George Orwell’in “1984” adlı romanında kendine düşmanlar yaratarak mütemadiyen savaş halinde olan totaliter bir devletten bahsedilir. Yurttaşlar her an diken üstünde tutulur; can ve mal güvenliklerini koruması için devlete tam itaat etmeleri sağlanır. Daha da ötesi devlet, kendi eliyle bir isyancı örgüt yaratır. Zihninde sisteme karşı bir kuşku oluştuğunu sezdiği kişileri bu örgüte dahil eder. Bu şekilde artık isyancılar bile devletin kontrolü altına alınmışlardır. İsrail ve Hamas konusunu düşününce aklıma bu ünlü roman geldi. İsrail gerçekten Filistin’de barış istiyor mu sorusunun cevabını bundan sonra atılan adımlarda göreceğiz.
Güç boşluğu ‘batık devletler’ yaratır
Yakıp yıkılarak bir bölgeye askeri olarak hakim olmakla, oradaki otoriteyi alaşağı etmekle kalıcı bir sonuca ulaşılamayacağını ABD, Afganistan ve Irak’ta acı bir şekilde deneyimledi. Yıktığınız devletin yerine halk tarafından benimsenen meşru bir güç koymak kolay değildir; güç boşluğu yaşandığında da ‘batık devletler’ ortaya çıkarlar. İrili ufaklı farklı güç odakları filizlenir ve kaos yaşanır. DEAŞ’ın doğuşunu ve Taliban’ın yirmi sene sonra tekrar iktidar olmasını bu şekilde açıklayabiliriz.
Gazze Filistin Ulusal Yönetimine Katılır Mı?
İsrail’in Gazze’de savaştan sonra nasıl bir yol haritası izleyeceği, bölgenin akıbetinin ne olacağı tartışılmaya başlandı. Savaş sona erdikten sonra Gazze’de ortaya çıkacak ilk manzarayı hayal etmek çok zor değil: binlerce binanın enkazı arasında sevdiklerini, hayallerini İsrail’in bombalarına, silahlarına kurban vermiş, kin ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir halk. Olası bir güç boşluğunda İsrail’e karşı gerilla taktikleriyle saldırılarda bulunacak örgütlerin oluşması kuvvetli bir ihtimal, hatta belki de Netanyahu yönetiminin isteği bu. Otoriteyi sağlamak adına akla ilk gelen fikirlerden biri Gazze’nin kontrolünü Batı Şeria’yı yöneten El-Fetih yani Filistin Ulusal Yönetimi’ne vermek. Ancak bu da çok gerçekçi bir çözüm değil zira bu yapının Gazze’de popüler olan Hamas ile arasına kan girdi. Gazze’nin fiili İsrail işgalinden kurtulmasından sonra 2005’ten 2007’ye kadar bölgeyi yöneten El-Fetih yapılan ilk seçimlerde halk tarafından istenmediğini gördü. Seçimi kazanan Hamas ile El-Fetih arasında kısa bir iç savaş bile yaşandı.
Hamas 2.0
Bir diğer ihtimal ise Hamas’ın liderleri değiştirilerek yeniden yapılandırılması ve Gazze’nin kontrolünün yine kendilerine bırakılması. İsrail’in istediği ve Gazze halkının kabul ettiği bir lider bulunması şu an zor gözükse de bölge ülkelerinin aracılığıyla bu ihtimal daha kuvvetli hale gelebilir. Filistin Ulusal Yönetimi’nin şu anki lideri Mahmud Abbas’ın Batı Şeria’da bile İsrail yanlısı olarak görülüp, halkın nezdindeki imajının kötü oluşu alternatif çözümlerin masaya getirilme ihtimalini yükseltiyor.
BM ya da Uluslararası İdare
Elbette ABD’nin takınacağı tutum ve İsrail ile ne kadar aynı çizgide ilerleyeceği de belirleyici olacak bir başka faktör. Başkan Biden ve Dışişleri Bakanı Blinken her ne kadar İsrail’e tam destek verdiklerini ifade etseler de hem dünyadan hem de Amerika içinden gelen tepkiler karşısında zor durumdalar. Dünya kamuoyunda saygınlıklarını korumak için Birleşmiş Milletler üzerinden dolaylı olarak savaşın sona ermesini sağlamaya çalışabilirler. Bu da bir başka ihtimal olarak Gazze’nin uluslararası bir kurumun ya da oluşumun idaresi altına girmesini akıllara getiriyor. BM’nin barış gücü konusundaki geçmiş deneyimlerine bakılırsa bunun pek de parlak bir fikir olmadığı aşikâr.
En kötü senaryo ise İsrail’in 1967’den 2005’e kadar olduğu gibi kontrolü tamamen kendi eline alması. Bu gerçekleşirse ABD’nin Afganistan ve Irak’ta yaşadığı kabusu yaşayacaklarını öngörmek güç değil. Binaları yerle bir edebilirsiniz, insanları öldürebilirsiniz, korku salarak susturabilirsiniz, ancak fikirleri yok edemezsiniz.