Birleşik Krallık eski başbakanı Winston Churchill, 1930’ların sonunda Sovyetler Birliği (Rusya) için tarih kitaplarına da geçen şu tespiti yapmıştı: “Orası bir muammanın (enigmanın) içindeki gizeme sarılı bir bilmecedir.”
Rus paralı asker grubu Wagner’in lideri Yevgeni Prigojin’in içinde bulunduğu uçağın düşmesi veya düşürülmesi sonrasında yapılan konuşmalar, yazılanlar Churchill’in tespitinin neredeyse 100 yıl sonra bile geçerli olduğunu gösteriyor. Ortada tam mânâsıyla gizeme sarılı bir muamma var. Muammayı yaratan şeylerden biri, elbette, Prigojin’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e darbe girişimi yapmasıyla bu “kaza”nın arasında sadece iki ay olması. Durum böyle olunca hemen herkes “Putin cezayı kesti” yorumunu yaptı, ama işin o kadar da basit olmadığı birkaç gün geçince daha iyi anlaşıldı. Zira biz kazanın üzerinden 4 gün geçmesine rağmen hâlâ net ve emin şekilde “Prigojin öldü” cümlesini kuramıyoruz. (Bu yazı yazıldığı sırada kazada ölenlerin DNA sonuçları çıkmamıştı, sonuçlar çıksa da hep bir şüphe olacağı kesin.) Bunda Prigojin’in 2019’da Afrika’daki kazada önce “öldü” denilip, birkaç yıl sonra yeniden ortaya çıkmasının etkisi büyük. Bugün de benzer bir tablo var. Mesela İngiliz istihbaratı da dahil Rusya’yı yakından takip eden pek çok odak, Prigojin’in ölmemiş olabileceğini, birkaç yıl sonra ortaya çıkması halinde buna şaşırmamız gerektiği yönünde değerlendirmeler yapıyor.
Ancak ben, bu iddialardan ziyade Kremlin çevresinde Prigojin’den belki Putin’den daha fazla rahatsızlık duyan bir isimden bahsetmek istiyorum. O isim Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu. Şoygu ile Prigojin arasındaki büyük çekişmeye bir parantez açmakta fayda var. Çünkü bu olayın ardından yapılan bir yorum da, Şoygu’nun Prigojin’e büyük kin beslediği ve bu “uçak kazasını” Rus lidere rağmen Şoygu’nun tezgâhladığı şeklindeydi. Hatta daha ileri giderek bu meselenin Putin-Şoygu kavgası olduğunu söyleyenler bile vardı. Pek çok kişi bunun mümkün olamayacağını savunsa da, bu vesileyle uzun süredir devam eden Şoygu-Prigojin çekişmesine biraz yakından bakalım.
Kırılma anı: Bahmut saldırısı
Wagner grubu, Kremlin’in emriyle 2014’te kuruldu ve Suriye, Libya, Mali gibi pek çok sahada Rusya’nın çıkarlarını korumak için bilfiil mücadele etti. Yıllar içinde hem büyük bir para hem de Rusya içinde itibar kazandı. Ancak Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte Rus ordusunun kurmaylarıyla Wagner’in adamları arasındaki çekişmeler su yüzüne çıkmaya başladı. Kırılma anı ise 2022 Mayıs ayında Ukrayna ordusuyla Bahmut şehrindeki çatışmalardı. Bahmut’a yönelik saldırı sadece Rusya-Ukrayna arasındaki bir mücadele olmadı. O taarruz, Rus ordusuyla Wagner dengesini de sarstı. Bahmut’un gerçekten stratejik bir önemi olup olmadığı tartışması bir yana, geri planda Wagner’in “zafer görüntüsü vermek için” uğraştığı, bu alanda aslında Rus ordusuna rağmen büyük başarı kazandığına dair bir algı yaratıldı. Wagner küçük bir kasaba olan Soledar’ı ele geçirdiğini duyurdu; ama Rus ordusu kasabanın alınışını duyururken kendi askerlerini övdü, Wagner’den hiç bahsetmedi. Bunun üzerine Prigojin’in, çıkıp “zaferinin çalındığını” açıklaması Savunma Bakanı Şoygu ile Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov’u çok rahatsız etti. Rus askeri cephesi savaşın ortamında birbirine düşmüştü. Dahası Prigojin, Rus ordusunu kendisine mühimmat vermemekle eleştiriyor, Şoygu ve Gerasimov’u “vatan hainliği” ile suçluyordu. Bahmut’ta çok sayıda adamının ölmesinin vebalini de Şoygu ve Gerasimov’un üstüne yıkmıştı.
