Pazarı’ndan peynir alırken Ali Amca’yla (Ali Özkanlı) derin bir sohbete daldık. Dedesini, dükkânı, eski Kemeraltı’nı konuştuk. O anlattıkça benim anılarım canlandı. Meğer dedesi Şerif Sönmez Güneş de göçmenmiş benim gibi.

ANKARA GIDA PAZARI | 1930 yılından beri aynı yerde...

1928’lerde Bulgaristan ile Yunanistan arasında kalan Nevrekop’tan göç etmişler anavatan Türkiye’ye.

Dede, 1930 yılında Kemeraltı’nda şu an oldukları yere açmış dükkânını. Adını da ‘Ankara Gıda Pazarı’ diye koymuş. Göçten önce karar vermiş bu isme. Başşehrimizin adı yakışır demiş ekmek teknesine. İlk açıldığında kuru bakliyat işi yapıyormuş. Yıllarca eskiden ‘Kömürcüler Sokağı’ diye geçen bu sokakta ekmeğini kazanmış. Sonra işi, Şerif Dede’nin damadı Hamdi Özkanlı devralmış. Uzun yıllar sürdürmüş işini. Vakti geldiğinde 3. nesil Ali Özkanlı devralmış nöbeti. Ali Amca da babası ve dedesi gibi dört elle sarılmış işine. 1930 yılında dedesinin dükkânı açtığı yerde şimdi oğlu Murat Özkanlı’yla birlikte geleneği sürdürüyor.

Haberin Devamı

1990 yılına kadar sadece bakliyat sattıkları işyerini o yıl şarküteriye çevirmişler. Ali Amca ve Murat, asıl işlerinin peynir olduğunu söylüyor.

“Mevsiminde, tek bir yere yaptırıyoruz peynirimizi. Kalite ön planda olmak kaydıyla, tatlı dil, güler yüzle müşteriye sunuyoruz peynirimizi ve diğer ürünlerimizi” diyor baba oğul.

Murat, raflarının çok fazla çeşitten oluşmadığını, ancak ürünlerinin her yerde bulunmadığını belirtiyor.

Lakerdayı, tuzlu balığı kendisi yapıyor.

Hele bir pastırmaları var kiii, kesinlikle gidin, tadın derim. Anlatabileceğimi sanmıyorum. Zeytinlerse başka güzel. Hatta bu ara sıcak bi ekmekle gidip zeytin tezgâhının başına çökesimiz var. O derece!
Nerden nereye değil mi?

Haberin Devamı

Ali Amca dedesini anlatırken, benim aklıma gelen pantolon, hatırlattığı Kemeraltı derken vardığımız yer peynirci, şarküteri...

Ama taaa 1930 yılından bugüne hiç aralıksız, aynı yerde koca bir aileye ekmek teknesi olmuş, her santimetrekaresi alın teri ve anılarla dolu; kim bilir kimlerin gelip geçtiği bir şarküteri, bir anı dükkânı...
Tel: 0232 489 49 79

Murano’s... Tam bir İtalyan!

Şimdi size derin derin İtalyan mutfağı anlatmayacağım. Zaten çok becerebileceğimi de sanmıyorum. Ama lezzeti nerde olsa tanırım. Sevgili arkadaşım @gezginkereviz “Abi, Murano’s Kitchen kış mönüsüne geçti. Hadi bi bakalım” deyince hayır diyemedim tabii.

ANKARA GIDA PAZARI | 1930 yılından beri aynı yerde...

İzmir’in İtalyanı Murano’s’ta, şefin özel reçetesiyle hazırlanmış, günlük, kendi yapımları makarnalar, şahane sunumlu karidesler, viski soslu fettuciniler tattık.
Dedim ya tek tek, isim isim sayamıyorum tattığımız yemekleri. Yalnız fırınlanmış patates üzerine servis edilen bir etleri var ki, tek kelimeyle enfes... Et başka, patatesi başka bir lezzet. Öyle ki tadınca; et mi yoksa patates mi yesek diye ikileme düşürüyor insanı.
Hele tatlılar, insanı mutlu, musmutlu eden tatlılar! Özellikle hanımlar bayılacaklar. Renklerinin, tatlarının içinde kaybolacaklar.
Uzun lafın kısası, Murano’s kış mönüsü sizi şaşkına çevirebilir. Çünkü, yediğiniz hemen hemen her şey, kendi şefleri tarafından günlük ve taze olarak hazırlanıyor.
İtalyan işi yemek isteyenler bence es geçmemeli...
Tel: 0539 821 65 88