Spirulina; dünyada 3.5 milyar yıl geçmişi olan bir mavi yeşil alg grubuna ait bir yosun türüdür. Binlerce yıl önce Aztek diyetinin yapı taşını oluşturan spirulina yüksek protein, beta karoten, demir, C, E ve komplex B vitaminini içeriğinden dolayı günümüzde adından sıkça söz ettirmektedir.
Spirulina içerdiği yüksek besin oranlarıyla ‘’en yoğun besin içeriği olan gıda’’ ünvanına sahiptir ve bu ünvanını da sonuna kadar hak eder. Öyle ki günlük alınan 3-5 gr spirulina ile günlük demir, esansiyel mineraller, beta karoten, vitamin B12 ve vitamin B kompleks ihtiyacının tamamına yakını karşılanır.
Sağlık Üzerine Etkileri
1) Kan Şekerini Dengeler
Yapılan çalışmalarda spirulinanın kan şekerini dengeleyici etkisi görülmüştür. Bunun yanı sıra HbA1c değerini de düşürdüğü saptanmıştır. Yani insülin direnci veya diyabeti olan bireylerde tedaviye destek olarak kullanılabilir.
2) Kolesterolü Düşürür
Uzun dönemde günlük 10 gr spirulina tüketimi kötü kolesterol dediğimiz LDL’i düşürmekte, iyi kolesterolü yani HDL’i arttırmaktadır. Başka bir deyişle düşmeyen kolesterol değerlerini düşürmek için ideal bir besindir.
İyisiyle, daha çok da kötüsüyle geçirdiğimiz 2016’a veda etmek üzereyiz! Yeni planlar yapacağımız, yeni işlere imza atacağımız, yeni yerler göreceğimiz, yeni insanlarla tanışacağımız yeni yıl geldi çattı! Çoğu insanın aksine ben yeni yılda dilek dilemekten hoşlanmıyorum. Bunun yerine hem iş yaşamım, hem de sağlığım için hedef belirlemeyi tercih edenlerdenim. Çünkü yeni yılda bir hedef koyup, o doğrultuda hareket etmek yeni yılın da verimli geçmesini sağlıyor bence. Ne demişler, rotası olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez!
Peki 2017’de ruh ve beden sağlığımızı korumak için beslenmemizi nasıl değiştirmeli, kendimize nasıl hedefler koymalıyız?
Öncelikle size tavsiyem hedefleriniz gerçekçi olmalı! Sizi strese sokmak yerine mutlu etmeli ve hedefinize doğru attığınız her adım size heyecan vermeli. Gelin birlikte bir kaç hedefinizi belirleyelim;
Kahvaltı etmeden güne başlamayacağım!
Kahvaltı; günün en önemli ama maalesef de en kıymet görmeyen öğünü. Biraz daha uyumak için feda ettiğimiz kahvaltıyı gelin 2017de her sabah edelim. Geç kaldığımız zamanlarda da pratik hazırlanacak bir seçenek yaratalım ki, bahanelere yer
Çalışma hayatındaki yoğun iş temposu, uzun çalışma saatleri, yapılan iş seyahatleri çalışanların kendine vakit ayırmasına engel olmaktadır. Kendisiyle bile ilgilenemeyen bireyler beslenmeyi geri plana atmakta, bunun sonucunda yetersiz ve dengesiz beslenmektedir. Beslenme yetersizliği, motivasyon düşüklüğünü, motivasyon düşüklüğü de stresi beraberinde getirmekte ve sonucunda da başarısız bir çalışma ve beslenme tablosunu karşımıza çıkarmaktadır.
Nerede Yanlış Yapılıyor?
Yoğun çalışma temposunda beslenmeye ayrılan zaman kısıtlı olduğu için; yemek arasında bir fast food zincirine gidip 5-10 dkda hazırlanabilecek ve yine 5-10 dakikada tüketilebilecek doymuş yağdan zengin, hiçbir besin değeri olmayan gıdalar tercih edilmektedir. Zamandan kazanılsa bile bu kısa zaman diliminde tokluk duygusu oluşmamakta ve neredeyse günlük alınması gereken kalorinin yarısı tek bir öğünde alınmaktadır.
Suyun yerini çay/kahve/asitli içecekler dolduramaz. Aksine bu içecekler diüretik etkili olduğu için, dehidrasyona sebep olmakta ve vücut daha çok suya ihtiyaç duymaktadır.
Yeterli su içmeyen bireylerin; yeterli miktarda yağ yakamadıkları ve metabolizmalarının yeterli ölçüde çalışmadığını düşünürsek; hızlı
Okul zilleri çaldı, kocaman yaz tatili bitti, çocuklar sınıflarına girdi. Peki yaz boyunca ailede sürdürülen sağlıklı beslenme alışkanlıkları okulda nasıl sürdürülecek? Burada en büyük görev ebeveynlere düşüyor.
