Tarih 27 Ekim 1962. Küba füze krizinin patlak verdiği, gerilimin zirvede olduğu zamanlar. ABD, Küba etrafında “karantina” adını verdiği bir abluka kurmuş, Rus denizaltıları yüzeye çekmek için öldürücü olmayan uyarı fişekleri denize atıyor. Rus B-59 denizaltı bir kaç gündür Moskova ve dış dünyayla iletişim kuramaz haldedir. Radyo trafiğini izleyemeyecek derinlikteki denizaltının kaptanı savaşın başladığını düşünerek nükleer torpidosunu ateşlemeye karar verir. Ancak nükleer torpidonun kullanılması için denizaltıda bulunan üç subayın da onay vermesi gereklidir. İkinci kaptan Vasili Arkhipov karşı çıkar ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın eşiğinden dönülür. Daha sonra Arkhipov dünyayı kurtaran adam olarak ünlenir.
Dünyada yaklaşık 12 bin 512 nükleer başlık olduğu tahmin ediliyor. Elbette kesin rakamları bilmek mümkün değil zira gizliliğin en gerekli olduğu konuların başında geliyor nükleer silahlar. Statista’nın verilerine göre en çok nükleer başlık 5889 ile Rusya’ya ait, arkasından 5224 ile ABD ikinci sırada geliyor. Bu iki ülkenin tüm insanlığı, binlerce yıldır uygarlıkların inşa ettiği tüm yapıları defalarca yok edecek gücü var. Güç, sorumluluğu da beraberinde getirir. Peki Rusya ve ABD ne kadar sorumluluk sahibidir?
Putin’den bir nükleer tehdit daha
Geçtiğimiz hafta Rus parlamentosuna yıllık konuşmasını yapan Putin, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker göndermeleri durumunda nükleer silahları kullanabileceklerini ifade etti. Her ne kadar “karşılıklı garantili imha” (mutually assured destruction, MAD) teorisi nükleer silahların kullanılamayacağını öne sürse de Putin’in bu tarz açıklamaları tedirgin edici oluyor. Geçen senenin ekim ayında da aynı tehdidi savuran Putin’in NATO’ya mesaj vermek istediği kesin. Bu seferki tehdit Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un gerekirse kara birliklerinin Ukrayna’ya gönderilmesi gerektiği yönündeki açıklamalarından sonra geldi. Macron’a Almanya ve Polonya dahil diğer Avrupa ülkeleri de tepki göstermişlerdi.
Evlilikte kavga esnasında boşanma sözcüğünün kullanılması, gerçek bir tehdit anlamında olmasa da ilişkiye zarar vericidir. Benzer şekilde “nükleer” sözcüğünü ağzında sakız yapmak da tehlikelidir.
Evet, teoride nükleer silahların kullanılması her iki tarafın da sonunu getireceği için “imkansızdır”. Ancak asıl tehlike nükleer başlıkların sorumluluk sahibi olarak kabul ettiğimiz devletler dışında başka örgütlerin eline geçmesidir. Tom Clancy’nin aynı isimli romanından uyarlanan En Büyük Korku (The Sum of All Fears) filmi de bu ihtimal üzerine kurgulanmıştır. Filmde aşırı sağcı, neo-Nazi tandanslı bir terör örgütü kayıp bir nükleer silaha ulaşır ve bunu ABD ile Rusya arasında bir nükleer savaşın tetikleyicisi olarak kullanır.
Nükleer ‘triad’
Nükleer savaş üçlü sacayağı (triad) ilkesine göre planlanır. Karada, havada ve en önemlisi denizatılarda bulunan füzeler, karşılıklı garantili imhayı sağlar. Basitçe anlatmak gerekirse: nükleer bir savaşı kazanmak için karşı tarafın tüm nükleer füzelerini ilk vuruşta imha etmeniz gerekir. Buna ilk vuruş yeteneği (first strike capability) denir. Eğer karşıya yanıt verme yani ikinci vuruş yeteneği (second strike capability) tanırsanız, kendiniz de yok olursunuz. İşte denizaltılar burada anahtar rol oynarlar çünkü bir ülkenin tüm kara füzelerini, uçaklarını belki yok edebilirsiniz ama nükleer başlıklı silah taşıyan tüm denizaltılarını yok etmeniz imkansızdır.
İkinci vuruş kabiliyetinin efektif olabilmesi için saldırıya uğranıldığı anda ivedilikle karşı saldırı düzenlenmesi gerekir. Bu sebeple hem ABD hem Rusya detaylı angajman kuralları geliştirmişlerdir. Yine bu yüzdendir ki olası yanlış alarmlar ya da kötü niyetli üçüncü kişilerin suistimaline açık bir sistemdir. Yazının başındaki örnekte gördüğümüz gibi insanların elinde nükleer silahlar var oldukça, tüm uygarlığın yerle bir olması sadece bir yanlış anlaşılma uzaklığındadır.
Ukrayna’daki savaş uzadıkça, dünyanın güvenliği giderek daha hassas hale geliyor. Rusya ve NATO, piyonlar birbirine kilitlenmiş kapalı bir pozisyonda satranç oynamaya çalışıyorlar. Putin her fırsatta şah çekiyor ama satrançta mat etmeden çok fazla şah çekerseniz bir bakarsınız vezirinizi kaybetmişsinizdir.