Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, her yılın Eylül ayında liderlerin konuşmalarıyla açılır ve ardından yeni yasama yılı başlar. Ülkelerin liderleri veya üst düzeyde bir temsilcisi, ülkesinin dış politik vizyonu çerçevesinde konuşma yapar. Ukrayna gibi büyük savaşlar devam ederken, gözler, tarafların liderlerinde ve ABD, Rusya, Çin gibi küresel güçlerin vereceği mesajlarda olur. Bir özeleştiri olarak yazalım ki, bizler, daha çok yakın coğrafyamızdaki ülkelerin liderlerinin yaptığı konuşmalara odaklanır, dünyanın geri kalanının mesajlarına pek dikkat etmeyiz. Bu yazıda bu açığı bir ölçüde kapatmak için BM’de farklı coğrafyalardaki ülkelerin verdiği mesajlara bakmak istedim.
1-Afrika’nın bitmez çaresizliği
Afrika kıtasının 40’a yakın lideri, seslerinin duyulmayacağını bile bile çağrılarını yineledi. Dünya, daha geçen hafta Kuzey Afrika’dan İtalya’nın güneyindeki Lampedusa Adası’na giden binlerce göçmeni konuşurken, Orta Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Faustin Archange Touadera “Bu gençler Afrika kıtamızın bugününü ve geleceğini temsil ediyor” diyerek umutsuzluğun resmini çizdi.
Nisan’da yeni bir iç çatışmanın patlak verdiği Sudan’ın BM’de konuşan temsilcisi Geçici Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah Al-Burhan’dı. Al-Burhan, “Sudan halkının tarihini yok etme niyetindeler” dedi; dış güçlere, “Sizin çıkarlarınız doğrultusunda çözümler dayatmanıza izin vermeyeceğiz” diye seslendi. Yanıbaşındaki Sudan’da devam eden iç savaşını etkilerini yaşayan 17 milyon nüfuslu Çad’ın Devlet Bakanı Mahamat Salih Annadif ise, 600 bin mülteciye ek olarak 2 milyon Sudanlıya daha kapılarını açtıklarını anlattı. Kıtada son darbe girişiminin yaşandığı ve uluslararası toplumun tanımadığı Nijer’in askeri yönetiminden kimsenin Genel Kurulu’da konuşmadığını da paylaşalım.
Batı Afrika ülkesi Senegal’in Devlet Başkanı Macky Sall ise, kıtada yeniden canlanan darbeleri kınadı. İklim kriziyle mücadelede adaletsizliğe değinirken “Sera gazı emisyonlarının yüzde dördünden daha azını açığa çıkarıyoruz ama en çok acı çeken kıtayız. Sorumlu olmadığımız hasarı onarmak için borca mahkûm edilemeyiz” diye haykırdı. Oysa Afrika’daki projelerin BM İklim Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın kararlarına göre yıllık 100 milyar dolarlık seferberlikle desteklenmesi gerekiyor ve anlaşılan o ki Afrikalı ülkeler bu desteği göremiyor.
Doğu Afrika ülkesi Mozambik’in Devlet Başkanı Filipe Jacinto Nyusi’nin geçen yıl kendi ülkesinde yerlerinden edilenlerin oranının yüzde 50 arttığını söylemesi çarpıcıydı. İklim krizinin son yıkımlarından olan Idai, Kenneth ve Freddy kasırgalarıyla oluşan 2 milyar dolarlık hasar karşısında yalnız bırakıldıklarını söylemesi de...
2- Saatli bomba
İklim krizi, BM kürsüsünden yıllardır dikkat çekilen bir konu. Küresel ısınmanın sonucu olarak ortaya çıkan mülteci krizi ve küresel ekonomiye etkileri artık daha can yakıcı. Bu yüzden de BM’de bu konunun ağırlığı her geçen yıl artıyor. Panama Cumhurbaşkanı Laurentino Cortizo Cohen, iklim krizini “saatli bomba” olarak tanımladı, “Hepimiz için zaman daralıyor” dedi. Panama, ABD’nin kuzey ve güneyini birbirine bağlayan, dünya ticaret yolları için hayati önemde olan bir ülke. Yılda 14 bin geminin geçtiği Panama Kanalı, ticaret rotalarının merkezinde. Yaşanan kuraklık tarihte görülmemiş bir krize yol açmış durumda. Hükümet, taşıma suyla işleyen sistemde kısıtlamaya gidince küresel ticaret pazarında kriz patlak vermişti. Dev şirketler alternatif rotalar üzerinde çalışıp ek maliyetleri hesaplarken, Panama Cumhurbaşkanı’nın uyarısı dikkate değer: “İnsanlığın hayatta kalması için zamana karşı yarışıyoruz!”
