Deniz Kilislioğlu

Deniz Kilislioğlu

deniz.kilislioglu@ntv.com.tr

Tüm Yazıları

14 Mayıs seçimlerine artık bir aydan az kaldı. Siyasi partiler, hesaplarını bir milletvekili fazla çıkarabilmek için yapıp, listelerini ona göre hazırladı. 14 Mayıs gecesi sandıktan çıkacak oy sayısına göre milletvekilleri partilere dağıtılacak. O hesaplama da “D’Hondt” sistemine göre yapılacak.

Günlerdir televizyonlarda ve sosyal medyada bu hesabın nasıl yapıldığı okurlara, izleyicilere anlatılıyor. (Maalesef bu anlatımların pek de başarılı olduğu söylenemez, zira epey karışık bir sistem. Meraklısı hesaplama yönteminin ayrıntılarına internetten ulaşabilir, inceleyebilir.) Ben bunun yerine neden D’Hondt sisteminin kullanıldığını özetlemeye çalışacağım. Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra seçimler “liste usulü çoğunluk sistemi”ne göre yapılıyordu. Ama bu yöntem, alınan oyla kazanılan sandalye sayılarında büyük adaletsizlikler yaratıyordu. Bir seçim çevresinde oyların çoğunluğunu alan parti o bölgedeki milletvekillerinin tamamına sahip oluyordu. Aradaki fark ne kadar az olursa olsun, ikinci veya üçüncü partiye verilmiş olan oylar çöpe gidiyordu. Bu durum hem temsil krizi hem de toplumsal gerilim yaratıyordu. Bu sebeple “nispi temsil” yani oransal temsil sistemine geçildi. Türkiye 1961’den bu yana seçimlerde bu yöntemi kullanıyor. En basit ifadeyle, nispi temsilde milletvekili sayısı partilerin aldığı oya göre oransal olarak dağıtılıyor.

Haberin Devamı

Bu sistemdeki sıkıntı ise şuydu; bölme hesaplarında ortaya çıkan küsuratlı sayılar, milletvekili sayıları belirlenirken ya yukarıya ya aşağıya yuvarlanıyordu. İşte siyasetçiler, bilim insanları küsuratların önüne geçilmesi, kalan oyların adaletli bir şekilde dağıtılabilmesi için hesaplama yöntemleri üzerinde çalışmalar yaptı ve çeşitli sistemler geliştirdi.  “En Büyük Artık”, “En kuvvetli ortalama”, “D’Hondt”, “Sainte-Lague” ve “Milli Bakiye”, bu çerçevede üretilen sistemlerdi.

Önce Jefferson sonra D’Hondt

Belçikalı hukukçu ve matematikçi Victor D’Hondt, eski ABD Başkanı Thomas Jefferson’ın 1700’lerin sonunda bulduğu formülü geliştirerek bir hesaplama yöntemi üretti. Kendi adını taşıyan bu yöntem, en adil sonuca yaklaştığı için bugün dünyada pek çok ülkede kullanılıyor. Bir başka deyişle, eksik veya fazla temsilin önüne geçen dünyadaki en iyi sistemlerden biri.

Haberin Devamı

Ama yine de bu sisteme dönük eleştiriler de var. Örneğin bazı analizlere göre D’Hondt’un hesaplama yöntemi büyük partilerin lehine çalışıyor. Buna karşılık “Sainte- Lague” yönteminde avantaj büyük partiler yerine, orta ölçekli partilerden yana. Her şeye rağmen D’Hondt dünyada en sık kullanılan hesaplama sistemi. Özetle “D’hondt worry” yani “endişe etmeyin”, sandığa attığınız oylar bilinen en adaletli sistemle hesaplanıyor.

(*) Endişe etmeyin

Hangi ülkelerde kullanılıyor?

