Deniz mevsiminin açılışıyla D vitamininin önemini vurgulamanın tam zamanı… Uzun yaşamla ilişkilendirilen bu hayati yapıtaşından mahrum kalmamak için neler yapmalı, nelere dikkat etmelisiniz?
1980’lerde Amerika’da başlayıp, ‘90’larda ülkemizi vuran güneş fobisi hâlâ devam ediyor. Son yıllarda D vitamininin ve bilinçli güneşlenmenin önemi vurgulansa da nafile. İnsanlar hâlâ “Kanser olursunuz sakın güneşlenmeyin” diye korkutuluyor, beyinleri yıkanıyor! Eskiden sadece kemik sağlığı için gerekli olduğu düşünülen D vitamininin sağlık için elzem olduğunu artık biliyoruz. Güneşten bucak bucak kaçarsanız bağışıklık sisteminiz çöker, kalp krizi geçirme, diyabet hastası olma riskiniz artar, osteoporoz hastası olur, hatta tüm kanserlere davetiye çıkarırsınız.
Bilim ne diyor?
Son 20 yılda D vitamini üzerine yaklaşık 30 bin bilimsel araştırma yayınlandı. Bu çalışmalar sayesinde artık güneş ışınlarının cilde temas etmesiyle vücut tarafından üretilen bu hormon (evet, kendisi aslen bir vitamin değil hormondur) ve bağışıklık sistemi arasındaki etkileşimin detaylarına vakıfız.
Diyelim ki vücuda istilacı bir bakteri ya da virüs girdi, D vitamini hemen bağışıklık sistemindeki savaşçı hücreleri aktive eden bir sinyal gönderir. D vitamini eksikliğinde bu sinyal gönderilemez ve bağışıklık sistemi mücadele bile etmeden teslim bayrağını çekiverir.
Esas koruyuculardan korunun!
Bilinçli güneşlenmeyle ilgili bilgilerimizi tazeleyelim mi? Güneş tam tepede olduğu zamanlarda, yani öğle saatlerinde güneşlenmelisiniz. İnsan vücudunun D vitamini ürettiği saatler, 11.00 - 13.00 arasındadır. D vitamini sentezini sağlayan da, bu saatlerde gelen UVB ışınlarıdır. Cildinize koruyucu herhangi bir krem ya da yağ sürmeden 20 dakika güneşlenin. Güneşlendikten sonra da birkaç saat duş almayın ki cilt yüzeyinde oluşan D vitamini sisteme nüfuz edebilsin. Güneş koruyucu kremler, yağlar vücudunuzun D vitamini sentezlemesini önler. İçlerindeki şaibeli toksinlere maruz kalmanız da cabası!
Bunların en zararlılarından biri oksibenzon denen bir maddedir (İngilizce ismiyle, oxybenzone olarak da karşınıza çıkabilir). Pek çok güneş koruyucusunun içinde bulunan bu kimyasalın vücudun hormonal dengesini bozduğuna dair bilimsel çalışmalar mevcut(1). Amerikan Kanser Derneği de internet sitesinde oksibenzon içeren güneş koruyucularına karşı halkı uyarıyor(2). Bu kimyasalla ilgili çevresel endişeler de var. Bilimsel bulgular mercan resiflerine zarar verdiği, balıkları zehirlediği yolunda(3). Öyle ki Hawaii’de, 2021 yılı itibarıyla oksibenzon içeren güneş koruyucularının satışı yasaklanacak. Mercan resiflerinin rengini solduran bir kimyasalın size neler yapabileceğini bir düşünün!
Sözün özü: Güneş gibi bir şifa kaynağından değil; güneşe karşı koruduğu iddia edilen koruyuculardan korunmanız gerekiyor.
Semptomları atlamayın
Aşağıdaki belirtilerin bir ya da birkaçından şikâyetçiyseniz, global bir sağlık problemine dönüşen D vitamini eksikliğinden muzdarip olma ihtimaliniz çok yüksek.
Kemik, eklem ağrıları çekiyorsunuz: D vitamini rezerviniz boş olduğunda sistem kemiklerdeki kolajen matriksine yeterli miktarda kalsiyum sokamaz.
Hep hastasınız: Sık sık grip oluyor, soğuk algınlığından, nezleden kurtulamıyorsunuz.
Mutsuz hissediyorsunuz: Depresyon, konsantrasyon bozukluğu ve unutkanlıktan muzdaripsiniz.
Kafanız terliyor: Kafa deriniz, saçlarınız sık sık terden sırılsıklam oluyor. (D vitamini eksikliğinin en ilginç belirtilerinden biri budur)
Savunma hattı
Unutmayın, amaç kıpkırmızı olmak, kavrulmak değil, D vitamini rezervinizi doldurmak. Abartarak faydayı zarara dönüştürmeyin.
Peki, saatlerce deniz kenarında kaldığınızda nasıl korunacaksınız?
Önerim üstünüze ince, beyaz bir bluz ya da pamuklu bir tişört giyip, başınıza geniş kenarlı bir şapka takmanız. İçi kimyasallarla dolu güneş kremlerini kimseye önermiyorum! Ama mutlaka kullanacaksanız da çinko oksit (zinc oxide) içerenleri tercih edin. Bunlar cilt üzerinde kalın bir katman yaratarak güneş ışınlarını yansıtırlar. Ve cilde nüfuz etmedikleri için nispeten daha güvenlidirler. Pek çok kadın hastamın güneşten kaçınmalarının başlıca nedeni ciltlerinin yaşlanmasından korkmaları. Onlara esas böyle hayati bir vitaminden mahrum kalırlarsa yaşlanacaklarını anlatıyorum. Bu arada cildi esas yaşlandıran, cilt kanseri yapan UVB ışınları değil güneşin yatay olduğu saatlerde dünyaya ulaşan UVA ışınlarıdır.
Hastalarıma da söylediğim gibi: Bilinçli güneşlenin ve güneş banyonuzu basit önlemler, diyetinize ekleyeceğiniz bazı besinlerle destekleyin. Böylece cildiniz lekelere, yaşlanmanın etkilerine karşı dirençli olacaktır.
1.Yüzünüzü örtün: Güneşlenirken nispeten daha ince bir deriye sahip olan göz çevrenizi, hatta yüzünüzü ve dekoltenizi güneşten koruyabilirsiniz. Vücudunuz ihtiyacınız olan D vitamini sentezi için yeterlidir.
2. Bol bol domates yiyin: İçindeki likopen cildi güçlendirerek, güneş ışınlarına karşı daha dirençli olmasını sağlar. Likopenden optimum fayda sağlamak için domatesi zeytinyağında pişirerek tüketin.
3. Yeşillik tüketin: Antioksidanlar, C ve E vitaminleri içeren yeşil yapraklı sebzeler, güneşin hasarlarına karşı güçlü birer bariyer oluşturur.
4. Omega-3 yağ asitlerini unutmayın: Omega-3 zengini bir diyet cildi güneş yanığından ve lekelerden korur.
Keyifli, bol güneşli, neşe dolu ve sağlıklı bir yaz geçirmenizi diliyorum.
1 “Recent Advances on Endocrine Disrupting Effects of UV Filters” L. Pan, M. Guo, Int J Environ Res Public Health, v.13(8); 2016 Aug
2 https://www.cancer.org/latest-news/how-safe-is-your-sunscreen.html
3 “Dermatological and environmental toxicological impact of the sunscreen ingredient oxybenzone/benzophenone-3” DiNardo JC, Cosmet Dermatol. 2018 Feb;17(1):15-19.