Serap Öcal Başarı Öyküsü
"Hiçbir başarı rastlantı değildir."
Değerli okurlarım, bugün sizinle Sağlık İletişim Uzmanı Sayın Serap Öcal'ın başarı öyküsünü paylaşacağım.
Bu sayfada başarı öykülerini paylaştığım değerli insanların ortak özellikleri başarılarının yanında mütevazi ve samimi olmalarıdır.
İşte harika bir başarı öyküsü:
Serap Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Öncelikle nazik talebiniz ve bana bu imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Bana "Serap Öcal kimdir?" dediklerinde, “Kendisini en çok başka insanların mutluluğuna adamış bir elçidir.” diyorum. Çünkü, yaptığım işler, bir başkasının kendini doğru ifade edebilmesini ve sonuç olarak hayatını itibarlı bir biçimde devam ettirebilmesini sağlıyor. Toplum tarafından kabul görmüş, sözü dinlenir ve sevilir bir kişi, kurum ya da platform olunabilmesi için iletişim çok önemli bir temel ihtiyaç...
Kısaca kariyer yolculuğumdan bahsedecek olursak; Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünden onur öğrencisi olarak mezun oldum. Çeşitli kurumlarda sırasıyla muhabir, editör, kurumsal iletişim yönetmeni, koordinatör ve danışman olarak çalıştım.
Halen dijital strateji ve sosyal medya kampanyaları geliştirme, dijital PR, konsept ve kampanya çalışmaları, kongre, seminer, toplantı, etkinlik yönetimi konularında çalışmalarımı sürdürmekteyim. Televizyon ekranlarında ve yeni nesil yayıncılık ortamları olarak adlandırabileceğimiz şekilde sosyal medya üzerinde sağlık yayınları gerçekleştirerek; doğru ve bilimsel bilgiyi toplumumuz ile buluşturmaya devam ediyorum.
Bunların yanında üniversitelerde, dernek organizasyonlarında ve kongrelerde multichannel pazarlama, inovasyon, marka yönetimi alanında sunumlar ve bilinçlendirme eğitimleri vermekteyim. Son beş yılda 40’a yakın sempozyum ve panele katılma fırsatım oldu. Onlarca dergide ve internet sayfasında da köşe yazarlığı yapmaktayım. Kendi medya şirketimde de özellikle sağlık iletişimi alanında danışmanlık çalışmalarım yoğun olarak devam etmekte...
Başarılı olmak için neler yaptınız? Nasıl çalıştınız?
-Hayat felsefesi olarak benimsediğim şu cümleyle başlamak istiyorum “Büyük düşünün. Başarının büyüklüğü, inancınızın büyüklüğüyle belirlenir.” Adım adım küçük başarılar dizisi yaratabilirsiniz. Her yolculuk ilk adımla başlar. Ama gideceğimiz yere ulaşmak için ikinci, üçüncü ve gerekli tüm adımları atmak zorundayız.” Tıpkı bu cümlede olduğu gibi ben de meslek hayatıma fotokopi çekerek ve stüdyolarda kablo toplayarak başladım. Hiçbir zaman yoruldum veya ücretsiz staja gitmeyeceğim demedim. Çünkü biliyordum ki başarmak için sıfır noktasından başlamak gerekiyordu. Tabii ekonomik anlamda yüksek gelirli bir aileden gelmeyişim, Anadolu’da büyümem ve çeşitli zorluk ve sorumlulukları erken yaşta almış olmamın getirdiği farkındalığım çok yüksekti.
Kurumsal iş hayatımda da kolaylıklar beni beklemiyordu. Zorlu çalışma saatleri, düşük ücretler, cinsiyet ayrımcılığı ve bir de yetmezmiş gibi art arda gelen mobbing’ler mesleğimi yapma konusunda beni çok defa sınamıştır… Ancak hiçbir zaman çalışma prensiplerimden ödün vermeden işimi severek yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. İş arkadaşınız veya yöneticiniz ile kişisel olarak veya sosyal anlamda anlaşamıyor olabilirsiniz, ancak işinizi gerçekten iyi yaparsanız bunların hepsinin üstesinden gelebilirsiniz.
Şu andaki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?
-Üniversitede gazetecilik eğitimi almaya; televizyondaki gezi programlarını izlerken karar vermiştim. Hem farklı şehirleri, kültürleri hem de yeni insanları tanımak benim için çok heyecan verici görünüyordu. Kısmet oldu gazeteci oldum, ancak gezi programı yapmak henüz kısmet olmadı.
Bunun dışında herkes gibi küçük bir sahil kasabasında sevimli bir kitap kafe işletmeyi çok isterim.
Umarım tüm hayalleriniz gerçekleşir. Peki, hayatta sizin için çok önemli üç şey nedir diye sorsam ne cevap verirsiniz?