Arnavutluk, Arjantin, Ermenistan, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Hırvatistan, Danimarka, Finlandiya, İsrail, İtalya, Japonya, Lüksemburg, Hollanda, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovenya, İspanya, İsviçre, Uruguay, Venezuela

Hangi meclislerde kullanılıyor?

Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) yönetim kademesi seçimlerinde,

Haberin Devamı

AB üyesi bazı ülkelerde AP vekilleri seçimlerinde,

Almanya, Avusturya İş Konseyi seçimlerinde.

D’Hondt Worry (*)

D’Hondt Worry (*)

Tek liste tartışması

Partiler milletvekili aday listelerini geçen hafta Yüksek Seçim Kurulu’na teslim etti. Üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen listeler hâlâ hem içindeki isimler hem de o isimlerin yerleri üzerinden tartışılıyor. Ama her iki ittifakta da isimler ve yerler dışında endişe yaratan bir konu daha var: Seçime “tek liste halinde” girememiş olmak diye özetleyebileceğimiz bir sıkıntı bu.

Millet İttifakı 4 partiyi CHP listelerinde toplayarak bu meseleyi bir ölçüde çözmüş görünse de, İYİ Parti’nin buna dahil olmamasının, seçime ağırlıklı olarak kendi amblemiyle giriyor olmasının, ittifakın sandalye sayısında yine de ciddi kayıplara yol açabileceği konuşuluyor. Millet İttifakı içinde bu konuda ilk dikkat çeken çıkışı, daha listeler tartışılırken Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu yapmıştı. Davutoğlu, “Gönül isterdi ki tek liste olsun. Ama olmadı. Bazı illerde CHP listesi, bazı illerde İYİ Parti listesi... Bizler de onun içinde yer alarak toplam oyumuzu maksimize edebilirdik. Fedakârlık yapalım ve olması gereken sayıya ulaşalım” demişti. Bu olamadı ve CHP-İYİ Parti 16 ilde yaptıkları ortak listenin dışında kendi milletvekili adaylarını çıkardı.

Bu hafta o hayal kırıklığını dile getiren isim DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin oldu. İdris Şahin, Millet İttifakı seçime bir bütün halinde girmiş olsaydı, “fazladan en az 40-50 milletvekili daha olaktı” tezini savundu. Bu iddiasını, önlerine konulan kamuoyu anketlerine ve istatistiklere dayandırdı. Elbette Gelecek Partisi ve DEVA Partisi, İYİ Parti’nin bu tercihine her şeye rağmen saygı duyduklarını da belirtti ama bu rahatsızlık, 14 Mayıs akşamı ortaya çıkacak Tabloya bağlı olarak çok daha yüksek sesle ifade edilebilir. Peki İYİ Parti Meclis’te çoğunluğu elde etmek için “en az 300 vekili” almak hedefi ortadayken neden öteki 4 parti gibi yarışa CHP listelerinden girmedi? Bu sorunun birden fazla cevabı olabilir. İyi Parti’nin oyları ittifak içindeki öteki 4 partiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek görünüyor. Dolayısıyla “parti kimliğinin vurgulanması ve milliyetçi tabanın oylarını kaybetmemek” endişesi, bu kararda önemli rol oynamış gibi görünüyor. MHP de Cumhur İttifakı içinde kurumsal kimliğini öne çıkartmak için ayrı listeyle seçime giriyor. O ittifakta da HÜDA-Par ve DSP dışındaki bütün partilerin kendi amblemleriyle seçime girmeleri sandalye dağılımında benzer bir tabloyu ortaya çıkaracak gibi görünüyor.

“Ayrı liste” tartışmasının ne şekilde ilerleyeceğini seçim akşamı Meclis’teki sandalye sayısı ortaya çıkınca göreceğiz. Anayasa değişikliği için referandum sınırı olan 360, o olmazsa Meclis çoğunluğu için gereken 300’den fazla vekil bulunamazsa işte o zaman bugün alınan kararlar hararetli tartışmalara sebep olacak.