3-Bahamalar’ın en büyük sorunu
Atlas Okyanusu’ndaki takımada ülkesi Bahamalar’ın en büyük sorunu, elbette iklim krizi. Bahama Dışişleri Bakanı Frederick Audley Mitchell, konuşmasında ülkesinin 30 yıldır bu soruna dikkat çektiğini anlattı. 14 bin kilometrekarelik ve 400 bin nüfusu olan ancak her yıl 8 milyon turist ağırlayan Bahamalar’ın Dışişleri Bakanı, iklim değişikliğiyle mücadele yöntemlerini sıralarken, bölgesel iş birliği ve bölge güvenliğinin altını çizdi. Konuyu ABD’nin Küba’ya yaptırımlarına getirdi ve ‘Tüm yaptırımları kaldırın’ mesajı gönderdi. Mesajını sadece sözlü olarak vermedi. Bakan Mitchell’in takım elbisesi üzerinde boynuna taktığı çiçek kolye de ada halklarının dayanışmasını temsil ediyordu.
4- Fiji’nin Çin gerilimi
Büyük Okyanus’ta Çin-Tayvan geriliminin olduğu coğrafyada konumlanan ada ülkesi Fiji’nin öncelikli sorunuysa Bahamalar’dan biraz farklı. Yaklaşık bir milyon nüfuslu Fiji’nin Başbakanı Sitiveni Ligamamada Rabuka, “Pasifiğimiz jeopolitik gerilimlerin merkezi” diyerek güvenlik boyutunu öne çıkardı. Küçük ada ülkelerinin olası krizlerde karşı karşıya kaldığı sorunları ‘küresel arz şoklarına yanıt verme’ olarak ortaya koydu. İklim değişikliği ise bu güvenlik sorunlarının hemen ardından geldi. Çin’e komşu bir ülkenin Başbakanı’nın ABD’ye ‘düşük gelirli ülkelere iklim değişikliği ile mücadelede için verdiği 11 milyar dolar destek’ için teşekkür etmesi de dikkat çekiciydi.
5- Seçmece göçmen
1990’larda iç savaşı yaşamış, bugün donmuş bir gerilim hattı olarak duran Balkanlar’daki ülkelerin, günümüzün küresel sorunlarını geçmişleriyle bağ kurarak tanımlaması dikkat çekiciydi. Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Zeljko Komsic, küresel göç krizinin güçlü ülkeler lehine çalıştığını savundu, sorunu ‘Büyük ve güçlü ülkeler kendi çıkarları için göçmen seçimi yapıyor, aralarından en iyilerini, en eğitimlilerini alıyor; buna karşılık küçük ülkeler zayıflıyor, kaliteli nüfus da dışarıya gidiyor” diyerek anlattı. Nüfusun göç etmesini ülkedeki etnik temelli siyasi sisteme de dayandıran Komsic, “Bu sistem Batılı ve Doğulu komşularımızca ustaca kullanılmakta. Bu kişiler demokrasiyi değil, etnokrasiyi, düzensizliği ve şiddeti istiyor” dedi.
6- Yapay zekâ tehdidi
Bu yıl BM kürsüsünden yapay zekâ ve insanlık için yarattığı tehditlere dikkat çeken lider sayısında artış vardı. Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad Al Thani “Yeniliklerin getirdiği verimlilik, refah ve insanlar arasındaki iletişim düzeyiyle bilim kurgu vizyonlarını gerçekleştirmeye çok yakınız” diyerek konuya girdi. Gelişen teknoloji kullanımıyla bölgesel farklılıkların derinleşmesini bir sorun olarak niteledi, siber uzayın kötüye kullanılması ve kişisel mahremiyete müdahale gibi olumsuzluklara dikkat çekti.
Birleşik Krallık Başbakan Yardımcısı Oliver Dowden da dünyanın bugünün yapay zekâ çalışmalarına değil yarınına odaklanması gerektiğini söyledi. Dowden, “Yapay zekayı güvenli hale getirmek karşı karşıya olduğumuz bir görev. Hız, ölçek ve potansiyel bakımından bildiğimiz hiçbir şeye benzemiyor” diye de uyardı.
7- Guterres’in çaresizliği
Peki tüm bu krizlere karşı dünya ne yapıyor? Koca bir hiç! Kuşkusuz küresel ve bölgesel güçlerin şapkalarını önüne koyup düşünmesi gerekiyor. Buna çok uzağız. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Dünyamız akıl almaz bir hal alıyor ve biz bir araya gelip yanıt vermekten âciz görünüyoruz. Dünya değişti bizim kurumlarımız bunu yapamadı” sözleriyle özeleştiri yaptı. Hatta “Reform güç bir mesele ama reformun alternatifi statüko değil” dedi. Zira O da biliyor ki, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir dünya savaşına engel olma hedefiyle Milletler Cemiyeti’nden dönüştürülen Birleşmiş Milletler o hedeften her geçen yıl uzaklaşıyor. Fakat sorun şu ki, bu Guterres’in yaptığı ilk çıkış değil, yıllardır bunu söylüyor. Ama gücünün, karizmasının dahası diplomatik manevra kabiliyetinin büyük güçlerin savaştığı bir ortamda kurumunu dönüştürmeye yetmediği de açık.