Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Haber akışlarını izlerken, bazen hemen ayağa kalkıp bir nutuk söyleyiverme hırsı kaplıyor içimi. Nutuk söyleme gücünü nereden aldığım da belli; bendeniz de Türk olduğum için, damarlarımda dolaşan asil kandan tabii... Gerçi kendi anadilini - vazgeçtik özenli olarak - doğru dürüst kullanma yeteneğinden yoksun kişilerce, azarlandığım çok oldu:
- Bir Türk böyle şey yazmaz, bir Türk öyle şey yazmaz, diye...
Ama olsun. Malum ya bizde, Hazine'den geçinmelilerin tepe tahtalarında oturanlar bilirler, bir Türk'ün neyi yazıp, neyi yazamayacağını...
***
Çağdaş uygarlık düzeyi doğrultusunda, demokrasimiz geliştikçe; Kuzey Irak'taki çuval skandalının artık geçmişte kalması gibi; oligarşik yapımızdaki orkestra şeflerinin, senfoni çaldırıyor görüntüsünde tekmeyle davul patlatması benzeri olaylar da geçmişimizde kalıyor. Üstünde durmamak gerek. Ayrıca Türkiye'de halk, yahut kul yığınlarının hafıza gücü de hesaplanmış durumda. En belalı olaylar, 23 gün sonra unutuluyor.
***
Biz gelelim konumuza. Yani haberleri gördükçe içimizi kaplayan nutuk söyleme hırsına...
Örneğin şu UEFA'ya, onca diplomatik girişim ve şahlanışımız vız geldi tırıs gitti. Sonunda Galatasaray - Juventus, Beşiktaş - Chelsea maçlarının, sakıncalı bir ülke sayılan Türkiye dışında oynanmasını biz de kabul ettik ve maçların Almanya'da oynanmasını önerdik.
Şimdi maçlar Almanya'da oynanacak.
***
Ayağa kalkıp bir nutuk söylemek istemez misiniz?
Ey UEFA, ey terör yardakçısı, ey kendini bilmez ukala!
Sen bizim, şanlı tarihimizin Tuna'nın sularıyla çelikleştirdiği ve bizim de, plastik çağa uygun bir kıvamda güçlendirdiğimiz, onurumuzla gururumuzu kıramazsın... Biz adamın anasını, iş birliği yaptığı takımların kalesinde patlatacağımız gollerle gebe bırakır, doğuracağı piçleri de şampiyonlar liginin osuruğuna çeviririz.
Ey hebenneka, ey hıyar, ey terörist kuçukuçusu maganda! Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun? Gösterdiğimiz kibarlığa karşı, kulağımıza eğilip, özür diliyor musun?
Kulağına küpe olsun, diye Nihat Cemal'in şu mısralarını hatırlatırım sana:
"Ölmez bu vatan, farz - ı muhal ölse de hatta
Çekmez kürenin sırtı bu tabut - u cesimi"
***
Bu arada Başkan Bush da, "Şükran Günü" nedeniyle, Teksas'taki çiftliğinden kalkıp, gizlice Bağdat'a askerlerine moral vermeye gitmiş ve 2 saat onlarla birlikte kalmış.
Başkan Bush'un askerlerine karşı yaptığı konuşmalar, bendenize biraz suyuna tirit göründü.
Bir başkan öyle suyuna tirit mi konuşmalı, sınır ötesi askerlerine karşı?
Ya nasıl konuşmalı, derseniz; şöyle konuşmalı:
Ey asil milletimin kahraman evlatları,
Yüce demokrasimizin, tüm dünyaya yaymak istediğimiz özgürlükleri uğruna "Şükran Günü"nü, her ay buraları için harcadığımız 4 milyar dolardan aldığınız küçük bir pay karşılığında, ailelerinizden uzakta geçiriyorsunuz!
Bu sizin, asil bayrağımızı daha da yükseltmek için gösterdiğiniz fedakarlıkla, yurtseverliğin; Beyaz Saray'la Teksas'taki çiftliğimde her zaman gururla hatırlayacağım, şanlı bir göstergesi...
Vaktiyle bir Osmanlı şairinin dediği gibi:
"El için yakma başını nare
Yak çubuğunu sefanı are"
Demiyorsunuz. Ben de demiyorum. El birliğiyle yeryüzü insanlığına özgürlüğü getirmeye, petrolleri götürmeye, silah yapımcılarımızı da daha zengin etmeye çalışıyoruz.
Yine bir Türk şairinin yazdığı bir şiirin esintisiyle, sözlerimi şöyle bitiriyorum:
Neler yapmıyoruz ki ABD ve dünya için...
Ben nutuklar söylüyorum
Sizler ölüyorsunuz...
Yaşasın ABD, yaşasın dünya...
***
Bazen Türkiye'ye dönerek de, bir nutuk söylemek geliyor içimden:
Kutsal vatanımızın, Anadolu dağlarının iklimi gibi sert, yüreği mert insanları...
Bayram tatilindeki trafik kazalarında ölenlerimizin sayısı 100'e çıksa da, milletimiz dimdik ayakta...
Biz şimdiye kadar ne "Ferman padişahın, dağlar bizimdir" diyen Celali teröründen korktuk, ne vaktiyle Yeniçerilerin kazan kaldırıp padişahları devirme teröründen... Bugünkü terörden mi korkacağız?
Biz vatandaşlarımıza gerek yollarda, gerek maden ocaklarında, gerek hastanelerde, gerek sağlık ocaklarında, gerek ibadetlerini yaptıkları, gerek çalıştıkları yerlerde yaşam güvencesi verirken; "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" diyen bir milletin çocuklarıyız...
Yüz kişi ölmüş, bin kişi ölmüş, bir milyon kişi ölmüş, yirmi milyon kişi ölmüş; asla ırgalamaz bizi... Devletimiz her zaman ayaktadır ve her zaman her türlü terörün başında patlayacak olan yumruğumuzla ayakta kalacaktır. Yaşasın vatan, yaşasın millet, yaşasın Türk devleti...
Amin...
***
69 bin KKTC'li de, Rum pasaportu ve kimliği almak için; 200 bin nüfuslu KKTC'den, Kıbrıs Rum Kesimi Pasaport Dairesi'ne başvurmuş. Herhalde onlar da yine bir Osmanlı şairinden esinlenerek hareket etmiş olacaklar:
"Yok ise nağmeni takdir edecek guş (kulak)
İsrafı nefes eyleme, tebdili mekan et"