Değerli okurum, bu köşede başarı öykülerini paylaştığım değerli dostlarımın ortak özellikleri başarılarının yanında mütevazi ve samimi olmalarıdır. Bugün sizinle Sayın Zeynep Tandoğan'ın başarı öyküsünü paylaşacağım.
Zeynep Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-10 Mayıs 1982 İstanbul doğumluyum. Boğa burcuyum. Tek çocuğum. Babam Fenerbahçe Spor Kulübü eski asbaşkanlarından Sait Tandoğan, annem ise bilişim sektörü üst düzey yöneticilerinden Ayşe Tandoğan.... Dedem Orman Bakanlığı da yapan Profesör Doktor Selahattin İnal. İlk, orta ve lise eğitimimi Özel Doğuş Okulları'nda tamamladım. Üniversitenin ilk 1.5 yılında Londra Middlesex Üniversitesi'nde Medya okudum fakat o zamanlarda babam çok ağır hastalandı ve ben yanında olmak için Türkiye'ye dönerek Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri bölümünü bitirdim.
Dünyayı dolaşmayı çok seviyorum. Pek çok ülke gördüm. Almanya ve İngiltere'de yaşadım 2 şer yıl... Ortaokul ve lise yıllarında ailem her yaz beni yurtdışı yaz okullarına yollardı, bu bana çok şey kattı. İngilizce ve Almanca bildiğim lisanlar. Gençliğim sporla iç içe geçti. Çok küçük yaşlardan beri kayak yapıyorum, tenis oynuyorum ve piyano çalıyorum. Sesim çok iyidir ve söz yazar besteler yaparım. Can Taha isminde 11 yaşında bir oğlum var. Üniversite 2. sınıfta okurken FBTV kurucu kadrosunda yer aldım ve 14 yıl FBTV ekranlarında hem programlar hazırlayıp sundum hem de spor spikerliği yaptım. Beyaz TV'de Kadir Çelik'in sunduğu Objektif programının editörlüğünü yaptım. Fenerbahçeliyim.
Başarılı olmak için neler yaptınız? Nasıl çalıştınız?
-Annem de babam da hayatta başarılı olmam için ellerinden geleni yaptılar. En iyi okullarda okutuldum, farklı kültürler tanıdım. Varlıklı bir ailenin tek çocuğu olmama rağmen hiç şımarık olmadım. Aksine adil, merhametli ve şefkatli bir insan olduğumu düşünüyorum. Babamın hastalığı ben 18 yaşımdayken başladı, böbrek yetmezliği ve diyalize bağlandı. Hayata atılıp hayatı iplerinden sıkı sıkı tutmam gerekiyordu çünkü babamın erken öleceğini hissediyordum. Ekonomik açıdan değil ama hayatı öğrenmem ve babamın yokluğunda ayakta kalmam gerekiyordu psikolojik olarak... 20 yaşında FBTV'de ekrana çıkıp kendi formatlarımı hazırlayıp sunmaya başladım. Hem okudum hem çalıştım. 12 yıl aralıksız devam ettim ekrana... Haftada 6 gün yayındaydım. Sanat, siyaset, iş ve spor dünyasından Türkiye'nin ve dünyanın önemli isimlerini ağırladım programlarımda. Ayrıca çocuk ve gençlik programları ile spor dışı güncel haber programları hazırlayıp sundum. 1.5 yıllık annelik arasının ardından yeniden kaldığım yerden ekrana devam ettim. Başarının sırrını sormuşsunuz. Bilgi çok önemli. Ekran dışarıdan bakıldığında herkes için cazip görünüyor ama bıçak sırtı bir yerdir. Sosyoloji, psikoloji, pedagoji, siyaset, sanat, genel kültür gibi çok sayıda başlığa hakimiyet gerektirir. Sadece güzel veya yakışıklı ya da ağzı laf yapan insan olmak sizi şans yaver gittiği müddetçe kurtarır ama takdir toplamak ve kalıcı olmak için bu saydıklarıma sahip olmak gerekir diye düşünüyorum. Ayrıca sabır gerektirir. Çalışma koşulları yorucu ve serttir. Hastanız vardır, cenazeniz vardır, moraliniz bozuktur vs. ama saçınız makyajınız yapılıp ekrana çıkar ve izleyiciye bunu yansıtmazsınız.
"Hayatta sizin için çok önemli üç şey nedir?" diye sorsam ne cevap verirsiniz?
-Hayatta benim için en önemli şey Yüce Allah ve Peygamber'den sonra oğlum Can Taha. Oğluma çok düşkünüm. Hem anne hem baba olarak tek başıma büyütüyorum. Allah'ın bana emaneti ve hediyesi çocuğum. 2. olarak mesleğime aşığım diyebiliriz. Ben işimi yapmadığım zamanlar büyük bir boşluk içindeyim. Orası benim beslendiğim hayat damarı. Bildiklerimi insanlara aktarmayı, insanlarla bağ kurmayı, yeni insanlar tanımayı ve izleyicilerimin kalbinde yer almayı çok seviyorum. 3. şey ise seyahat etmek, başka şehirler, ülkeler görmek.
Zeynep Hanım sizin için mutluluk nedir? Sizi en çok ne mutlu eder? En çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?
