Beline kadar uzanan simsiyah saçları, yanağındaki gamzeleri ve mavi gözleriyle o benim roman kahramanımdı. Hasta olduğunu öğrenince aradım. Sesi ağlamaklıydı. "Bazı insanlar armağandır benim için." dedi. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Ben soracağıma o sormaya başladı. "Yine şiir yazıyor musun? Halen iflah olmaz bir romantik misin? Hayalperestliğin devam ediyor mu? Hep aşk romanları mı yazacaksın? Aşk filmleri izlerken yine gözlerin doluyor mu?" gibi sorular sordu. "Nasılsın?" dedim. Her yanını sarmış hastalığına rağmen sesi umut doluydu. "Geçmişe dair o anılar olmasa ayakta duracak gücü bulamazdım. İnsan dolu dolu yaşayınca ölümden bile korkmuyor. Bizim gençliğimizde sevgi sevda gibi yaşanır, aşk ayaklarımızı yerden keserdi." dedi.
Onu dinlerken öğrencilik yıllarıma döndüm. Yaşam ne gariptir, sanki dün gibi zihnimden akıp geçti okul yıllarımız... Ey hayat yine hüzünlendirdin beni... Sonbahar yaklaşırken ve ağaçlar yapraklarını dökerken biz de hayatımızın sonbaharına doğru yol alırken...