Prigojin, Rus kamuoyuna Rusya’nın Ukrayna savaşında yaptığı hataların müsebbibi olarak da bu iki ismi gösteriyordu. Rus ordusundan askerleri yüksek ücretler karşılığı kendi saflarına çekmesi de mücadelenin bir başka boyutuydu.
Unutmadan, Wagner ile derin bir mücadele içinde olan bir başka Rus paralı asker grubu olan Patriot’un da Şoygu ile irtibatı olduğu belirtiliyor. (Wagner gibi Patriot da Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Rusya’yı yaptırımlar listesindeki şirketlerden biri).
Bahmut’ta artık kırılma noktasına gelen Prigojin-Şoygu güç mücadelesi, Haziran’da Prigojin’in Moskova’ya açıktan meydan okumasına, Kremlin’e karşı “darbe girişimine” kadar uzandı. Hem Rusya’nın devlet olarak hem Putin’in lider olarak prestijini sarsan gelişmeydi bu. Darbe girişimi sırasında Prigojin’in, Şoygu ve Gerasimov’un Ukrayna Savaşı’nın ana karargâhı olarak bilinen Rostov’a getirilmesini istemesi hem nefretinin hem de cür’etinin bir başka göstergesiydi.
Putin’in tarzı: Böl-yönet
Prigojin’in vaktiyle bir aşçı olduğu ve yıllar içinde Rus lider Vladimir Putin’e yakınlığıyla adım adım hem para hem güç kazandığını artık bilmeyen yok. 2014’te Wagner silahlı paramiliter grubunu kurduktan sonra gücüne güç kattığını da... Putin güç kazandıkça Wagner’e alan açması, böl-yönet taktiğiyle Rus ordu elitlerini ve Prigojin’i dengede tutmaya çalışması da Şoygu’yu rahatsız ediyordu. Hatta taraflar bir ara aynı masaya oturup, mutabakata varmaya çalışsa da istenen olmadı. Prigojin, Savunma Bakanlığı’nın Putin’i kandırmaya çalıştığı şeklindeki suçlamalarına devam etti. Darbe sonrası Putin ile yaptığı görüşmede, Rus ordusuna karşı harekete geçmeyeceği sözünü “Şoygu ve Gerasimov’un gitmesi” karşılığında verdiği de konuşulanlar arasında.
“Kazada” Prigojin’in gerçekten öldüğünü varsayarsak, bu mücadelenin kazananı Şoygu oldu. Ama Prigojin ölmediyse ve yıllar sonra yine karşımıza çıkacaksa, o zaman bu mücadelede yeni bir perdenin açılacağı kesin. Geleceğe dair ihtimaller üzerine yorum yapamamamızın sebebi de yine aynı şey: Rusya... Bir muammanın içindeki gizeme sarılı bir bilmece... Churchill o konuşmasında aslında o bilmecenin kilidini açacak şeyi de söylemişti: “Rusya’nın millî çıkarları.”
Prigojin’in muhtemelen hesap edemediği de buydu, yani gücünün sınırlarını bilmeyip Rusya’nın millî çıkarlarına zarar vermeye başladığı anda “kazaya kurban” gitti.
Silovik Şoygu
Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Sovyetler Birliği döneminden bu yana ülkede bir klik olan Silovikler’den. Rusça’da “güçlü adamlar” olarak bilinen “Silovik” grubunun parçası olan Şoygu, eski devlet başkanı Boris Yeltsin’in adamlarından biri olarak biliniyor. İstihbarat kökenli olmasa da yıllar içinde askeri istihbarat teşkilatı başta olmak üzere Rus ordusunun hemen tüm kademelerinde gücü hissedilen bir yönetici konumundaydı. O kadar ki, Rusya’yı yakından bilenler, “Putin’in adını kimse bilmezken, Şoygu sistem içinde bilinen bir isimdi” diyor.
Şoygu gibi güçlü bir ismin Wagner’le güç mücadelesinde Putin’i ikna ettiğini söylemek pek yanlış olmaz. Şoygu’nun -uzunca bir süredir Wagner liderinden nefret etse de- gerçekçi analiz kabiliyetiyle örgütün pek çok sahada Rusya’nın çıkarlarını koruduğunu bildiği ve bu yüzden Wagner’i tam anlamıyla tasfiye etmenin doğru olmadığını düşündüğü belirtiliyor. Onun niyeti bu grubu kontrol altında tutmaktı. Bu yüzden Haziran’da Wagner askerlerinin Rus ordusuna bağlanmasına dair hazırlık yapıp Rus lider Vladimir Putin’i de buna ikna etti. Bu mücadelede kazanan taraf Şoygu, kaybeden taraf “askerlerinin böyle bir sözleşmeyle orduya katılmasının söz konusu olmadığını söyleyen” Prigojin’di. Prigojin’in darbe girişimi de zaten bunun ardından gelmişti.