Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında 5766 sayılı Kanunla otomobil satışlarında alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) için asgari vergi getirildi.
Yapılan düzenlemeye göre, otomobil satışlarında ödenmesi gereken ÖTV, bayinin alış bedeli üzerinden aracın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergiden az olamayacak. Satıcının yaptığı yüzde 10’a kadar olan indirimler dikkate alınacak.
Otomobil satışlarında ithalatçı veya imalatçı aşamasında değil, bayi satış aşamasında, bayinin satış bedeli üzerinden ÖTV tahsil ediliyor. Vergi otomobilin motor gücüne göre değişiyor. Geçerli oranlar şöyle:
Motor silindir 1600 cm3’ü geçmeyenler yüzde 37
Motor silindir 1600 cm3’ü geçen fakat 2000 cm3’ü geçmeyenler yüzde 60
Motor silindir 2000 cm3’ü geçenler yüzde 84
Yaygın olarak yüzde 37 oranında ÖTV tahsil ediliyor.
Yapılan düzenleme
Maliye, bayilerin satış fiyatlarında çeşitli gerekçelerle yaptıkları indirimlerin ÖTV matrahını aşındırdığını, satış bedelinin bir kısmının yedek parça veya hizmet bedeli olarak ayrıca fatura edilmesinin vergi kaybı yarattığını düşünüyordu. Bu nedenle satışlarda ÖTV için asgari bir sınır koydu. 1 Temmuz’da yürürlüğe girecek değişiklikle, satış bedeli üzerinden hesaplanacak ÖTV’nin, bayinin alış bedeli üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacağı öngörüldü.
Asgari verginin işleyişini örnekle açıklamaya çalışalım. Otomobil imalatçısı bir firmanın bayiye satış fiyatı 50 bin YTL olsun. Bu otomobil bayi tarafından, tamamı imalatçı firma tarafından karşılanmak üzere yüzde 10 ve yüzde 15 oranında indirim yapılmak suretiyle satılsın.
Ödenmesi gereken ÖTV tablodaki gibi. (ÖTV oranının yüzde 37 olduğu varsayıldı, ÖTV ve KDV dışındaki masraflar ihmal edildi).
Maliye vergi matrahının aşındırılmasını önlemeye çalışmakta haklıdır. Ancak bunu yaparken ticari hayata müdahale etmemeli, piyasayı bozmamalıdır. Yapılan düzenlemenin bu açıdan hatalı olduğunu ve amacını aştığını düşünüyorum.
Anayasaya aykırı
Asgari vergi olarak alış bedelinin baz alınması yaklaşımına bir itirazımız olamaz. Ancak bundan satıcının yaptığı tüm indirimlerin, oranı ne olursa olsun düşülmesi gerekir. Kanunda bunun yüzde 10 ile sınırlandırılmış olmasının hiçbir ekonomik gerekçesi yoktur. Piyasa koşulları yüzde 10’u aşan indirimi gerektirebilir.
Yapılan düzenleme vergi oranının kişiler arasında farklılaşmasına ve ödenen bedel üzerinden hesaplandığında kanuni oranın üzerine çıkmasına yol açabilir. Örnekteki ikinci alternatifte vergi oranı yüzde 39 çıkmıştır Bu durum Anayasaya aykırılık oluşturmaktadır.
Satış kampanyaları olumsuz yönde etkilenecektir. Kampanyalarda bir anlamda indirim oranı yüzde 10 ile sınırlanmıştır. Bu gelişmeden sonra yüzde 10’u aşan indirim maliyeti yükseltecektir.
Bunun da otomobil alış maliyetini yükselteceği açıktır. Düzenlemenin getireceği yükü imalatçılar veya ithalatçılar karşılayabilir. Bu amaçla vergi artışına isabet eden miktarda fazla indirim yapabilirler. Ancak bunun garantisi yoktur.
Bayilerce imalatçı veya ithalatçılarca yapılmayan indirimler ÖTV hesaplanırken alış bedelinden düşülmeyecek. Bu durumda alış bedeli üzerinden hesaplanan tutar asgari vergi olarak dikkate alınacak. Yani bayinin kendisinin karşıladığı indirimlerde yüksek ÖTV ödenecek.
Otomobille sınırlı değil
Asgari vergi sadece otomobiller için getirilmedi. ÖTV Kanunu’na ekli (II) sayılı listedeki tüm mallar için yeni düzenleme geçerli. Bu tabloda otobüs, minibüs, kamyon, kamyonet, hava taşıtları, motosikletler, gemiler de yer alıyor.
Ücret gelirinden stopaj alınması gündemde
Mevcut sistemde ücretlerden işverenlerce genel vergi tarifesi uygulanarak vergi kesintisi yapılıyor. Kesinti oranı düz oran değil, gelir arttıkça oran artıyor. Uygulanan oranlar yüzde 15, 20, 27 ve 35.
