Odamdan ameliyathaneye doğru yol alırken o kısa sürede neler geçti aklımdan neler… İstanbul Hukuk Fakültesi’ne ilk adım attığım günden, arkadaşlarla Beyoğlu buluşmalarımıza, ilk aşk şiirimi yazmaya, imza günlerime, sevdiğim insanlara, dostlarıma, sevgilimle sahilde el ele dolaştığım günlere… Sanki bir film şeridi geçiyordu gözlerimin önünden… Endişem yoktu, doktorlarım ve tüm sağlık çalışanları muhteşemdi. Güleryüz, dikkat, deneyim… Ama ne bileyim yine de bir vedalaşma da olabilir diye düşünmedim değil. Ama bu dünyaya, insan haklarına duyarlı, hukukçu iki muhteşem kız evladı ve 14 kitap bırakıyorsan, artık kaygıların yok oluyor. “Nasıl yaşadım?” sorusunun yanıtı varsa hayat seni artık korkutamıyor. Acı, hüzün de dahil tüm duyguları dolu dolu yaşadıysan, o duyguları bir de romanlara düktüysen, kimseyi bilerek üzmediysen, kibir ve egonun esiri olmadıysan çok da abartmıyorsun artık. Ben bu dünyada konuk olduğumu ve zamanı geldiğinde ayrılacağımı biliyorum, Önemli olan iyi izler bırakmam.
Değerli dostlarımdan okurlarımdan, gelen binlerce mesaj, telefon ve yorum için minnettarım. Hayatı anlamlı kılan dostlarmış. Elbette yıllarca emek verdiğim birkaç güzel insan beni görmezden geldiğiniz için size de çok teşekkür ederim, aydınlanmama yardımcı olduğunuz için…
Peki öyleyse; nerede kalmıştık? Önce yarım kalan romanı bitirmeliyim.