-Tüm dünya halkları olarak yaşadığımız bu pandemi döneminde sağlığın kıymetini bir kez daha anladık. O yüzden sağlıklı beslenmeyi ve hareketli yaşamı mümkün mertebe korumaya çalışıyorum. Benim için bir diğer önemli unsur aile. Evlat sevgisi, nasip olduğu günden bu yana insanın hayat mücadelesi için ne kadar güçlü kalması gerektiğini hissettiriyor. Ve son olarak benim hayatımın en önemli sacayağını oluşturan konu; kariyer. Mesleğini severek yapan tüm insanlar gibi çalışmaya doyamayanlardanım. Gece gündüz, tatil, pazar, fark etmeksizin işime dört elle sarılıyorum.
Demek ki, başarmak için öncelikle çok çalışmak gerekiyor. Serap Hanım, sizin için mutluluk nedir? Sizi en çok ne mutlu eder? Nelerle mutlu olursunuz? En çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?
-Benim için mutluluk “An”da kalmaktır. Sağlıklı bir biçimde nefes alabildiğim her an benim için bir mutluluktur. Daha fazlası için insanlardan beklenti içine girmemek benim motivasyonumu korumamı sağlıyor. Çünkü beklentiler daima yaralar. Küçük şeylerle mutlu olabilen bir yapıya sahibim. Tatlı dil ve güler yüz dışında çok büyük beklentilerim olmaz. Samimi ve içten dostlarımla konuşmaktan çok büyük keyif alırım.
Şimdi biraz da gelecekten konuşalım. Geleceğe dönük ne gibi planlarınız var?
-Gelecek için iş konusunda birtakım planlarım var. Uzunca bir zamandır yazmak isteyip, bir türlü yayınlatamadığım bir kitabım var. Onu tamamlamayı çok istiyorum. Televizyon yayıncılığını da çok seviyorum. Pandemi nedeni ile ara verdik. Sağlık programlarıma televizyondan da devam ederek daha geniş kitlelerin hayatına dokunmak istiyorum. Daha önce iki kez büyük ölçekli kongrenin düzenlenmesi aşamasında aktif rolüm oldu. Yine benzer bir kongreyi de hayata geçirmeyi planlıyorum.
Peki, sosyal medyayla aranız nasıl?
-Sosyal medya modern çağımızın bir gereği olarak hayatımızda... Yadsınamaz bir biçimde etkin iletişim için, özellikle de benim gibi mesleği iletişim olan profesyoneller için çok önemli. Sosyal medyanın iş amaçlı kullanımından ve öneminden söz edecek olursak; günlük hayatta bir araya gelme ve tanışma fırsatı olmayan paydaşları tanıştıran, samimi biçimde iletişim kurup yararlı projeler gerçekleştirmesini sağlayan bir araç. Ben aile ve özel hayatın sosyal medyada her anının paylaşılması konusunu da doğru bulmuyorum. Özellikle aile hayatının mahremiyeti ve çocukların güvenliği için bireylerin doğru bir çizgi oturtması gerektiğini düşünüyorum.
Bir gününüz nasıl geçiyor?
-Malumunuz pandemi nedeniyle mecbur kalmadıkça ofis ortamında bulunmuyor, kalabalıklara girmiyoruz. Ben daha gün içinde toplantım yok ise evden çalışmayı tercih ediyorum. Çalışma ortamımı hazırlıyor, günlük iş planıma göre günün belli saatlerinde çalışıyorum. Günlük yürüyüşlerimi ihmal etmeden yapmaya özen gösteriyorum. Yemeğimi mutlaka kendim yapıyorum. İyi bir müzik dinleyicisiyim, gün içinde sevdiğim şarkıların mutlaka bana eşlik etmesini sağlıyorum.
Hafta sonları neler yaparsınız?
-Hafta sonu deyince hemen aklıma pandemi öncesi o yoğun Cuma iş günleri ardından gelen dinlenme zamanları geldi. Ancak son aylarda her günüm hafta sonu tadında geçiyor desem pek de yanlış olmaz sanki... Sadece, belki İstanbul’a yakın doğal ortamlarda daha fazla yürüyüş ve deniz havası almak gibi bir farkı var. Hafta sonlarını genelde ailem ile geçiriyorum.
İş dışında uğraştığınız spor veya hobileriniz var mı?
-Pek çok sağlık yayınından edindiğim kadarı ile en iyi spor, yürüme. Ben de bunu kendime koşullandırdım ve yürüyorum. İleri derecede profesyonel bir spor hayatım henüz yok. Ancak bu konuda bireysel bir danışmandan profesyonel destek almayı planlıyorum.
Doğa fotoğrafları çekmeyi ve yemek yapmayı çok seviyorum. Ev hijyeni ve dekorasyonu da yine bu dönemde üzerinde daha fazla durmaya başladığım konular arasında. Sanırım günümün büyük çoğunluğunu geçirdiğim için…
Yemek yapmayı sevdiğinizi söylediniz, eminim yaptığınız yemekler de harikadır, yemek yapmayı kimden öğrendiniz?
-Annem sağ olsun, çok küçük yaşta bana yemek yapmayı öğretti ve bir damak tadı kazandırdı. Anadolu yemekleri başta olmak üzere tüm yemekleri yapabiliyorum. Dünya mutfağı konusunda da çok kıymetli isimleri takip edip, ilham alıyorum. Yine yemek ve kahve sunumları da ilgi çeken özel alanlar...
