Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

24 Şubat Ukrayna Savaşı’nın birinci yıldönümüydü. Türkiye depremlerin acısını o kadar büyük yaşıyor ki, son dönemde yaşananlara, savaşın birinci yıldönümüne odaklanamadık bile. Bu hafta yazımı yazmak ve bir yılın değerlendirmesini almak için Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasly Bodnar’ı aradım ama onunla konuşmamızın manşetine de yine “deprem” çıktı. Kahramanmaraş merkezli iki depremde altı Ukrayna vatandaşı öldü. Onların hikâyeleri ancak “kader”le izah edilebilir. Örneğin, Hatay’da çöken Rönesans Residance’ta 46 yaşındaki Yulia Petrova ve iki oğlu (Zakhar- 10, Matviy-5) hayatını kaybetti. Aile Zaporijya’da yaşıyordu. Baba cephede savaşmak için ülkede kaldı, anne ve iki çocuğu savaştan kaçmak için Ukrayna’dan Türkiye’ye geldi, birkaç ay önce de akrabalarının yanına Hatay’a yerleşti. Ukrayna’da cephede savaşan asker baba Zaporijya’da çatışmalarda yaralanmıştı, eşi ve çocuklarının enkaz altında kaldığını hastanede öğrendi.

Haberin Devamı

Savaştan kaçtılar, ölüm Hatay’da yakaladı

Bu trajik hikâyenin yanısıra hayatını kaybedenlerin iki kişi de İskenderun ilçesindeki enkazdan cansız olarak çıkarıldı. Bir kişi ise yine İskenderun’da enkaz altından canlı çıkarıldı; fakat o da Mersin’de kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Ölümlerin yanısıra deprem sonrası altı Ukraynalı’dan da haber alınamıyor. Büyükelçi Bodnar durumu “Enkazda bedenlerini bulamadık, onlara dair bir delil ya da irtibat da bulamadık, kayıplar” diyerek anlatıyor. Ukraynalıların bazıları tanıdıkları ya da akrabaları olduğu için deprem bölgesindeydi. Ama genellikle tercihleri Antalya, İstanbul ve Ankara. Savaş başladığında 600 binden fazla Ukraynalı Türkiye’ye gelmişti ama büyük çoğunluğu ya ülkesine döndü ya da başka ülkelere gitti. Bugün Türkiye’de 50 bin civarında Ukraynalı yaşıyor.

Bir yılın ardından

Büyükelçi Vasly Bodnar ile 24 Şubat 2022’de başlayan savaşı, geçen bir yılda yaşananları ve sahadaki son durumu da konuştuk. Büyükelçi “Savaşın bir yılı trajik, korkunç pek çok acıyı barındırıyor. Ama aynı zamanda Ukrayna’nın etkili savunma kapasitesini de ifade ediyor” diyerek sözlerine başladı. Savaşın ilk zamanlarında dünyanın bu savaşı kazanabileceklerine inanmadığını, bu yüzden de yardımların sınırlı kaldığından yakındı. Hatta “Destekler yüzde birin altındaydı, kendi imkânlarımızla savaştık” dedi. Bugün hâlâ asker sayısı ve ekipman anlamında bazı alanlarda Rusya’nın üstünlüğü olduğunu söyleyen Ukraynalı Büyükelçi “Moral olarak bizden üstün değiller” diye de ekledi. Büyükelçi, bağımsızlıktan taviz vermemek ve Rusya’nın istediği gibi bir ülke olmayı reddetmenin Ukrayna’nın en önemli motivasyonu olduğunu vurguluyor.

Haberin Devamı

Sahadaki durum ne?

Büyükelçi Bodnar, 2014’te Kırım’ın ilhakıyla Rusya’nın Ukrayna’dan yüzde 7 oranında toprak koparttığını hatırlattı. 2022 savaşıyla birlikte bu oranın yüzde 30’un üzerine çıktığını söyledi. Verdiği bilgiye göre, geçen bir yılda ise Rusya’nın daha fazla ilerlemesinin önüne geçildi hatta belli bölgelerde Rusya geri çekilmek zorunda kaldı.

