Yazının başlığı Ankara’da 14 Mayıs seçimine ramak kala iyiden iyiye belirginleşen bir tespiti yansıtıyor. Meseleyi en azından benim açımdan dikkat çekici kılan, farklı partilere mensup siyasetçilerin neredeyse aynı yorumları yapıyor olması. Öyle bir iki kişinin görüşü değil. Ankara’daki çeşitli siyasi mahfillerde konuşulan ve neredeyse üzerinde hemfikir olunduğunu gördüğüm bazı saptamalar, seçim atmosferine girilmesiyle enikonu vücuda bürünmeye başladı.
Özeti şu; 2023 seçiminin, bazı siyasi parti liderleri açısından yaşları ya da seçim sonucunda ortaya çıkacak başarı-başarısızlık durumuna bağlı olarak, son seçim olduğu düşünülüyor. Bazıları, ‘başarılı olamayan partide liderlik tartışmasının fitili ateşlenir’ diyor. Kişisel notum, bunun her parti için geçerli ol(a)mayacağı. Bazılarına göre ise, şu anda aktif olarak sahada olan bazı liderler, bir sonraki dönemde partilerini kendilerinden sonrasına hazırlamaya başlayacak. Siyasetten çekilmeyecekler ama veliahtlarını belirleyecek ve kadrolarını şekillendirecekler.
İttifaklar yordu
Buna ilave olarak şu tür yorumlar yapılıyor:
*Kendini milliyetçi ülkücü olarak tanımlayan parti sayısındaki artış (ya da dağınıklık) seçimin sonunda bir toparlanmayı beraberinde getirebilir. Bu, kendini Milli Görüşçü olarak tanımlayan, muhafazakâr, mütedeyyin kitlelere seslenen partiler için geçerli.
*Muharrem İnce vakası da gösterdi ki, bir süredir daha merkezde, mevcut ittifak bloklarını beğenmeyen, daha çok gençlerin oluşturduğu, keskin söylem ve kimlik siyasetine prim vermeyen, esnek bir grup var. Daha merkezdeki bu gurup özellikle yeni kurulan partiler için potansiyel oluşturuyor.
*İttifaklar tüm partileri yordu ve haddinden fazla bağladı. Seçim sonucunda ortaya çıkacak tablo bunu bir süre daha zorunlu kılabilir. Ama aslında herkes bir an önce kendi yoluna gitme arzusunda. Seçimin sonucu iplerin hızla atılmasını da getirebilir. İnce’nin ittifaklar dışında kalması onun avantajı haline geldi, yeni kurulan diğer partiler ise ittifak şemsiyeleri altına girerek bu fırsatı kaçırdı.
*Artık oy faydasının kaldırılması, seçim barajının yüzde 7’ye, Hazine yardımının yüzde 3’e düşürülmesi partilerin kendi logolarıyla seçime girmesini teşvik etti. Bu nedenle bazı partiler hem kendi potansiyellerini görmek ve göstermek, hem de mevcut ittifakların ortadan kalkması olasılığına karşı hazırlık yapıyor.
Hemen belirtmeliyim ki, bunları bir araya getiren benim. Bir süredir farklı partilerdeki, hatta ittifaklardaki politikacılardan dinlediğim tespitleri toparladım, maddeleştirdim. Bazıları sadece bir politik figürün ya da partinin tavrı için anlatıldı. Bazıları da birden fazlasını söyledi.
Bugünden yarını planlayanlar
Bu çerçevede, 2023’teki karar ve tutumlarıyla aslında 2028 seçimlerine dönük hareket planı oluşturmaya çalıştıkları düşünülen isimler ise şunlar:
ATA İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İYİ Parti’den istifa eden Yavuz Ağıralioğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş...
Bunlar adları açıkça anılanlar. Elbette bu kadarla sınırlı değil. Öyle olduğunu düşünmek nasıl denir, hayatın olağan akışına aykırı. 2023 sonuçlarına göre partilerin içlerindeki başka ‘gizli potansiyeller’ de açığa çıkacaktır. Bana sorarsanız, bazı lider namzetleri ve siyasetçiler şimdilik özellikle göze batmamaya çaba harcıyor, bir iddia ortaya koymaktan bilhassa kaçınıyor. Çünkü, onun da başka riskleri var...