Vergi kesintisi, normal tarife uygulanarak yapıldığı için tek işverenden alınan ücretler, tutarı ne olursa olsun beyan dışı bırakılıyor. Birden fazla işverenden alınan ücretler ise belli koşullarla beyan ediliyor. Mevcut sistemde istisnai durumlar hariç ücretler beyannameyle beyan edilmiyor.
Muhtasar beyanname
Buna karşılık işyeri kira geliri gibi bazı gelirlerde düz (halen yüzde 20) oranda kesinti yapılıyor. Gelirlerin belli bir haddi aşması halinde bunların beyanı gerekiyor. Verilen beyanname üzerinde hesaplanan vergiden de yapılan kesinti indiriliyor. Buna benzer bir sistemin ücretler için de geçerli olması olasılığı değerlendiriliyor.
Düşünülen sistemde ücretler üzerinden normal vergi tarifesi ile kesinti yapılmayacak. Düz oranda (yüzde 15 veya 20 gibi) stopaj yapılacak.
Ücretin belli bir tutarı aşması halinde, yıllık gelir vergisi beyannamesi alınmak suretiyle geri kalan vergi tahsil edilecek. Bu sistemin muhtasar beyannamede değişiklikle uygulanması düşünülüyor.
Halen muhtasar beyannamelerde ücretliler tek tek bildirilmiyor. Çalıştırılan işçi sayısı ve kesinti miktarı topluca gösteriliyor. Yeni sistemde ücretliler tek tek Maliye’ye bildirilecekti. Bu değişiklik şu açılardan önemli :
Özel sektörde yaygın olarak ücretlerin düşük gösterildiği biliniyor. Çalışanların ücret dökümlerinin Maliye’ye bildirilmesi kayıtdışılığı azaltabilir.
Yeni sistemde ücretlilerin ödediği vergileri diğer gelir sahiplerinin ödediği vergilerle karşılaştırma olanağı doğacak.
Bu durum, vatandaşlık bilincini artıracak, ücretlilerin bir kısmını beyannameli mükellef haline getirecektir. Beyanname veren ücretliler bazı indirimlerden (eğitim ve sağlık, bağış gibi) yararlanma olanağına kavuşacak.
Halen gelir dilimi ve oran sayısı dört. Bunun üçe düşürülmesini Vergi Konseyi’nin önereceği basına yansımıştı. Yetkililer bu aşamada (en azından birkaç yıl) dilim sayısını azaltmanın ve oranları düşürmenin mümkün olmadığını açıklamışlardı. Maliye’nin vergi kaybına yol açmayacağını görmeden bu indirimi yapacağını düşünmüyorum. Ancak değerlendirme yapılırken yeni sistemin kayıtdışılığı azaltacağı, bu nedenle vergi tahsilatının artacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
Ücretlerin bankaya yatırılma zorunluluğunun getirilmesi de düşünülüyor. Yeni Sosyal Güvenlik Kanunu’nda bu konuda yetki alınmıştı. Bu konuda bir yönetmelik çıkarılması gerekiyor.
Getirilen zorunluluğa uymayıp ücretleri özel banka hesabına yatırmayan işverenlerin bu ücretleri gider yazamamaları yönünde bir düzenleme yapılabilir.
Tartışılan yeni sistem
Maliye, yeni Gelir Vergisi Kanunu’nda (GVK) maaş ve ücretlerin vergilendirilmesi yöntemini değiştirmeyi düşünüyor. Sistem yasalaşırsa, işverenler, çalıştırdıkları kişilerin brüt ücret ve vergi bilgilerini içeren ayrıntılı ücret dökümünü her ay bildirecek. (Halen muhtasar beyanname ile toplam işçi sayısı ile ücretleri karşılığı ödenen vergi bildiriliyor.)
İşçi ve memurlar normal gelir vergisi tarifesi dışına çıkacak. Asgari ücret de dikkate alınarak, bir stopaj oranı belirlenecek. Bu oran yüzde 15-20 aralığında olacak. Yılın ilk yarısı için yüzde 15, ikinci yarısı için yüzde 20 olabilecek.
Eğer stopaj yüzde 20 belirlenirse, gelir vergisinde yüzde 15’lik dilimde yer alan asgari ücretlilerin vergi yükünün artmaması için, asgari geçim indirimi tutarları buna göre yeniden belirlenecek.
Yıl bittiğinde idare, her çalışanın o yıl içindeki brüt ücret toplamı ile stopaj dökümünü çıkaracak. Stopaj dilimini aşan brüt ücret sahiplerinden, martta beyanname alınacak ve geri kalan vergi tahsil edilecek. Bu uygulamayla çalışanların brüt ücretlerinin düşük gösterilmesi, farklı adlar altında ödemelerin önüne geçilmesi hedefleniyor.
Yeni Gelir Vergisi Kanunu ile birlikte, vergi tarifesinin de düzenlenmesi, dilim sayısının 5’ten 3’e düşürülmesi düşünülüyor.