30 yıldır Afganistan’ı izleyen ve çalışan bir Türk yetkiliye göre, “önyargılı, manipülatif ve tartışmalı argümanlardan uzak durarak” Afganistan’daki yeni durum ve gelişmeler sessizce ve tüm yönleriyle yeni baştan okunmalı, çalışılmalı ve partiler üstü milli politika oluşturulmalı.
Taliban’ın Kabil’e girişiyle dünya öyle görüntülere tanık oldu ki, hazmetmek zaman alacak... Taliban’ın ikinci ‘yeni’ dönemine dair hararetli tartışmada, Türkiye de kendi payına düşeni yaşıyor. Lakin hemen her konuda olduğu gibi, iki uç noktada durularak, siyah ve beyaz karşıtlığında sürüyor tartışma. Oysa pıtrak otu gibi yine ortalıkta beliriveren “her konunun uzmanlarının” ve zıtlığa dayanması zorunlu görülen iç politik çekişme anlayışının aksine, her cenahta itidale ihtiyaç var.
30 yıldır Afganistan’ı izleyen ve çalışan bir Türk yetkiliye göre, “önyargılı, manipülatif ve tartışmalı argümanlardan uzak durarak” Afganistan’daki yeni durum ve gelişmeler sessizce ve tüm yönleriyle yeni baştan okunmalı, çalışılmalı ve partiler üstü milli politika oluşturulmalı. “Afganistan gerçekte otuz yıl önce bitti sanılan, soğuk savaşın en son kalesi” nitelendirmesini yapan yetkiliyle, genel olarak Türkiye’de hem hükümetin hem de muhalefetin ve kamuoyunun soruna nasıl yaklaşması, tartışması ve politika üretmesi gerektiğine dair sohbetimden aldığım bazı notlar şunlar:
- Türkiye önemli ve güçlü bir ülkedir. Ancak mevcut şartlarda yapabilecekleri oldukça sınırlıdır. Afganistan’da durum Türkiye dahil, uluslararası aktörlerin çoğunun tercihleri dışında evrilmektedir. Yapılabileceklerin sınırlarının bilinci içerisinde ulusal mutabakatla, objektif, tarafsız, gerçekçi ve serinkanlı hareket edilmesi zayıflık değil, aksine ulusal güç ve enerjimizi birleştirerek başarı şansımızı artıracak bir yaklaşım tarzı olur. Asıl tehlike yapılamayacak hedeflere yönelip başarısız olunması veya süreçten dışlanmamızdır.
Türkiye için Afganistan ne ifade ediyor?
- Birincisi, bize daima dostluk sergilemiş ve hiç ihanet etmemiş bir halk. Geçtiğimiz bin yılda, birden fazla kez Türk kurucular, emirler tarafından yönetilmiş ve devamlılığı olan bir toplumdur. Bizimle soydaş ve akraba olan unsurlar da vardır. Ama Afgan halkının bütünü, tarih boyunca bize daima dost olmuştur.
- Atatürk’ün, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’a yazılı bir talimatı vardır... Kurucu, devletin maddi imkanları izin verdiği ölçüde, Afganistan’ın gelişmesinde katkıda bulunacak danışmanlar gönderilmesi ve bu danışmanların, Afganların ve ülkeyi yönetenlerin fikir ve düşünce dünyasına uyum sağlayarak, Türkiye’nin de çıkarlarını göz ardı etmeden, hizmet vermelerini emretmiştir. Cumhuriyet baki kaldıkça, bu talimatın geçerliliğine saygı gösterilmeli ve korunmalıdır.
- Taliban’ın nasıl bir hükümet kuracağı açıklık kazanmadan, nasıl ve neden fanatik olduğu tartışmasına sürüklenirseniz, Türkiye’nin ‘Afganistan’da barışın tesisine yardımcı olayım’ demesine gerek kalmaz... O zaman çekin kapılarınızı kapatın, çıkın gidin. Dış politika, romantik, duygusal ve tepkisel çıkışlarla yürütülemez. Sağlam temeller üzerinde, reel politik kriterlerine dayanılarak yapılır.
Konuştuğumuz sadece Afganistan mı?
- Ortadoğu’dan Afganistan’a uzanan hat üzerinde köklü değişiklikler oluyor ve olmaya devam edeceği anlaşılıyor. Kısa vadede istikrar mümkün görünmüyor. Siyasi, askeri, sosyal, sosyo-politik artçı depremler, güçlü tsunamiler bölgeyi ve ülkeleri etkilemeye devam edecek.
- Bölge devletlerinin, orta ve büyük güçteki devletlerin, itiraz ve sabote etmeyecekleri şekilde gerçekçi bir uzlaşma ve mutabakat sağlanarak Afganistan kalıcı barışa kavuşturulamadığı sürece, Asya güvenli ve istikrarlı olamayacaktır. Bu durum Türk ve İslam dünyası için fenadır. Küresel olarak da tehlikelidir. Pakistanlı şair İkbal’in de söylediği gibi, Afganistan Asya’nın kalbidir... Şiir şöyle diyor; “Asya toprak ve sudan oluşan bir vücuttur ve Afganistan o vücudun kalbidir. Afganistan’ın iyiliği Asya’nın iyiliği; Afganistan’ın fenalığı Asya’nın fenalığıdır.” Kalıcı barışla çözüm, güvenlik ve istikrar herkes için zarurettir.
