Kendinizi her zaman çok yorgun mu hissediyorsunuz? Yorgunluk ve kronik yorgunluk biz doktorların orta yaştan ileri yaşa kadar yetişkinlerden duydukları en yaygın şikayetler arasında geliyor. Hastalar tipik olarak sürekli yorgun olduklarını, hatta sabahları bile yorgun kalktıklarını ifade ederler. Uzun çalışma saatlerinden ve çocuk sahibi olanlar çocuklara yetişememe sıkıntısından dert yanmaya meyilli olurlar. Bu faktörler kesinlikle söz konusu problemin bir parçası olabilir ama gerçekte tüm hikâye bundan mı ibaret acaba?
Çoğu durumda, bahsedilen ilk semptom kronik yorgunluktur. Bazı durumlarda, yeterli kalitede uyku almanın önemini vurgulamak dahi bu hastalara tedavi programlarının bir parçası olarak yeterli desteği sağlamaktadır. Ancak birçok durumda uyku kalitesi asıl hikayenin dışında kalmaktadır. Hem erkek hem de kadınlar için hormon seviyesini doğrudan etkileyen ve enerji seviyesini etkileyen temel koşullar bulunmaktadır. Bunlar, ideal kilonuzu ne kadar iyi koruyabildiğinize kadar etki etmektedir. Ne yaparsanız yapın veya kaç saat uyursanız uyuyun yorgunluğunuzu atamıyorsanız, aşağıdaki 6 yaygın sebepten herhangi birinin sizin durumunuzu tanımlayıp tanımlamadığına bakın.
1.
Değerli Okurlar,
Menisküs sorunları dizlerimize büyük tehdit oluşturuyor. Bu yazımda menisküs sorunları hakkında merak edilenleri yanıtladım.
Kemiklerimizi birbirine bağlayan ve hareket kabiliyetimizi sağlayan eklemler, vücudumuzun pek çok noktasında bulunmaktadır. Hareketli eklemlerimiz içerisinde olan diz eklemi hareket uyumumuzu sağlamamız açısından son derece önemlidir.
Dizlerimizin altındaki ve üzerindeki kemiklerin arasında bulunan dokulara “menisküs” adı verilir.
Menisküs hastalığı bu dokunun yırtılmasından dolayı oluşmaktadır. Menisküs yırtıkları yoğun ağrı ve şişliğe sebep olur. Eğer yırtık büyük boyutlardaysa dizde kilitlenmelere sebep olabilir. Menisküs yırtıkları dikilebilir, tedavisi mümkündür. Bazı yırtıklara müdahale edilmesi bile gerekmezken bazı yırtıkların tamamen iyileşmesi mümkün olmamaktadır.
Yalnızca Yaşlılarda Görülmez
Her yaş aralığında diz eklemi sorunlarıyla karşılaşabilmekteyiz. İlerleyen yaşa bağlı olarak dokuların iyice zayıflamasından dolayı ufak hareketlerde bile menisküs yırtıkları oluşabilir. Hatalı duruş, hızlı ve ani hareketler, fiziksel aktivitelerin azlığı, yaralanmalar, romatizma gibi çeşitli nedenlerin ilerleyen yaş ile birleşmesi halinde diz eklem
Merhaba değerli okurlar,
Otoimmün rahatsızlığı olan birçok kişide basit ama önemli 2 yöntemin fayda verebileceğini biliyor musunuz? Bu yazımda bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek daha düzgün çalışmasını sağlayacak beslenme önerilerinde bulunuyorum.
Olumsuz Etmenlere Rağmen Bağışıklık Sistemi Mucizesi
Bağışıklık sisteminin temelini tüm vücuda yayılan beyaz kan hücrelerinin oluşturur. Bu hücrelerin ana görevleri, hücrelerde oluşan problemleri saptamak ve hücrelere saldıran mikroplarla savaşmaktır. Sağlıklı bir kişide bu süreç kusursuz şekilde işlerken, bazı iç ve dış etmenler bu süreci olumsuz etkileyebilir. Örneğin, modern dünyada tarım ilaçları ve ağır metallerin bağışıklık sistemi problemlerine yol açtığını biliyoruz.
Bağışıklık sistemi; vücudumuzu bakteri, virüs, mantar gibi kötü mikroskobik canlılardan koruyan, hormonlar ve sinir sistemine etki eden bir mekanizmadır. Tüm metabolizmayı hatta psikolojiyi etkileyen bağışıklık sisteminin sağlıklı olması; sindirimi kolaylaştırır, cildi parlaklaştırır, enerji seviyesini yükseltir ve daha pek çok olumlu etki sağlar.
Bağışıklık Sistemi ve Sağlığınız İçin…
Sevgili Okuyucularım Merhabalar,
Günümüzde yaygınlaşan akıllı telefonlarla birlikte gençlerde el, bilek ve boyun rahatsızlıklarında artış görülmektedir.
Bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi araçların kullanımının artmasıyla birlikte Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon hastaların yaş aralığında önemli bir düşüş gözlemlemekteyiz. Bundan 10 yıl kadar önce bel, boyun, el ve bilek rahatsızlıkları ile başvuran hastalarımızın çoğunluğu 40 yaş üzeri kişilerdi. Günümüzde geldiğimiz noktada hastalarımızın çoklukla gençlerden oluşuyor ve bu gelecekte daha büyük sorunlara yol açabilir.
‘Günde ortalama 78 kez telefona bakıyoruz!”
