Pandemi süreci her birimizin iş yapış biçimimizi o kadar değiştirdi ki... Misal biz Ankara gazetecileri için Meclis’te kulisler ya da bakanlıklar arasında mekik dokumak, bir komisyon toplantısından çıkıp, başka bir basın toplantısına yetişmek, çokça ziyaret yapıp arka plan bilgisi almaya çalışmak ama illa ki, mümkün mertebe bunları yüz yüze yapmak, olağan bir faaliyetti... Bu ortamda eskisi gibi olmuyor.
“Demeçler” iş alanımızın çoğunu kaplasa da birçoğumuzun asıl kıymetli bularak emek verdiği “kulislerdir”. Analiz yapabilmemiz, yeri geldiğinde en doğru soruları sorabilmemiz için önce bol bol dinlememiz, sözü de, gözlemi de, izlenimi de biriktirebilmemiz gerekir. Kıyas yapabilmek, sebep sonuç ilişkisini kurabilmek için vazgeçilmezdir.
Siyasetçinin açıklamasını yapıp, canının istediği soruya cevap verip, arkasını dönüp gitmesiyle olmuyor bu dediğim de... Ucu açık, daldan dala atlanan, birinde gündelik hayatın içindeki bir deneyimin, bir başkasında okunan bir kitabın ya da dinlenen bir hikayenin aktarıldığı, yeri geldiğinde size güvenilerek emanet edilen bilgilerle donanmış sohbetlerle oluyor. İşte bunlardan oldukça mahrum kaldık biz de. Bence siyasetçiler de.
Ortaklaştığımız mahrumiyet
Siyasetçilerin de, çıkarımını yapıp politika üretebilmesi için sokakla, kadınla, erkekle, gençle, yaş almışla, emekliyle, çalışanla, çocukla, esnafla, iş insanıyla ve dahasıyla hem konuşması hem de dinlemesi gerekiyor. Çoğunlukla da konuşanın gözünün içine bakarak. Tam bir kez daha normalleşme ile siyasetçiler kendilerini yollara vurmuş, kapı kapı dolaşmaya başlamıştı ki, yine kısıtlamalar devreye girdi.
Politikacıların çoğu durumdan memnun değil. Memnun olmayanların başıında gelenlerden birinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğuna şüphem yok. Milliyet’i parti genel merkezinde ağırlayan Kılıçdaroğlu ile yukarda tarif ettiğim sohbetlerden birini gerçekleştirirken uzun süredir üzerinde çalıştığı “planlarının” kısıtlamalar nedeniyle bir süre daha sekteye uğramasından rahatsız gibiydi. Ayrı ayrı habere konu olduğunda gözden kaçıyor olabilir ama Kılıçdaroğlu temmuzdaki kurultaydan, uzman milletvekillerinden oluşan Ekonomi Masası kasımdan, 20-30’larlı gruplar halinde milletvekilleri geçen sonbahardan bu yana il il, ilçe ilçe Türkiye’yi dolaşıyor. Teşkilatın bölge toplantıları da ayrı bir koldan yürüyor. Kadın kolları kendine ait otobüsüyle ayrıca illerde etkinlikler düzenliyor. Tümü, Kılıçdaroğlu’nun “CHP’yi görünür kılma planı”nın parçaları. Mehtap Gökdemir’in kaleminden detaylarını okuyacaksınız ama CHP liderinin şimdiye kadar elde ettiği sonuçtan oldukça memnun olduğu izlenimini edindim. Bunun bir an önce kaldığı yerden devam etmesini istiyor. Kısıtlama kararından önce planlanmış bir programına katılamadığı için hayıflanıyordu ama “Maalesef vakalar çok yüksek, bizim de kısıtlamalara uymamız gerekiyor” dedi.
Sadece bu değil. Kılıçdaroğlu mitingleri halkla buluşma açısından faydalı bulmuyor. Soru-cevaplı, etkili-tepkili salon toplantılarını tercih ediyor. CHP’ye ilişkin sorulara birebir yanıt vermenin daha yararlı olduğunu düşünüyor. Dinlemeye odaklı bu toplantıların büyük bir kısmı pandemi nedeniyle daha küçük gruplarla, sık aralıklarla “görüntülü görüşmeye” döndü. CHP lideri bu sayede bir çok kişisel hikayeyi, mesleki ya da bir araya geldiği grubun sorunlarını, taleplerini daha ayrıntılı öğrenme imkanı elde etmiş. Hatta anlatımından zaman zaman salon buluşmalarının bile önüne geçen bir yönü olduğunu düşünüyor. “Belki bir salonda o kadar kişinin önünde ayağa kalkıp söylenemeyecek şeyleri anlatıyorlar, onları öğreniyoruz” dedi. Ama ilk tercihi sahada olmak, partilileri de orada görmek.
Kılıçdaroğlu’nun odasıyla özdeşleşen tablo
Sohbetin sonunda, anı fotoğrafı için alternatifleri konuşurken CHP lideri nereyi tercih ettiğimi sorunca odasındaki meşhur tabloyu işaret ettim. Kılıçdaroğlu ile çekilmiş bir çok fotoğrafın fonunda o rengarenk tablo var. Engelli ressam Muhammed Yalçın’ın fırçasından çıkan, cıvıl cıvıl bir dünyayı yansıtan eseri için “önünde fotoğrafı olmayan CHP Genel Merkezi’ne gelmiş sayılmıyormuş” diyerek onu tercih ettim. Muhammed Yalçın ile tesadüfen tanıştığını, merdivenlerini, tavanlarını dahi boyadığı evinde ziyaret ettiğini bildiğim Kılıçdaroğlu’nun onunla ilgilenmeye devam ettiğini, takip ettiğini sözlerindeki detaylardan anladım. Muhammed’in Altındağ’da kiralık bir gecekondu olan eviyle ilgili de bir “plan” var ama onu da gerçekleşebilirse o zaman duyuralım.