“Rusya’nın savaşı istediğine inanmıyorum. İstedikleri şey, savaşın meyveleri ve güç ve doktrinlerinin sınırsız genişlemesidir. Ancak, daha zaman varken düşünmemiz gereken şudur: savaşın kalıcı olarak önlenmesi ve tüm ülkelerde mümkün olan en kısa sürede özgürlük ve demokrasi koşullarının oluşturulmasıdır.” Bu sözler 5 Mart 1946’da Missouri’de Westminster College’de Winston Churchill tarafından sarf edildi. Meşhur ‘demir perde’ tanımını yaptığı aynı konuşmadan bir alıntı. Bir daha savaşın sadece zihinlerden silinmesi değil, fiziken de imkânsız hale gelmesi vizyonuyla Avrupa’nın entegrasyon süreci başlamıştır. Bu sürecin günümüzdeki son hali Avrupa Birliği’dir. Uluslar üstü (supranational) bir yapıya evrilen AB’nin çoğu konuda karar alma mekanizmaları tek bir federal ülkeninki gibidir. Ancak bazı önemli konularda hâlâ oybirliği gerekmektedir.
Orban’ın tutumu
Geçtiğimiz perşembe günü AB Liderler Zirvesi başladı ve en çok merak edilen konu Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın nasıl bir tavır alacağı idi. Putin ile görüşen tek AB lideri olan Orban ile birliğin diğer üyelerinin arası pek iyi değil. Ülkesini liberal demokrasi olarak tanımlayan Macar lider, AB tarafından sertçe eleştiriliyor. Ukrayna’ya finansal yardım ve AB’ye üyelik müzakerelerinin resmi olarak başlatılması hususlarında Orban’ın tutumu belirleyici olacaktı.
Kahve molası
Beklenen oldu ve Ukrayna’ya destek için verilmesi planlanan 54 milyar avroluk paket Macaristan’dan veto yedi. Ancak Ukrayna için, sembolik de olsa, sevindirici bir karar da çıktı: resmi olarak üyelik müzakerelerine Ukrayna ve Moldova ile başlanmasına karar verildi. Peki her fırsatta Ukrayna’daki savaşa kendi halkının ve kendi ülkesinin imkanlarının karıştırılmaması gerektiğini söyleyen Orban’ın varlığında bu karar nasıl alınabildi? Yanıtı çok basit: çünkü karar alınırken Orban odada yoktu! Tam da oylama yapılırken Orban kahve molasına çıkmıştı. Bu tabii daha önceden planlanan bir mizansen idi. Karar ancak oybirliği ile alınabilirdi ve veto etmek yerine usulca odadan çıkmayı tercih etti Macar lider. Orban müzakere sürecinin ne kadar sancılı, çetrefilli ve uzun süre alan bir süreç olduğunu biliyordu. Şimdilik sadece sembolik bir önem taşıyan bu karara karşı gelmek istemedi ama bir yandan da elini Ukrayna için havaya kaldırmaya da vicdanı elvermedi.
“Bir Avrupalı gibi davranmak”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Orban’a sinirlenmiş olacak ki şu ifadeleri kullandı: “Macaristan bu Avrupa Konseyi toplantısında saygı gördü. Orban dinlendi. Bu saygı sorumluluk demektir. Önümüzdeki aylarda Orban’ın bir Avrupalı gibi davranmasını ve siyasi sürecimizi rehin almamasını bekliyorum”. Burada bahsi geçen bir Avrupalı gibi davranmak deyimi işte İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir daha asla diye yola çıkan geçmiş liderlerin hayalinin sözlere dökülmüş halidir. 1946’da 20 bin tankı ve yüzbinlerce askeriyle Avrupa’ya korku salan Rusya eski gücünden çok şey kaybetmiş olsa da hâlâ Avrupa’nın entegrasyonu için belirleyici bir rol oynuyor.
Filistin’de iki devletli çözüm mesajı
Zirvede konuşulan bir diğer önemli konu ise Gazze’de yaşanan insanlık dramı ve Filistin’in geleceği hakkında AB’nin görüşü idi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsrail’in uluslararası savaş hukukuna uyması gerektiğini ifade etti ve İsrailliler ile Filistinlilerin bir arada yaşamaları için iki devletli çözümden taraf olduklarını söyledi. Ayrıca Scholz, “insani yardımın Gazze’ye ulaşması önemlidir. Hepimiz bu konuda hemfikiriz” dedi.