Sen haklı çıktın sevgilim… Geç de olsa öğrendim, mutluluğu parayla da ünle de ilgisinin olmadığını… İyinin de kötünün de varlığının kaçınılmaz olduğunu da anladım artık. Bu düşüncemi öylesine içselleştirdim ki, Zen Ustaları gibi farklılıkları yadırgamıyor özümsüyorum bile. Şimdi yürüyen bir kötülük gördüğümde, Mevlana’nın “Bazı insanlar bize armağandır, bazıları ise ders…” sözü geliyor aklıma… Biliyorum artık kötülerden arınmış bir dünyanın olanaksız olduğunu
Doğruları öğrenmem çok zaman aldı sevgilim. Ben ün ve zenginlik hayalleri kurarken, sen bir deniz kıyısında yıldızların altında gitar çalmayı düşlüyordun. Ben lüks bir yaşamı ve ünlü olmayı düşünürken sen bir patikada bisikletle yolculuğu… Ben sadece iyilerin olduğu bir dünyayı olanaklı görürken, sen bunun mümkün olamayacağını Herakleitos’tan ve diğer filozoflardan örnekler vererek anlatıyordun.
Bilmiyorum belki de sen yoksulluğu hiç tatmadığın içindir. Çünkü bilmekle deneyimlemek aynı şey değildir sevgilim.
Sen soğuk kış günlerinde moraran ellerini nefesinle ısıtmak zorunda kalmamıştın hiç. Çorapların ıslanmamıştı yağmurlu günlerde… Benim için kar demek iliklerime kadar titremek, senin içinse kartopu ve kayak yapmak demekti. Bilmiyorum, belki de beni teselli etmek için buldu bu bakış açısını zihnim… Yani herhalde sen yolculuğu ben ise varışları istiyordum. Sen anda kalmayı ben ise gelecekte yaşamayı… Hayat bu ama öğretiyor.