Dr. Demet Erciyes

Dr. Demet Erciyes

demeterciyes@yahoo.com

Tüm Yazıları

Sağlığımızla ilgili kaderimizi doğduğumuz yer değil doyduğumuz yer belirliyor.

Yaşamak için yemek zorundayız. Ancak yemek sadece açlığımızı bastırmak için olmamalıdır. Belki midemize yiyecek girince kendimizi tok hissederiz. Evet karnımız doymuştur. Keyfimiz yerindedir. Hele bir de lezzetli ve bizi cezbeden yiyeceklerse ayrı bir keyif almışızdır. Ama ya sonrası? Bu yiyecekler midemize girdikten sonra sindirilince, emilince bizde ne gibi kalıntılar bırakacak. Neremize ne yapacak hiç düşünür müyüz? Kilo vermek isteyip de veremeyenler hep dayanamayıp da yedikleri o yasak yiyeceklerden sonra aynı pişmanlığı yaşarlar. Yerken iyiydi ama ya sonrası?

Haberin Devamı

Epigenetik

 YEDİKLERİMİZ ALIŞKANLIK KAZANDIRIR

Yediklerimiz zaman içerisinde bizim ağız tadımızı belirler. Hatta zamanla alışkanlık kazanmamıza yol açar. Damak tadı denilen bu olay daha çocuklukta başlar. Edindiğimiz bu alışkanlığa göre benim damak tadıma uyuyor veya uymuyor deriz. Çok şeker verilen çocuk ileride de tatlıya düşkün olur. Bu çocuklar insülin direncine ve tip 2 diyabet dediğimiz sonradan olan şeker hastalığına adaydır. Hele bir de bu çocuğa ödül niyetine şeker, çikolata verilmişse ilerideki yaşantısında da hep sözde kendisini ödüllendirmek ve iyi hissetmek için şeker, çikolata tüketecektir. İyi haber bu alışkanlık nasıl ortaya çıktıysa aynı şekilde iyi yönde de değişebilir. Bunun için ortalama üç haftaya ihtiyaç vardır. Üç hafta boyunca hiç tatlı tüketmezse sonrasında artık canı o kadar tatlı istemez. Benzer şekilde her yemekte bol ekmek tüketmeye alıştıysa da ekmek yemeden doyduğunu hissetmez. Bazılarımız da neredeyse kahvaltıda bile et yemek ister.

YEMEK KÜLTÜRÜNDEKİ FARKLILIKLAR

Öğünlerde tükettiğimiz yiyeceklerin çeşitleri, alışmayla, kültürle, görenek, gelenekle değişen özellikler gösterir. İnsan aynı insan fakat farklı kültürlerde, farklı geleneklerde ve coğrafyada yetiştiğinde damak tadı da yeme alışkanlıkları da değişir. Bu nedenle Amerikan kahvaltısı başka, İngiliz ya da Rus kahvaltısı başka, Türk kahvaltısı bambaşkadır. Türk kahvaltısı bile yöresel farklılıklara sahiptir. Dev porsiyonlu Amerikan mutfağı, küçük porsiyonlu ve bol soslu Fransız mutfağı, Türk mutfağı ve sağlık için önerdiğimiz bol zeytinyağlı, balık ve sebzeden zengin Akdeniz mutfağı hepsi birbirinden farklıdır. Değişik lezzetler içerir. Damak tatları farklıdır. Bunlardan Fransız mutfağının ve Türk mutfağının da ayrıca bölgesel farklılıklar gösteren özellikleri olduğunu söylemeliyim. Güneydoğu Anadolu’da bol acılı yemekler, kebaplar tüketilirken egede daha çok Akdeniz mutfağının izlerini taşıyan zeytinyağlıları görürüz.  Fransa’da Champagne ve Alsace bölgesinde bol av etleri, sakatat tüketilirken Normandiya ve Picardie tarafında midye, karides, ıstakoz ve bol balık tüketilir. Bizim kahvaltıda yediğimiz peyniri Fransızlar öğlen ve akşam yemeklerinden sonra tüketir. Hem de meşhur camembert gibi son derece yağlı bol kolesterollü peynirlerdir bunlar. Görünen o ki bu mutfak çeşitlerindeki bazı menüleri ancak az miktarda ve denemek için tadımlık yemek lazım. Belki içerdiği ağır soslarla lezzeti çok güzel olabilir, bol şekerli, kremalı, kaymaklı olan tatlılarının albenisi de çok olabilir. Fakat uzun vadede bize sağlığımıza neler yapar bilmek bile istemezsiniz.

Haberin Devamı

NE YERSENİZ O’SUNUZ

Haberin Devamı

Yediklerimizin ve içtiklerimizin sağlığımızı da doğrudan etkilediğini iyi biliyoruz. Tatlı ve beyaz unlu gıdaları sürekli tükettiğimizde zamanla insülin direnci gelişip sonunda da şeker hastalığına davetiye çıkaracağımızı öğrendik artık. Trans yağların ne kadar zararlı olduğunu, damarlarımızı tıkamaya sebep olacağını biliyoruz. Yani bir bakıma sağlıkla ilgili olarak kaderimizi yediklerimiz büyük oranda etkiliyor. Doğduğumuz yer kaderimizde önemli bir etken. Örneğin bugün savaşın ortasında olan Filistin’de doğmuş olmak da vardı, Suriye’de doğmuş olmak da vardı ya da Kovid-19 ile boğuşan şanssız ülke Hindistan’da da doğmuş olabilirdiniz. Ancak sağlığımızla ilgili kaderimizi büyük ölçüde yediklerimizin belirlediğini düşünürsek yemek kültüründeki farklılıklara göre bu kaderimizi doğduğumuz değil doyduğumuz yer belirliyor demek daha doğru olur.

Epigenetik ile ilgili yapılmış birçok çalışmalar yediklerimizin genetiğimiz üzerine nasıl etki ettiğini bize göstermiştir. Önce epigenetik nedir ona bir göz atalım isterseniz. Bildiğiniz gibi genetik bilgilerin saklı olduğu DNA’nın yapısı her bireyde farklıdır. Kelime anlamıyla ‘gen üstü’ anlamına gelen epigenetik kavramı DNA diziliminden bağımsız değişiklikler olarak tanımlanabilir. Çevresel faktörler, stres, beslenme şeklimiz bizde öyle kalıcı değişiklikler yapıyor ki DNA’mız aynı kalsa bile bu özellikleri bir sonraki neslimize de aktarıyoruz. Yediklerimiz DNA’nın bu dizilimde herhangi bir değişiklik yapmadan bazı genlerin uyanmasına ya da bazı genlerin de baskılanmasına sebep olabilir. Bu etkiler olumlu yönde olabileceği gibi olumsuz yönde de gelişebilir. Bu nedenle alışkanlıklarımız, yediklerimiz, içtiklerimiz sadece kendi sağlığımızı etkilemek ve değiştirmekle kalmaz, gelecek nesillere de bırakacağımız mirası değiştirebilir. Sadece kendimiz için değil gelecek nesiller için de sağlıklı yaşamaya çalışmalıyız.