İki hafta kadar önceydi. Saadet Partisi İstanbul İl Yönetimini tanıtan bir paylaşımda, “Kadın Kolları Sorumlusu” olarak Hakan Tevfik Erdağı yer alıyordu. İstanbul İl Başkanı Ömer Faruk Yazıcı ile birlikte yönetimde yer alan diğer 19 kişi de erkekti. Yönetimde hiç kadın olmamasının yanı sıra Kadın Kolları Sorumlusu’nun bile erkek olması eleştiri, tepki ve alay harmanındaki yorumlara konu oldu. İl Başkanı Yazıcı’nın konu ile ilgili açıklaması ise alıp başını giden yorumlarla kıyaslandığında, sosyal medyada aynı oranda yayılmadı.
Aslında Kadın Kolları Sorumlusu Erdağı İl Kadın Kolları Başkanı değildi. Başkan bir kadın, hem de uzun zamandır siyasetin içinde yer alan, ilk kez 1999 yılında Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi İstanbul Kadın Kolları Başkanlığı görevine getirdiği, o zamandan bu yana parti ismini değiştirse de görevini sürdüren, Nagehan Gül Asiltürk’tü. Soyadının yaptığı çağrışım doğrudur, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün gelinidir aynı zamanda. YİK üyesi Yasin Hatipoğlu’nun da kızıdır. Çekirdekten siyasetçidir yani.
Gelenek
Yapılan yorumlar hakkındaki görüşlerini, eleştirileri doğru bulup bulmadıklarını konuşmak için Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk’ü aradım. Bilenler bilir, Ebru Asiltürk de Oğuzhan Asiltürk’ün gelini sayılır, yeğeni ile evlidir, o nedenle soyadı Asiltürk’tür. Saadet’te İl Yönetimi’ndeki Kadın Kolları Sorumlusu’nun görevi Milli Selamet Partisi döneminden bu yana uygulanan, Refah ve Fazilet Partilerinde de devam eden bir geleneğe dayanıyor. O zamanlar Hanımlar Komisyonu adını taşıyan örgütlenme biçiminde, kadınların çalışmaları için yapılacak harcamalar, kullanılacak araçlar gibi ihtiyaçlar için ana kademeden bir isimle irtibatlandırıldı, ki bu bir erkek olurdu. Bu kişi, çoğunlukla da il Hanım Komisyonu Başkanı’nın eşi ya da komisyondaki bir başka kadının eşi olurdu. Bu yöntem iletişim imkanlarının çok yaygın olmadığı zamanlarda çalışmaların koordinasyonunda kolaylık olsun diye tercih edilmiş. O zamandan bu yana da bir çeşit gelenek halinde sürmüş. Ebru Asiltürk, her ilde aynı şekilde olmamakla birlikte İstanbul İl Örgütü’nün bu çalışma yöntemini sürdürmeye devam ettiğini belirterek şunları söyledi:
“İstanbul bu çalışma şeklini 20 yıldır yapıyor belki. Yeni değil. 20 yıl evvelki şartları da düşünün, ne kadar gerekli olduğunu. Bugün belki iletişim ve ulaşım noktasında daha rahatlık var. Geleneksel bir şey ama bir kadın kolları istediği zaman il başkanına ulaşır, il başkanına gider. İl başkanı kadın kollarına ulaşır. Zaten kendi aralarında teşkilata dair özel bir diyalog da vardır. Bu tamamen, ihtiyaçları ve istekleri yapabilmek için bir düzenleme.”
“Bu bizim siyaset etme biçimimiz”
Asiltürk’e eleştirileri hatırlattığımda, “biz bundan gocunmuyoruz” diyerek sözlerini sürdürdü:
“Kendimiz için özgün ve siyaset için de verimli bir çalışma olarak görüyorum. Bundan gocunmuyorum. Niye kadınlar ayrı erkekler ayrı… Bizim tarzımız bu. Kadın kollarına geldiğiniz zaman göreceksiniz, bizim çocuklarımız için bir alan var. Sadece genel merkezde değil, illerde de... Sadece ayakkabıların çıkarılarak girildiği teşkilatlar olduğu gibi, normal ayakkabılarla girilen teşkilatlar da var. ‘Bunun bir standardı var, şu şekilde yapacaksınız’ demeyiz. Çok değil ama dikkat çekici diye söylüyorum. Yerelin şartları ve kadının alışkanlıkları, ihtiyaçları neyse, kurumsal yapıyı esnetebiliriz. Kadın kolları sorumlusu da tamamen yerel şartlar içerisinde, ihtiyaçları karşılamak için yapılmış bir düzenleme.”
Uzun savunmalar yapmak istemediğini ve her ‘mahalleden’ gelen dayatmalara karşı olduklarını belirten Ebru Asiltürk, “Ben siyaset yapmanın önünü açmak istiyorum” diyerek şöyle konuştu:
Saadet Partisi, diğer partilerden farklı olarak en büyük özelliğimiz, kadının siyasete katılımını, en yüksek, en geniş şekilde sağlamanın gayreti içindeyiz. O da, kadınların şartları dâhilinde siyaset yapmalarının önünü açmaktan geçiyor. Siyaset yapma biçimini yukarıdan dayatıyor değiliz. Yereldeki kadının ihtiyaç, imkân ve isteklerine göre, siyaset yaparken neye ihtiyaç duyuyorsa, bu noktadaki esnekliği içimizde barındırıyoruz. ‘Niye kadın kollarınız var, siyasetin 21. Yüzyılında… Bu kadınların kendilerini ikinci planda hissetmelerine sebep olan bir süreç değil mi ya da erkeklerin size bir dayatması değil mi’ diye eleştiriler de alıyoruz. Bizim asıl gayemiz, bütün insanların siyasete etkin katılımını sağlamak değil mi? Herkesin en tabanda siyasete katılma imkânı olsun, bu anlamda bir genişlik, rahatlık bulsun isteriz. Kadınların siyasete katılımını sağlamak ise bizim birincil yaklaşımımız”
Asiltürk, Türkiye ‘gerçeğini’ göz önünde tutarak siyaset yaptıklarını vurgularken, çalışma tercihlerinden örnek verdi:
“Mesela ana kademenin toplantıları, kendi şartlarına göre çoğu kere akşam yapılıyor. Gündüz kendi bireysel işleriyle ilgileniyorlar… Kadınların toplantıları ise hafta içinde pazartesi, salı, öğlen 13 - 14’de olur… Kış vakti saat 20’de kadını oraya getirebilir misiniz? Çocuklarımı ya da günlük yaşantımı kenara bırakıp, saat 20’deki toplantıya dâhil olabilir miyim? Böyle bir şeyin karşılığı yok. En geniş tabanda kadınların siyasete katılımlarını sağlamak için onların şartları, istek ve ihtiyaçlarına uygun olarak siyaseti düzenliyoruz. Bu da siyaseti yapma biçimiz. Biz siyaseti Allah rızası için yapıyoruz. Allah’ın rızasını kazanmanın bir yolu olarak gördüğümüz için herkes bu noktada kendi gayretiyle çalışmak istiyor. “