Türkiye’de her 10 haneden 8’i internet erişimine sahip ve akıllı telefon kullanımı % 90’ların üzerine çıkmış durumda. Günde ortalama 78 kez akıllı telefonumuza bakıyoruz ve bu istatistik, Avrupa ortalamasının 1.5 katı. Özellikle gençler, sabah uyandıkları andan itibaren 15 dakika içerisinde cep telefonu kullanmaya başlıyorlar ve bu oran ülkemizde %86 bandında seyrediyor. Gençlerin yoğun cep telefonu kullanımı nedeni ile yaşadığı duruş bozukluğu, boyun ağrılarını da beraberinde getiriyor. İnsanların cep telefonu kullanımı esnasında sürekli olarak boyunlarını eğik tutmaları
Merhabalar Sevgili Okuyucularım,
Bugün sizlere "En Yaygın 14 Otoimmün Hastalık ve Belirtileri" konusuyla ilgili bilgiler vermek istiyorum.
Bağışıklık Sistemi
Vücudumuza Zarar Verirse…
Otoimmünite, bağışıklık sisteminin düzgün bir şekilde işlemeyerek kişinin kendi öz hücrelerine zarar verdiği tıbbi bir durumdur. Bağışıklık sistemi, bakteriler ve virüsler gibi mikrobik istilacılara karşı vücudumuzu korumak üzere tasarlanmıştır. Gerektiği gibi çalıştığında, bağışıklık sistemi bu mikrobik yabancıları algılar, onları çevrelemek ve öldürmek için savaşçı hücrelerden oluşan bir savunma gücü gönderir. Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, yabancı istilacılar ile vücudun kendi hücreleri, organları ve “iyi” mikroorganizmaları arasındaki farkı bilir.
Sağlıklı Hücre ve Dokuları Tehdit Ediyor
Son zamanlarda kilo verme ve sağlık yararları nedeniyle ‘Ketojenik Diyet’i daha sık duymaya başlamışsınızdır. Ketojenik beslenmenin kilo verme etkisinin yanı sıra birçok sağlık yararları bulunuyor.
Tip 2 şeker hastalığı, epilepsi, erken evre böbrek yetmezliği, parkinson, alzheimer, multipl skleroz, romatizma gibi kronik sağlık sorunları ketojenik diyetin fayda sağladığı bazı rahatsızlıklar arasında sayılabilir. İster kilo verme amaçlı olsun ister sağlık yararları nedeniyle olsun doğru ipuçlarına ihtiyaç var.
Yeni başlayanlar için ketojenik diyet nasıl olmalı? Bilinmesi gereken temeller nelerdir?
gibi sorulara yanıt vermek istiyorum.
Ketojenik Diyet Nedir?
Ketojenik veya keto diyet aslında düşük karbonhidrat alımını esas alan bir diyet şeklidir. Vücudu yağ yakmaya teşvik ediyoruz. Hücreler yakıt olarak karbonhidrat ürünü yani glukoz elde edemeyince yağ yakar hale geliyor. Böylece depo halde bulunan fazla ve bölgesel yağlarınız yakılabiliyor, sağlık yararları ortaya çıkıyor ve aynı zamanda performans artırıcı etki gösteriyor.
Ketojenik Diyette Adaptasyon Önemli, Peki Bu Ne Demek?
Hücreler verimli enerji elde edebilmek için, temel yakıtı yağlardan sağlamak üzerine enzim dediğimiz özel protei
Gerçekten yaşlanmayı yavaşlatabilir miyiz?
İnsanlık tarihi boyunca bu soruya yanıt amacıyla çok çeşitli uygulamalar yapıldığını biliyoruz. Birçok efsane, inanış ve mitinde doğuş sebebi. Aslında yaşlanma karşıtı çareler için çok uzağa bakmaya gerek yok. Bu konuda tabi mucize beklememek gerekir ve maalesef hikayelerde içene ölümsüzlük veren gizli bir şelale veya kaynak suyu kadar da basit ve etkili değiller. Daha önceki yazılarımda egzersiz, stres kontrolü, uyku, manevi mutluluk ve beslenme gibi ana başlıkları saymıştım. Besinler oldukça fazla olsa da en önemlilerini elimden geldiğince listelemeye özen gösterdim.
Doğru Beslenme Yaşlanma Karşıtı Etkilerde Önemli Rol Oynuyor
Kremler, losyonlar ve estetik cerrahiler sizi dışarıdan daha genç gösterebilir ancak biyolojik yaşınızı içeriden dışarıya gençleştirmek için doğru beslenme ve rejeneratif tıp desteği şart. Hücresel seviyede yenilenmek için hücrenin ihtiyacı olan ürünleri alırsanız sadece genç görünmez ve hissetmezsiniz aynı zamanda daha sağlıklı ve mutlu olabilirsiniz.
Sağlıklı bir diyetin yaşlanmanın etkilerini yavaşlattığına hiç şüphe yok. Doğa, yaşlanma karşıtı besinleri tüketmeniz sonucu kemiklerinizden beyninize, kaslarınızdan
Herkese Selamlar,
Madem Ramazan ayı içerisindeyiz, ben de Ramazan’a yakışır bir yazı yazayım dedim ve sizler için bu ayda iştahınızı baskılayacak bazı besinleri mercek altına aldım.
Aşırı iştah ve fazla yeme arzusu dünyada en fazla sağlık problemi yaratan sebepler arasında diyebilirim. Onlarca yıl süren çalışmalar, çeşitli diyetler, cerrahiler ve riskli ilaçlar sonrasında kilo vermenin kolay olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Çünkü herkesin metabolizması farklı, bu nedenle herkese uyan tek bir diyet ve yöntem maalesef ki yok. Fakat kilo verme endüstrisi bu durumu bilmenizi istemiyor ve kesinlikle bazı güvenli ve doğal iştah baskılayıcıları bilmenizi de istenmiyor.
Sağlıksız kilo alımını tetikleyen bazı faktörler var. Bunlar;
Yerleşmiş alışkanlıklar,
Genetik,
Sosyal çevre,
Vücut imaj algınız,