Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Katar temaslarının en dikkat çekici bölümlerinden biri Hamas Siyasi Büro Şefi Haniye ve Siyasi Büro’nun diğer üyeleri ile yaptığı üç saatlik görüşmeydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında Haniye’yi ismini vermemesine rağmen, “Filistin davasının lideri” olarak tanımlaması ayrıca altı çizilmesi gereken bir nokta. Haniye Türkiye’ye gelmeden yapılan görüşmenin kapsamının son derece geniş ve detaylı olduğu, Fidan’ın yaptığı açıklamadaki üç saat vurgusundan anlaşılıyor.
İkinci olarak Fidan, Batıda iki devletli çözüm fikrine sempati ile bakan, bunu desteklemek isteyen bir çok aktör olduğunu söylüyor. Bu noktada Fidan’ın daha önce ABD’nin kendisine iki devletli çözüm istiyoruz dediğini aktardığını hatırlamakta fayda var. Ancak Dışişleri Bakanı sözlerini, iki devletli çözüm fikrini desteklemek isteyen aktörlerin Hamas ile ilgili endişeleri olduğuna getirerek, “Özellikle Hamas’la ilgili yapılan İsrail kaynaklı propagandanın Hamas’ı bir ulusal direniş hareketi olarak göstermekten daha ziyade bir DEAŞ gibi terörist örgüt olarak nitelendirme çabalarının Batıda ve uluslararası kamuoyunun bazı aktörleri nezdinde makes bulduğunu görüyoruz maalesef.” diyor.
Tam bu noktada bir parantez açarak, Fidan basın toplantısında bu sözleri sarfetmeden bir kaç saat önce yine Erdoğan’ın grup konuşmasında “Milli Mücadele sırasında Türkiye’deki Kuvai Milliye neyse Hamas da işte aynen odur” demiş olduğunu kaydedelim. Erdoğan daha önce de Hamas’ın terör örgütü olmadığını söylemişti. Kuvai Milliye benzetmesi ile bunu bir adım daha ileriye taşıdı. Cumhurbaşkanının bu ifadesini sert şekilde eleştirenler var. Oysa hem Erdoğan hem de AK Parti hükümetleri, hatta Türkiye’de bir çok kişi, İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki işgalci bir devlet olduğunda, “İsrailli yerleşimci” yerine “işgalci” ifadesinde birleşiyor. Dolayısıyla Kuvai Milliye benzetmesinin temelinde işgalci bir devlete karşı verilen silahlı mücadeleye atıf olduğu düşünülebilir.
Yeniden Fidan’ın Hamas görüşmesine ilişkin değerlendirmesine dönersek, orada Türkiye’nin üzerinde çalıştığı bir telkin olduğunu açıklamadan anlıyoruz. Türkiye belli ki Hamas’a, algıların giderilmesi için özellikle iki devletli çözüme gidiş konusundaki görüşlerini ve beklentilerini daha açık şekilde ifade etmesini telkin ediyor. Bunu yaparken de, Türkiye’ye anlatılanın batıya da duyurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Fidan’ın şu sözlerini tekrar etmekte fayda var:
“Ben daha önce de Batılı muhataplarımla yaptığım görüşmelerde söyledim. Yıllardır Hamas’la yaptığımız siyasi görüşmelerde kendilerinin 1967 sınırları içerisinde kurulacak olan bir Filistin devletini kabul ettiklerini ve Filistin devletinin kurulmasını müteakip Hamas’ın ayrıca silahlı kanadının olmasına gerek kalmayacağını, kendilerinin bir siyasi parti olarak hayatlarına devam edeceklerini bana ilettiler. Bu da aslında bence dünya kamuoyunun Filistin devletine giden yolda atacağı adım için fevkalade önemli bir mesaj diye düşünüyorum. Ben bugün bu türden mesajları almaktan kendilerinden memnun oldum.”
Hamas, 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümü kabul ettiğini aslında daha önce de söyledi. Ancak İsrail bugüne kadar iki devletli çözüm sürecini askıya aldı. Filistinliler yerine diğer Arap ülkeleriyle barışmayı hedefledi. Batının bu fikri satın alması için çabaladı ve başardı. Fidan daha önceki bir değerlendirmesinde bunu İsrail’in perspektifinde sivil Filistin devleti olmamasına bağlamış ve “İsrail, Araplar ve bölgedeki diğer ülkeler tarafından kabul edilmek gibi bir sorunla karşı karşıyaydı. Varlığı kabul edilince, bu sefer diğerini kabul etmemek daha kolay hale geldi.” diyerek açıklamıştı.
Konuya yakın kaynaklar, Fidan’ın açıklamalarının ardından, Hamas’ın 1967 sınırları temelinde iki devletli çözümü kabul ettiğini söylemesinin de, bu gerçekleştiği takdirde silahlı kanada ihtiyacı kalmayacağını ve yola siyasi parti olarak devam edeceklerini vurgulamasının da, bölgesel barışa yönelik bir adım olduğunun altını çiziyor.