Bize bir yemek tarifi verir misiniz?
-Tabii… Size yöresel bir yemek tarifi verebilirim.
Bamya Çorbası Tarifi İçin Malzemeler (8 kişilik)
Kurutulmuş çiçek bamya kullanmanız çorbanın lezzetini arttıracaktır ancak arzuya göre küçük boy ve ayıklanmış dondurulmuş ya da taze bamya da kullanabilirsiniz. Düdüklü tencerede pişirme işlemi, etlerin haşlanma ve çorbanın yapım süresini kısaltacaktır.
Bamya Çorbasının Yapılışı
İpe dizili olarak kurutulmuş çiçek bamyaları temiz bir bez içinde ovalayarak kıllarının dökülmesini sağlayın. Kuru soğanı küçük parçalar halinde yemeklik doğrayın.
Organik sızma zeytin yağının yarısını derin bir tencerede kızdırın. Etlerinizi tencereye alın ve hafif bir renk alana kadar kavurun.
Kavrulmakta olan etlere çorbanın yapımında kullanacağınız suyu katın ve etleri yumuşayana kadar pişirin. Et suyunun berrak olması için yüzeye çıkan et köpüklerini bir kevgir yardımıyla alın.
Kurutulmuş bamyaları ayrı bir tencerede üzerini geçecek kadar su ve limon suyu ilavesiyle kısa bir süre haşlayın. Suyunu süzdüğünüz bamyaların iplerini çıkartın.
Haşlanan etleri bir kevgir yardımıyla çıkartarak temiz bir tabağa alın. Et suyunu bir süzgeç yardımıyla süzdükten sonra bir kenarda bekletin.
Büyük boy bir tencerede kalan yağı kızdırın. Küçük parçalar halinde doğradığınız kuru soğanı, hafif bir renk alana kadar kavurun.
Domates salçasını katıp kavurma işlemini 2-3 dakika kadar sürdürün. Haşlanmış etleri ilave edin ve soğanlarla birlikte kavurun.
Yaklaşık bir litre kalan süzdüğünüz et suyunu tencereye aktarın. Kaynamaya başlayan et suyuna kısa bir süre haşladığınız çiçek bamyaları katın.
Tuz ve taze sıkılmış limon suyunu kattığınız etli bamya çorbasını kısık ateşte 20-25 dakika daha pişirdikten sonra sıcağı sıcağına aileniz ve sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.
Harikaymış, bu güzel tarifi okurlarımla paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum. Serap Hanım başarmak isteyenler size, “Başarının sırrı nedir?” diye sorsalar, ne cevap verirsiniz? Gençlere başarılı olmaları için ne yapmalarını önerirsiniz?
-Asla pes etmemek… Bu yolda düşebiliriz de hiç önemli değil. Önemli olan kalkmayı öğrenmek. Öğrenene kadar da düşmeye devam edebiliriz. Sevdiğimiz işi sabırla, özenle ve ekip çalışmasına uyarak yaptığımız sürece başarmamak için bir engel olduğunu düşünmüyorum. Bahanelerin arkasına sığınmadan, ertelemeden ve her detayını aynı uzmanlıkta olmasa bile konu ile ilgili genel doğru kanısına varabilecek kadar bilerek yapmak çok önemli. Bunun altını çizdim, çünkü gelecekte sadece bir işin bir bölümünü bilmek işinizi kaybetmemeniz için yeterli olmayacak. Teknoloji ve değişen iş koşulları, “Bu işi neden sana versinler?” sorusuyla bizleri baş başa bırakacak gibi görünüyor.
Ülkemizde maalesef işsizlik büyük bir sorun. Buna karşın artan üniversite, açık öğrenim imkânı ve buna bağlı olarak çok sayıda mezunun olması büyük bir handikap. Üstelik tüm dünya perspektifinden baktığımızda rakiplerimiz pek çok alanda avantajlı durumda. Yani bu Türkiye’de iş bulamayıp, yurtdışı düşünen gençlerimiz için söylüyorum. Orada da farklı bir senaryo beklemiyor. Kaç dil bildiğiniz (İngilizce dışında), farklı yetkinlikleriniz; teknoloji okuryazarlığı gibi konular devreye giriyor.
Dolayısıyla okuyan, araştıran, kendi kendine öğrenebilen, ilişki yönetimini doğru kurgulayabilen ve zaman yönetiminde başarılı bireyler her zaman istedikleri işi yapabileceklerdir.
Son bir sözüm de kız çocuklarına ve kadınlarımıza; "Şartlar ne olursa olsun siz istedikten sonra hiçbir şey engel değildir. Kendinize güvenin. Yapılamıyor olsaydı, ben yapamazdım."
Serap Hanım harika bir söyleşi oldu. Ben de kendi adıma çok şey öğrendim. Bu muhteşem başarı öykünüzün örnek alınmasını diliyorum. Yolunuz açık ve aydınlık olsun.
-Bu keyifli söyleşi için tekrar ben de teşekkürlerimi sunuyorum.
Cengiz Hortoğlu