Didem Özel Tümer

Didem Özel Tümer

didem.tumer@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 23 Ocak 2019 tarihli görüşmesinde 21 yıl önce imzaları atılan Adana Mutabakatı tekrar gündemimize girdi. Toplam 5 maddeden oluşan bu mutabakat, özetle Suriye’nin PKK ve yan kuruluşlarının tüm faaliyetlerini yasaklıyordu. Mutabakatın aynı zamanda 4 uygulama maddesi bulunuyordu. Uygulama maddelerinden dikkat çeken ikisi şöyleydi: İki ülke üst düzey güvenlik yetkilileri arasında derhal ve doğrudan telefon hattı tesis edilecek ve kullanılmaya açılacak. Taraflar diğerinin diplomatik temsilciliklerine ikişer özel görevli atayacaklar ve bu görevliler Misyon Şefleri tarafından bulunulan ülke makamlarına takdim edilecektir...

Haberin Devamı

Adana Mutabakatı imzalanmasından bir ay kadar sonra sadece terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkışını sağlamadı.

Mutabakat pekiştirildi

Suriye iç savaşına kadar iki ülke arasındaki ilişkinin yumuşamasına ve yakınlaşmasına da kapı araladı. Aslında bu mutabakatın yanında bir de Ankara Anlaşması’nı hatırlamakta fayda var. 21 Aralık 2010’de iki ülke dışişleri bakanlarının imzaladığı, Ankara Anlaşması olarak anılan, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması” ile mutabakat pekiştirildi.

TBMM’ye onay için sevk edilen anlaşmanın gerekçesinde “Söz konusu anlaşma Türkiye ve Suriye arasında 20 Ekim 1998 tarihinde imzalanan Adana Mutabakatı’nın geliştirilmesini, başta PKK olmak üzere, iki ülkenin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden terör ve terör örgütlerine karşı ortak mücadelede kapsamlı bir çerçeve oluşturulmasını hedeflemektedir” deniliyordu. 3 yıl geçerli olan anlaşmanın süresi 2013 yılında doldu. Ama mutabakatı ise hâlâ geçerli. 1998’de sürecin içinde aktif rol almış bir dışişleri mensubu, mutabakatlarda sürenin söz konusu olmadığının altını çiziyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Moskova’dan dönüşünde uçaktaki gazetecilere “O mutabakatın geçersiz olduğunu söyleyebilen kimse yok” ifadesini kullandı.

Haberin Devamı

Mutabakata ilişkin sorular

Peki Putin gündeme getirmeseydi, Türkiye Adana Mutabakatı’nı hatırlamayacak mıydı? Soruya soruyla cevap vermek genellikle bir taktik olmakla birlikte aynı zamanda perspektif de sunuyor. Adana Mutabakatı’ndan söz açmak Türkiye’nin 2011 yılından bu yana uyguladığı Suriye politikasına uygun muydu?

Konuştuğum konuya yakın kaynağa göre, Putin 1998 mutabakatından bahsederek Türkiye’ye hem “Suriye ile görüşün” dedi, hem de “Suriye’nin Türkiye’ye taahhüdünü hatırlattı.” Aslında böylece Putin, Rusya’nın daha önce de sözünü ettiği ‘doğrudan temas kurulması gerektiği’ görüşünü tekrarladı. Güvenlik tehdidi nedeniyle Suriye topraklarında iki harekât gerçekleştiren, İdlib mutabakatını da Rusya ile yürüten Türkiye, tüm bu süreçler boyunca Şam ile Rusya ve İran üzerinden iletişim kurdu. Şimdi ise, Rusya’nın anayasa değişikliği sürecinde daha ileri bir adımın atılmasını kastettiği anlaşılıyor. Bu noktada Erdoğan’ın bir cümlesindeki ifadeye dikkat çekmek gerekiyor, “Bir milyona yakın insanın ölümüne sebep olmuş, milyonları göçe zorlamış biriyle üst düzey temasımız olmaz.”

Haberin Devamı

Uygulama mümkün mü?

1998 mutabakatının, Türkiye ile Suriye arasındaki 8 yıllık derin kopuş döneminden sonra uygulanabilmesi sözün ağızdan çıkması kadar kolay olmayabilir. Gözlemcilere göre bunun temel nedenlerinden biri Şam’ın artık kendi ülkesinin tamamına hâkim olmayışı. 1998’de teminat veren ülke Suriye’nin, bugün de o teminata sahip çıkmaya niyet etmesi gerekiyor. Niyet de yeterli değil, uygulama gerekiyor. Suriye bunu yapar mı? İlişkiler kopmadan önce verilen sözler, onların tutulmaması ve Türkiye’ye dönük saldırılar, Türkiye’nin güven eksikliğinin temel gerekçeleri olarak ortaya çıkabilir.

Hadi Suriye yönetimi buna hem niyet etti, hem de uygulamaya geçti ve YPG ile diğer terör unsurlarının Türkiye’ye tehdit olmasını engellemeye, temizlemeye çalıştı. YPG’yi araçsallaştırmaya devam etmek isteyen ABD ve diğer ülkelerin müdahale etmeyeceği, buna izin vereceğinin garantisi var mı? Bir başka konu Türkiye’nin gözlem noktaları başta olmak üzere, harekâtlar çerçevesinde halen güvenlik nedeniyle orada bulunan varlığı. Bunlar ne olacak? Putin mubakattan söz açarak bizlere cevabını aramamız gereken yeni sorular bıraktı.