Bu maddeleri uygulamaya başlarsak, zamanla çocukların sağlıksız seçimleri terk ettiğini, sağlıklı seçimlere yöneldiğini, paketli gıdalar yerine anne yemeğini tercih ettiğini görebiliriz. İhtiyacımız olan biraz sabır ve özveri!
Tüm çocuklara başarılı, sağlıklı, zinde bir okul yılı dilerim!
Kurban Bayramı'na çok az kaldı. Çoğumuz şimdiden bayramda pişirilecek kavurmaları, açılacak baklavaları düşünmeye başladı bile. Bu lezzetleri hiç yememek, tamamen sınırlamak pek gerçekçi bir hedef değil maalesef. Bu nedenle bayram boyunca kendinize 1 ana öğün ve 1 ara öğün hakkı tanıyın ve en sevdiğiniz lezzetlerden mahrum kalmayın. Peki bu ödül öğünlerini nasıl düzenleyeceğiz? Ne zaman yiyeceğiz?
1. Ana öğün ödülünüzü et/kavurma/köfte gibi yüksek kalorili ama aynı zamanda besleyici bir yemekte kullanın. Ancak dikkat! Kurban Bayramında hemen kesilip, dinlendirilmeden pişirilen etler midede hazımsızlık ve sindirim zorluğu yapar. Bu nedenle bu öğününüzü ilk gün değil mümkünse bayramın diğer günlerinde kullanın.
2. Ara öğün ödülünüzde o çok sevdiğiniz baklavalardan yiyebilirsiniz. Ama bu sınırsız baklava hakkı demek değil. Tabağınızda 3 dilimden fazla baklava kesinlikle olmasın ve sonrasında kan şekerinizi dengelemek için yarım kase yoğurt tüketin.
3. Tabi ara öğünün zamanı da önemli. Tatlınızı en geç öğlen yemeğinden sonra yiyin, kesinlikle akşam yemeğinden sonrasına bırakmayın.
4. Ödül öğünlerinden sonra bol lifli beslenmeyi ihmal etmeyin. Kurban bayramı diye sebzelerden
Ne garip bir soru değil mi? Pek çoğunuz içinizden ‘’Tabi ki karnımız aç’’ diyorsunuzdur. Ama maalesef yanılıyorsunuz. Araştırmalara göre yaşadığımız açlık krizlerinin %40’ı duygusal açlıktır. Sıkıntı, stres, üzüntü, sevdiğimiz bir yemeği görmek duygusal açlığı en çok tetikleyen etkenlerdendir.
Peki duygusal açlık yaşadığımızı nasıl anlayacağız? İşte duygusal açlığın en önemli belirtileri!
1. Duygusal açlıkta beynimiz tek bir besine odaklıdır. Yemek yemekten çok sadece istediği besini yemek ister.
2. Fiziksel açlık belirli bir zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar. Ancak duygusal açlıkta kendinizi aniden kurt gibi kadar aç hissedersiniz.
3. Duygusal açlıkta beynimizin beklemeye tahammülü yoktur. Bir kriz anı gibi hemen istediği besine ulaşmak ister.
4. En önemli belirtisi ise; bir duygu durum bozukluğu sonucu ortaya çıkmasıdır. Mesela romantik komedi film izleyip dondurma yiyen kızlarımız fiziksel açlıktan değil, aşk acısından yemektedir.
Duygusal açlıktan nasıl kurtuluruz?
1. Bunun için öncelikle hangi durumlarda duygusal açlık yaşadığınızı ve neyi tükettiğinizi anlamanız gerekiyor. Örneğin stresli bir iş toplantısında çok tatlı tüket
Toplum olarak ana yemekte bol karbonhidratlı, bol yağlı yemekler tüketmeyi seviyoruz. Pek çoğumuz ana yemekte sadece sebze yemeğini görünce ‘’Nasıl doyacağız?’’ endişesi yaşıyor. Sebzeye karşı bu önyargıyı kırmak ve ana yemeklerde şans vermek için sizlere 5 neden sıraladım.
1. Kalorileri Düşüktür!
Kalorisi tabağınızda görmek istediğiniz o karbonhidratlı yemeklerden çok daha düşüktür. Bu nedenle sınır koymadan, doyana kadar yeseniz bile çok daha az kalori almış olursunuz.
2. Lif İçerikleri Yüksektir!
Peki bu ne demek? Bir besinin lif içeriği ne kadar yüksekse, vücutta sindirimi de o kadar uzun sürer. Bu da tok kalma süremizin uzamasını sağlar. Makarnayı, pilavı yiyip 1 saatte acıkanlar hala sebzeye şans vermek istemiyor musunuz yoksa?
3. Hastalıklar için Güçlü Bir Kalkandır!
İçindeki vitaminler, mineraller ve antioksidanlar sayesinde bizi başta kanser olmak üzere birçok hastalıktan korurlar. Pek çok araştırma sebze tüketen toplumların, daha uzun ve kaliteli bir hayat sürdüğünü göstermektedir.
4. Su İçerikleri Yüksektir!