Büyükelçi Bodnar “İşgal edilmiş topraklarımızın yaklaşık yüzde 50’sini savaş başladığından bu yana özgürleştirdik. Ama hâlâ bağımsızlığımız için savaşmamız gerekiyor” dedi. Şu anda cephe hattında ilerleme olmamasının sebebinin ise silah ya da irade yetersizliğinden değil, Ruslarla büyük çatışmaların yaşanmasından kaynaklandığını anlattı. Ukrayna Büyükelçisi “Savaşta olan biri hiçbir zaman ‘bu kadar silah yeterli’ demez. Pek çok ülkeye ihtiyaçlarımıza dair listeler gönderiyoruz.” diyerek askeri yardımlar konusunda taleplerinin sürdüğünü anlattı. Müzakereler konusunda ise umutlu konuşmuyor: “Putin cephe hattının dondurulmasını istiyor, tüm topraklarımızdan çıkmadan müzakere mümkün değil” diye ekliyor.

Haberin Devamı

Savaştan kaçtılar, ölüm Hatay’da yakaladı

Savaştan kaçtılar, ölüm Hatay’da yakaladı

İki deprem arasındaki fark

Bu hafta 11 ili etkileyen depremin ardından ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Türkiye’deydi. Blinken’ın dayanışma ziyareti elbette önemliydi ama hafızalar tazelenince -yani 1999 depreminde dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın bölgeye geldiği ve dayanışmayı başkanlık seviyesine taşıdığı düşünülünce - pek çoklarına göre Dışişleri Bakanı seviyesi yeterli değildi. Haklılık payı var. Ankara’da röportaj yaptığım Antony Blinken’a doğrudan bu soruyu sordum. Üstelik aynı gün ABD Başkanı Biden’ın Ukrayna’da olduğu ortaya çıkmıştı. Blinken’ın cevabı şu oldu: “1999 depreminde ben de Başkan Clinton ile birlikte bölgedeydim, o dönem ekibinde çalışıyordum. Gerçekten o dönem de çok güçlü duyguların olduğu bir dönemdi. Başkan Biden benim en hızlı şekilde bölgeye gelmemi istedi. Ben onun dayanışmasını göstermek, talimatlarını ve taahhütlerini yerine getirmek için buradayım. Başkan’ın programı ile ilgili konuşamam ama taahhütlerinin gerçek olduğunu söyleyebilirim.” Bu açıklamanın ne kadar ikna edici olduğunu size bırakıyorum. Ben yılların bürokratı Blinken’dan zaten diplomatik ifadelerin ötesinde bir cümle duymayı beklemiyordum, öyle de oldu. Zaten onlarca krizin yaşandığı iki ülke arasında Başkan düzeyinde bir ziyaret beklenmiyordu. Depreme rağmen Biden Türkiye’ye gelmedi. Blinken da felaketin ardından hemen değil üç hafta sonra önceden planlanmış bir ziyaret çerçevesinde Türkiye’yi ziyaret etti. Hatta tarihi bile çekmedi. Sadece programına Adana’yı ekledi.

Savaştan kaçtılar, ölüm Hatay’da yakaladı

Son olarak geçmişle bugün arasında bir kıyaslama da yapalım. Aslında bakıldığında, ABD yardımlar konusunda 1999 depremine benzer yardımları devreye soktu. Bu depremde de tıpkı 1999’da olduğu gibi iki arama kurtarma ekibi gönderdi. Her ekipte 70’er kişi vardı. Washington yönetiminin o dönem açıkladığı yardım miktarı 14,5 milyon dolardı. Bugün ise 185 milyon dolar destek taahhüdü yaptı. Barınma için çadır, battaniye, tıbbi malzeme yardımları iki depremde de geldi. Görüldüğü gibi aradan geçen 24 yılda yardımlar nezdinde değişen bir şey yok. Ama köprülerin altından çok sular aktı ve Clinton ziyaretinde Türk-Yunan ilişkileri, Kıbrıs gibi sıcak başlıkları iki müttefik olarak konuşan Ankara ve Washington, 24 yıl sonra Blinken ziyaretinde bu sorunlara Suriye, F-35/F-16/S400 krizi başta olmak üzere, YPG’ye silah desteği, FETÖ ile mücadele, Yunanistan’a yapılan askeri yığınak ve bir dizi başka krizi de ekledi. Blinken röportajından bende kalan izlenim doğruysa yakın zamanda Türkiye’ye bir Biden ziyareti beklenmemeli. Hele ki Türkiye seçim sath-ı mailine girmişken…