Bu cumartesinin en büyük özelliği, kimsenin fark etmediği bir özellik. Henüz ne siyasetçiler farkında bunun, ne militerler, ne imamlar, ne müminler, ne paparazzi şöhretleri, ne magandalar, ne angutlar, ne açıkgözler, ne de “buldumcuk” olanlar.
* * *
Bu cumartesinin en büyük özelliği, yılın en uzun günlerine artık bir “noktalı virgül” koyması ve “gündüz uzunluğu” nun 6 saniye kısalması.
* * *
“Gündüzün uzunluğu”nun 6 saniye kısalması; ne bir resim tablosu olabilir, ne bir şarkı güftesi, ne de bir heykel.
Belki “dilsiz işaretleri”yle bile anlatılamaz bu 6 saniyelik kısalma.
* * *
Şarlatanca demagojik bir üslupla da, bu cumartesinin en büyük özelliğini “tepetaklak” edebiliriz:
- Ülkenin onca sorunu varken, kırmızı bayraklı resmi cenaze törenlerinin tefrikası sürüp gider ve Fatih’de hayatını zor bela kazanan bir vatandaşın, “resmi görevliler” tarafından nasıl linç edilmeye kalkıldığı tüm ülkede bir öfke patlaması yaratırken, “gündüz”ün 6 saniye kısalması çok mu önemlidir yani?
* * *
Elbet de önemli değildir. Ama 6 saniye de 6 saniyedir.
Elini 6 saniye ateşte tutabilecek ne bir politikacı bulabilirsiniz, ne bir militer, ne bir imam, ne de bir paparazzi şöhreti...
* * *
6 saniyeden çok daha kısa bir sürede düşen bir yıldırım da, sağanak altında bir ağaç dibine sığınmış 3 kişiyi birden öldürür; 6 saniyelik bir deprem de insanların yüreğini ağzına getirir.
* * *
“6 saniye” üstüne bir dörtlük yazmaya çalışalım:
Dudak dudağa öpüş,
Sürse altı saniye;
Uykuda ne uzun düş.
Sık sık olmuyor niye?
* * *
Bugünkü cumartesinin özelliğini belirtmek; bendeniz için bazı “ayak üstü fikir beyanı”na ya tanık, ya “muhatap” olmaktan daha çekiciydi.
* * *
Ayak üstü açıklanan fikirlere birkaç örnek:
- Herifi aldı, itin kıçına soktu çıkardı.
- Böyle bir şeyin olması mümkün değildir. Bir kez itin kıçı çok ufacıktır, bir insan oraya nasıl sokulup çıkarılabilir ki?
* * *
Diyelim bir fıkra anlatmaya kalktınız:
- Adamın biri, bir “amerikanbara” dayanmış, barmene:
- Bana bir duble votka ama limonsuz olsun, demiş.
Barmen de:
- Limon kalmamış, acaba votkanız portakalsız olsa olmaz mı, demiş.
* * *
Bu fıkraya karşı, ayak üstü açıklanan fikir:
- Barmen haklı, çünkü votka portakalsız da olabilir.
* * *
Bir de “fikir birliği” üstüne bir örnek:
Siz:
- 2 kere 2, 4 eder; dediniz.
Yanıt:
- Ben de aynı fikirdeyim.
* * *
Vaktiyle orta okullarda okunan tarih kitaplarını; kimlerin ne karşılığında yazdığını da hiçbir öğrenci merak etmemiştir, o kitapları yazanların nasıl geçindiğini de...
* * *
Şayet merak etmiş olsalardı, nasıl politik bir “hipnoz” tuzağına, daha o yaşlarda düşürülmek istendiklerini anlarlardı.
* * *
Delinin biri, öteki deliye:
- Saat kaç, diye sormuş.
- 5 var...
- Kaça beş var?
- Vallahi bilmiyorum, benim saatin yelkovanı kayboldu, sadece 5 var işte...
* * *
Orta ve Yakın Doğu’da da, saatlerin yelkovanları kopmuş görünüyor.
“5 var” ama, kaça 5 var kimse bilmiyor.
Yalnız ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton hariç; sadece o biliyor kaça 5 olduğunu.
* * *
İstanbul trafiği yine kim bilir nasıl?
Neyse, Haliç’ten deniz uçakları kalkacakmış tatil yörelerine...
Yapanlara aferin.
* * *
Poyraz fırtınası da, hafiflemişe benziyor.
Varsın yarın da, gündüzün uzunluğu 6 saniye daha kısalsın; keyfe ne keder...