-Mutluluk çok değişik bir konu. Rahmetli babamı ve anneannemi 7 yıl ara ile kucağımda kaybettim. Çok derin bir acı içinde olmama rağmen onları kucağımda yolcu etmenin buruk mutluluğu vardı yüreğimde. Dedim ki; en çok beni seviyorlardı ve ben onları öperek, kucaklayarak yolcu ettim... Benim sahiplenme ve anaçlık duygum çok gelişmiş. Sevdiklerimi sarıp sarmalamak, onların güvende ve mutlu olduğunu bilmek ve bunu sağlamak bana mutluluk veriyor. Ekranda işimi yaptığım esnada en büyük dertlerimi bile unutuyorum o an için. Sadece işime odaklanıyorum, bu benim için çok büyük bir terapi. Müzik tutkum var. İnanılmaz bir arşive sahibim hem Türk hem de dünya çapında çok az kişinin bileceği şarkıları, albümleri bilirim. Otoriteleri şaşırtmışlığım vardır bu konuda. Şarkı söylemek beni çok mutlu eder. Kışı çok severim. Yağmur ve kar beni çok mutlu eder. O gün hava yağmurluysa çocuklar gibi şen olurum. Camı açar toprak kokusunu içime çekerim, gözlerimi kapar yağmuru dinlerim. Ay'ı çok severim, enerjimi Ay'dan alıyorum. Hele ki dolunay varsa sabaha kadar oturup izleyebilirim.
Zeynep Hanım sizin için aşk nedir? Aşka inanır mısınız?
-Aşkın gücüne inanmamak mümkün mü? Yeter ki gerçekten aşk olsun. İnsanın yüzüne nur indiriyor. Gözlere yaşama sevinci doluyor. Hayat anlam kazanıyor. Hiç tanımadığın bir insan kalbinde taht kuruyor keza seni baş tacı ediyor. Ben sık âşık olan, geçici ilişkiler yaşayan biri olmadım hiç. Hep ciddi ve uzun süreli oldu ilişkilerim. Aşkı, hayat arkadaşlığı olarak görüyorum. Hastalıkta, sağlıkta, zenginlikte ve fakirlikte yan yana olmak, sadakat ve güven çok önemli. Benin yok olmadığı ama biz olarak güçlendiği sevgiler olmalı. Şefkat ve merhamet bir erkeğe en çok yakışan özellikler bence...
Başarmak isteyenler size, “Başarının sırrı nedir?” diye sorsalar, ne cevap verirsiniz?
-Başarı için önce gereksiz hırs ve egolardan arınmak gerekir. Hırs ve ego insana hata yaptırır. Hedef belirlemek ve o hedef yolunda yürümek, özgüvenli olmak ve mutlaka eğitim almak. Bunun yanında sosyal ve disiplinli olmak. Yeme içmeden tutun da uyku düzenine kadar disiplin gerekli. Ve belki de en önemlisi hayat neşemizi kaybetmemek. O umut o neşe bitti mi hiçbir şey yapmak gelmez çünkü içimizden...
Peki, sosyal medyayla aranız nasıl?
-Sosyal medyayı profesyonelce kullandığımı düşünmüyorum. Buna rağmen çok vakit alıyor. Twitter hesabımı 7 yıldır hiç kullanmamışım mesela, yeniden açtım dün... Ama çok çalışmam gerekecek oraya hâkim değilim. Instagram'ı sık kullanıyorum. Karantina günlerinde "Zeynep Tandoğan ile Evde Kal." ismini koyduğum canlı yayınlar yaptım ünlü dostlarımla her akşam... Eğlence amaçlıydı ama artık daha mesleki anlamda kullanacağım. Çünkü dünya ciddi anlamda dijitalleşiyor. Televizyon ve gazetenin yerini Youtube ve sosyal medya aldı hızla. Para bile dijitalleşiyor.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
Bu soruya sağlıklı yanıt vermek bu ara imkânsız. Pandemi yüzünden ev işinden başka bir şey yapamıyoruz ki. Ben oğlumla eve kapandım. Onu virüsten korumak adına iş güç ne varsa durdurdum. Sokak ile teması tamamen kestim. Yemek, çamaşır, temizlik, oğlumun ders takibinden fırsat kalınca bolca belgesel ve bilgi içerikli videolar izliyorum akıllı televizyondan. Tıbba, politik tarihe, parapsikoloji ve ilahiyata, müziğe, coğrafya ve uzay bilimlerine, psikolojiye ve otobiyografilere merakım var. Bunlarla ilgili araştırmalar yapıyorum.
Zeynep Hanım geleceğe dönük hayalleriniz ve hedefleriniz neler? Bizimle paylaşırsanız çok memnun olurum.
-Kafamda bazı program formatları var bunları hızlıca hayata geçirip ekrana dönmek istiyorum. Müzik yapmak istiyorum, çok bestem var sözü de bana ait olan. Bunları okuyup piyasaya çıkarırım belki. Her gün spora gitmek mesela. Bir de pandemi tamamen biterse oğlumu alıp dünya turuna çıkmak istiyorum.
Zeynep Hanım bu samimi söyleşi için çok teşekkür ediyorum. Yolunuz açık ve aydınlık olsun.