Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Asık ve kaygılı yüzlerin bile, biraz olsun gevşeyebileceği bir cumartesi yine işte.
* * *
Üstelik “Sevgililer Günü” de bu cumartesiye rastladı.
Oldum bittim, şiirlerde, şarkılarda, romanlarda, tiyatrolarda, filmlerde duman duman tüten sevisevda ve aşk...
* * *
“Sevgililer Günü”nün tarihçesi, 1700 yıl önceki Roma İmparatoru Claudius dönemine kadar uzanıyor.
* * *
“Valentin” adında genç bir Romalı, o tarihlerde gizli bir din olan Hıristiyanlığı benimsediği için, hapse atılır ve 14 Şubat günü idam edilir.
İdam edilmeden önce arkadaşlarına gönderdiği son mektupta şöyle yazmışmış:
“Valentin’i unutmayın, sizi seviyorum”
* * *
Valentin aynı zamanda gizli bir papaz olmuş ve İmparator Claudius’un, geleneklere uymayan evlilikleri yasakladığı bir sürede, birbirine âşık çiftleri evlendirmeye çalışmış.
İdam cezasına çarptırılmasının bir nedeni de buymuş.
Hıristiyanlık geliştikçe de, adı “Aziz Valentin”e çıkmış Romalı gencin.
* * *
Aziz Valentin’in 14 Şubattaki idamıyla ilgili, daha yüzlerce efsane el ele tutuşmuş, dolaşıp durmaktadır dünyada.
* * *
Evrensel bir gün olan “Sevgililer Günü”, yakın bir tarihte başlandı kutlanmaya Türkiye’de de.
* * *
Kadının, insan yerine konmadığı diyarlarda, kutlanmayan bir gündür “Sevgililer Günü”; her ne kadar bir Hıristiyan âdeti olduğu için, kutlanmıyormuş gibi görünse de.
* * *
Perşembe günü Milliyet’te Mithat Yurdakul’un şöyle bir haberi vardı:
“AB’NİN DESTEKLEDİĞİ ARAŞTIRMA KADINA ŞİDDETİN BOYUTLARINI GÖSTERDİ
UTANDIRAN TABLO
Kadınların yüzde 39’u aile içinde şiddete maruz kalıyor. 10 gebe kadından biri şiddete ve kadınların yüzde 15’i cinsel şiddete uğruyor. Şiddet en çok Kuzeydoğu Anadolu ve İç Anadolu’da”
* * *
Partiler arası çatışmalar ve meydan nutuklarında, hiç dile getirilmeyen konulardan biridir kadının dışlanmışlığı.
* * *
Nasıl ki hiç dile getirilmeyen konulardan biri de; küresel ekonomik krize, savunma harcamalarının ne kadar neden olduğu.
* * *
Cumartesiyle, “Sevgililer Günü”nün tadına, limon sıkmış gibi olmayalım.
* * *
Ve işte dudak bükücüklü, küçük bir “hayret doğrusu” gülücüğüne davetiye...
* * *
1258’de doğduğu varsayılan, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin babaannesi, yani efendim Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’nin annesi kimdi?
* * *
Yine bir varsayıma göre “Hayme Ana”ydı.
Mezarı da, Domaniç bucağının Çarşamba köyündeydi.
* * *
“Hayme Ana”nın neredeyse kaybolmak üzere olan mezarıyla, 1892 yılına kadar hiçbir padişah ilgilenmemişti.
1892’de, II. Abdülhamit yaptırmıştır türbesini “Hayma Ana”nın.
* * *
“Sevgililer günü”nde, “Hayme Ana”nın türbesine bir tutam çiçek koyan biri çıktı mı acaba?
* * *
Dişi-erkek ilişkisi, bir Doğa denklemi; “erkek millet” olma övünmesiyle, “kadını insan yerine koymama” geleneği; Doğa’nın denklemine ters düşmekte.
* * *
Doğa’nın denklemine ters düşmek ise, olmadık çalkantılarla belalara dilekçe yazmak...
* * *
Erkek bir papağan, kafesinin içinde azmış ve azgınlaşmış.
Erkek papağanı yatıştırmak için, rengârenk tüylü dişi bir papağan koymuşlar kafesine.
* * *
Bir süre sonra kafese bakınca ne görsünler?
Dişi papağanın o rengârenk canım tüylerini, yolup sağa sola savurtmuş erkek papağan.
* * *
Kafesin içindeki rezalete bakarak, kendisine:
- Utanmadın mı onu yolmaya, diye soranlara da; erkek papağanın yanıtı şu olmuş:
- Dışı çok güzeldi ama, bir de içini görelim diye soydum onu.
* * *
Müzelere kadar uzanan “soyma” olaylarıyla; kitlesel yolunmuşluk da; pek allı pullu, pek şatafatlı nutuklarla övünmelerin, çıplak vücudunu mu göstermekte?
* * *
“Sevgililer Günü”, âşıkların mutlu olanlarına da kutlu olsun, mutsuz olanlarına da...
* * *

Yüreği yana yana sevda çekenler sayesinde yüceldi o şiirler, o şarkılar, o türküler, o öyküler, o sanat harikaları...
* * *
Candan sevenin sevdiği tektir;
Çektir bize kara sevda çektir.
* * *
Kara sevda bazen, bembeyaz sayfalara makine tuşlarıyla öpücükler kondurma sevdası bile olabiliyor; çok ahmakça görünse dahi...