Ege Doğaç Erdoğan

Ege Doğaç Erdoğan

ege.erdogan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Neredeyse son 20 senedir dünyada ve özellikle Avrupa’da aşırı sağın yükseldiği söyleniyor. Bu olay hakkında sayısız yazı, makale ve tez yazıldı. Bu yazılanların büyük çoğunluğunda ortak olgulardan bahsediliyor: Ekonominin kötüye gidişi, kontrolsüz göç, popülizm. Ekonomik sıkıntılardan dolayı popülist liderlerin sahnede kendine yer bulabiliyor olması akıllara tarihin kara sayfalarını getiriyor; Almanya’da nasyonel sosyalizmin iktidara yürüyüş serüvenini anımsatıyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa, Nazi travmasını atlatabilmek ve bir daha asla aynı dehşeti yaşamamak için çok çaba sarfetti. Savaşı imkansız kılmak ve güçlü bir Avrupa inşa etmek için Avrupa genelinde bir entegrasyon süreci başlatıldı. Ancak bu süreç sancısız geçmeyecekti. Müşterek çıkarlar uğruna ulusal egemenliklerinden tavizler vermek kolay bir iş değildi. Açıkça ifade edilmese de Avrupa halkı giderek bir “Avrupa Birleşik Devletleri” kurulumuna doğru itildiklerini hissediyorlardı. Her etkinin bir tepkisi olur. Özellikle 2007’deki ekonomik kriz sonrası bu entegrasyona karşı tepki de mutfak masalarındaki fısıltıdan, tüm kıtada çınlayan bir çığlığa dönüştü. Son olarak Hollanda’da Geert Wilders’in Özgürlük Partisi şok bir zafer kazanınca tekrar aşırı sağın yükselişi sıcak gündem maddesi oldu.

Haberin Devamı

Hollanda

Wilders’ın lideri olduğu Özgürlük Partisi beklentilerin üstüne çıkarak sandalye sayısını iki katından fazla arttırdı. Eski AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans’ın sol bloğu ile Türkiye kökenli Dilan Yeşilgöz’ün lideri olduğu iktidardaki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi Wilders’ın gerisinde kaldılar.

Slovakya

AB karşıtı, Kremlin yanlısı SMER Parti Ekim ayındaki seçimlerde oyların yüzde 22.9’unu alarak birinci parti oldu. Popülist lider Robert Fico’nun partisi Rusya ile ilişkilerin düzelmesini istiyor.

İtalya

Geçen yıl aşırı sağcı, göçmen karşıtı Giorgia Meloni İtalya’da yüzde 26 oy alarak seçimin galibi oldu. Diğer sağ partilerle koalisyon kurarak başbakanlık koltuğuna oturan Meloni hararetli söylemlerine devam ediyor.

Haberin Devamı

Fransa

Geçtiğimiz yaz sokak olaylarıyla karışan Fransa’da Cumhurbaşkanı Macron’un koltuğu sallanıyor. Müslüman azınlık ile milliyetçi muhafazakar Fransızlar arasındaki kutuplaşma giderek artıyor. Sadece ulusal arenada değil, yerel siyasette de irili ufaklı sağcı liderler güç topluyorlar.

Macaristan

Viktor Orban liderliğindeki Macaristan uzun süredir Avrupa karşıtlı bir politika izliyor. Kendi rejimini illiberal demokrasi olarak tanımlayan Orban’ın Macaristanı AB nezdinde içinden çıkılması zor bir krizin işaretçisi.

Bu ülkelere ek olarak tüm Avrupa’da etkili olan bir sağcı popülizm rüzgârının zaman zaman bir meltem gibi estiğini, bazen de kasırgaya dönüşerek yıkıcı olduğundan bahsedebiliriz. Almanya, İngiltere, İspanya, Yunanistan kendi ülkelerinde aşırı sağın hayal bile edilemeyecek başarılarına şahit oluyorlar.

Fakat gözden kaçırılmaması gereken önemli bir unsur var. Evet, merkez partiler popülizm dalgasını ekarte etmek için giderek söylemlerini daha sağa kaydırdılar ancak bu aşırı sağ için de geçerli. Wilders seçimi kazandıktan sonra daha yumuşak bir tavır takınmaya başladı. Fransa’da Le Pen, partisini merkeze daha yakın konumlandırmaya çalışıyor. Brexit sonrası AB’den sırayla kopuş furyası başlayacağı korkusu yayılmıştı ancak korkulan olmadı. Öyle görülüyor ki şu an için Avrupa siyaseti yapısal bir dengeleme ile sistemin dışına çıkmamış durumdadır. Büyük sarsıntılar geçirse de birleşik Avrupa hayali hâlâ yaşamaktadır.