- Kırk yıldan beri ölen ve öldürenin Afgan ve Müslüman olduğu bir ortamda, tabir caizse İslam dünyası ‘harakiri’ yapıyor. İşgalciler gelip gidiyorlar. Savaşların en büyük bedelini Afgan halkı ödemeye devam ediyor. İlla cihat yapılması gerekiyorsa, Afganistan’da yapılması gereken cihat, ülkenin yeniden inşası için, fakirlik ve cehaletle savaş için, eğitimi yükseltmek, insan haklarını geliştirmek için cihattır.
- İslamofobi dünya genelinde hızla derinleşmektedir. İslamiyet, Müslüman olmayan devletler nazarında, baş düşman olarak algılanmaktadır. Bu durumun sebeplerinin başında Afganistan gelmektedir. Afganistan sorununun çözümü, medeniyet ve kültürler çatışmasının daha büyük yıkımlara yol açmadan çözümü için hayati önem ve öncelik arz etmektedir.
- Kriz iyi yönetilemezse, Afganistan yeni vesayet çatışmalarına sahne olabilir. Irk, kavim ve mezhepler arası gerginlik, husumet ve çatışmalar bölge ülkelerinden bazılarını ve büyük güçleri de içine çekerek yeniden alevlenebilir. Yeni soğuk savaşlar, düşük yoğunluklu yıpratma savaşları ve sıcak çatışmalar patlak verebilir.
- Denize kapalı az sayıda ülkeden birisi olan ve coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca yaşamsal mahrumiyetlerden mustarip olan Afganistan’ın bölgesel tecrit olmuşluğu mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Bunun için bölge ülkelerinin ulaştırma, enerji, iletişim, finans ve ticaret altyapı ve sistemleri birbiriyle irtibatlı işletilebilmeli ve sürdürülebilir kalkınma için kimseyi dışlamayan ortak çıkarlar dengesi tesis edilmelidir. Fakirlik, tecrit olmuşluk ve mahrumiyetlerden kaynaklanan istikrarsızlık devam ettikçe bölgede güvenlik, imar ve sürdürülebilir kalkınma mümkün değildir.
Riskler ve fırsatlar
- Afganistan sorunu, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası planda sorun ve ihtilaflara diplomatik çözüm arayışlarına angaje olması açısından önemli olabilecek bir fırsat penceresidir. Bu pencere, Afganlar arası, ya da bölge ülkeleri arasındaki sorun ve ihtilaflarda taraf haline gelmemeye özen gösterilerek, kolaylaştırıcı ve ortak güvenilir ülke konumuyla değerlendirilebilir. Türkiye’nin herkesle konuşabilmesi esas olmalıdır. Bir grubun öncüsü, sözcüsü, tarafı veya artçısı görünümünden özenle kaçınılmalıdır. Aksi takdirde Afganistan sorununun çözümüne katkı yapma fırsat ve imkanını kaybederiz.
- Türkiye barış sürecine destek verecekse, kalın çizgilerle çizilmiş, siyah ve beyaz çizgilerle değil, ara renkleri de görüp kullanarak kartlarını oynayabilmeli. Bunun için esnek ve ihtiyatlı bir duruş sergileyebilmelidir.
Türkiye’nin ilgisiz kalması mümkün değil ama nasıl?
- Türkiye’nin topraklarının yüzde 90’nından fazlası Asya’dadır. Sınırlarımızın geçirgenliğinin kontrolsüz göç olgusuyla sınamalardan geçtiği bu dönemde, doğumuzda olup bitenlere ilgisiz kalmamız mümkün değildir.
- Türkiye’nin bölgesel ve küresel güçleri karşısına almadan, dostça, sabırlı ve itidalli yaklaşımlarla Afgan sorununa barışçı çözüm için kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesi mümkün olabilir. Afganistan’daki tüm siyasi güçlerin arzu ve daveti temelinde, süreçte yapıcı rol oynamak için gayret sarf etmemiz hem doğru hem de çıkarlarımız gereğidir. Kamuoyunun ve siyasi yelpazenin tüm katmanlarının bu durumu doğru anlaması ve iş birliği yapmaları elzemdir.
- Afganistan’ın dünyaya açılım noktası olan Kabil Uluslararası Havalimanı’nda güvenlikten ziyade, sivil havacılık işlev ve hizmetlerinin yürütülmesine objektif ve tarafsız bir ülke olarak Türkiye’nin katkı sağlaması, herkesin yararına olacaktır. Türkiye’nin askeri gerginlik ve çatışmalarda taraf olması sonucu doğurabilecek türden sorumluluklar üstlenmesi mantık dışıdır.
- Artık Afganistan’da yeni bir durum ve statüko oluşmaktadır. Yeni durumun gerektirdiği düzenlemeler, Kabil’in arzu ve mutabakatıyla, uluslararası meşruiyet temelinde yürütülmelidir. Afganistan’da kurulacak yeni yönetimin talep, davet ve tam iş birliği sağlanmadan, uluslararası toplumun kabul ve desteği olmadan fiili durumun devamı, Türkiye’nin itibar ve güvenilirliğini aşındırabilir ve ülkemizi taraf haline getirme tehlikesi yaratabilir. Süreçte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin uluslararası mutabakat ve kapsayıcı çözüm inşasına katkı yapması şarttır.
- Afganistan makamlarıyla, ülkedeki siyasi güçlerle, komşu ülkelerle, NATO, AB, BM gibi çoklu platformların desteğiyle kapsamlı mutabakat oluşturulmadan harekete geçilmesi, ciddi meşruiyet, hatta güvenlik sorunları yaratabilir.