Banu Karakuş
Değerli okurlarım başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Bu köşede başarı hikayelerini paylaştığım değerli dostların ortak özellikleri başarılarının yanında aynı zamanda samimi ve mütevazi olmalarıdır. Bugün sizinle değerli arkadaşım, Sayın Banu Karakuş'un başarı öyküsünü paylaşacağım.
Banu Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
-Hızır ve İlyas Aleyhisselâm’ın bengisuya kavuştuğu bir Hıdırellez gününde yani gül dallarına türlü çeşit dileklerin bağlanıp, ateşler üzerinden sağlık ve uzun ömür duaları ile atlanıldığı, o güzelim bahar bayramında, Üsküdar’da dünyaya geldim.
Bolca erkek çocuğuna sahip büyük bir Ailede, ilk kız çocuğu olmanın verdiği şansla, el bebek gül bebek, çok mutlu bir çocukluk geçirdim.
Büyüyünce ne olacaksın sorusuna da; ya Nadia Comaneci ya da Şarkıcı olacağım deyip dururdum hep... Babam, ilk gençliğinde, Tiyatro Oyunculuğu ve eğitmenliği yapmış sonrasında ise iş hayatına atılmış gerçek bir kitap kurduydu. Hiç durmadan okur, çok çok güzel yazar ve çizerdi. Ayrıca inanılmaz da iyi bir hatipti. Ez cümle, benim için kusursuz bir rol modeldi. Bunu bildiğinden benim eğitimime ekstra özen göstermişti. Konservatuvar yıllarım, hukuk fakültesi tercihim, yabancı dillere alâkam, mikrofon sevdam ve daha lise yıllarında başladığım Televizyonculuk serüvenim, hep Zeki’ciğimin etkisiyle şekillenmiştir. Bugün dahi hayatımda hep onun izini sürerim.
Başarılı olmak için neler yaptınız? Nasıl çalıştınız?
-Doğrusunu isterseniz, kendimi bir gün dahi başarılı olarak nitelendirmedim ben... Çünkü bana göre “başarı” öylesine göreceli bir kavram ki; örneğin istediğim mesleği yapabilmem bir başarı olabilir ama o meslekte ne kadar başarılı olduğumu kim ölçebiliyor Sizce? Kime ve neye göre başarılı sayılabilirim... Bence başarı, Sizin kendinizi ne denli özgür hissettiğinizle ilgili. Eğer hiç kimseye bağımlı olmadan bir ömür sürebiliyorsanız bu en büyük başarı bana göre. Ben sadece bunu becerebilmeye çalışıyorum.
Şu andaki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?
-Kendimi bildim bileli istediğim şeylere odaklı şekillendirdim hayatımı. Dolayısıyla isteğim şeyin dışına çıkabilme özgürlüğünü de tanımadım kendime. Sanat ve iletişim dünyası tek istediğim mecraydı mesleğim adına ve onun dışında bir mesleği de hayal dahi edemedim doğrusu... İnsanları doğru anlayabilmenin ve etrafınızda olup bitenleri doğru ve güzel ifade edebilmenin mümkün olduğu her meslek, kabulümdür diyebilirim.
Hayatta sizin için çok önemli üç şey nedir diye sorsam ne cevap verirsiniz?
-Hiç düşünmeden sıralarım...
İnancım, Ailem, Atatürk’ümün emaneti güzel ülkem...
Banu Hanım, sizin için mutluluk nedir? Sizi en çok ne mutlu eder? Nelerle mutlu olursunuz? En çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?
-İşte en can alıcı soru bu bence! Sağlıkla aldığım her nefes, mutlulukla gülümseyebilmem için yeter de artar bile... Hele bir de sevdiklerim hayatta ve sağlıklıysa, gerisi lâf-ü güzaf... İnsan eğer mutlu olmayı isterse mutlak bir sebep bulabilir bence... Çünkü Sizi mutsuz eden çoğu şey sizden kaynaklı olmayabilir ama Sizi mutlu edecek şeyleri bulabilmek tamamen sizin elinizde.
Güneşli bir gökyüzü, ılık bir yaz yağmuru, alabildiğine yeşil bir orman, masmavi bir deniz, başını okşadığınızda size sevgiyle bakan bir köpek, sevdiğiniz bir şairin kitabı, bir İlhan İrem ya da Gipsy Kings şarkısı, okumaya doyamadığım kitaplarla dolu bir kütüphane ve sahne üzerindeyken sizi keyifle izleyen birilerinin olması... Sırf mimozalar açıyor diye Haziran ve doğduğum ay olduğu için Mayıs meselâ... Keyifli olmak isteyeyim yeter ki!
Şimdi biraz da gelecekten konuşalım. Geleceğe dönük ne gibi planlarınız var?
-Mutlu ve sağlıklı yaşamak gibi bir çabam var öncelikle... Bunun için son bir yıldır tüm hayatımı yeniden planlıyorum. Şüphesiz, hâlâ dilediğimce bir hayat sürmemi sağlamak için çalışmam gerekiyor. Ama zaten sevdiğim bir işte çalışıyorum. Eğer planladığım gibi giderse 3-5 yıla kalmaz güneyde, hep yaz olan bir sahil kasabasına yerleşmek istiyorum pek çoğumuz gibi... Küçücük de olsa kendi toprağımı ekip biçmek, yaz-kış denizden hiç ayrılmamak ve uzak köylerin yakın çocuklarına masallar anlatmak ve onlarla oyunlar oynamak istiyorum. Savaşların ve yoksulluğun gölgesinde, mutsuz çocukların oyunlara küstüğü bir coğrafyada büyük hayaller kurmak yerine küçük mutluluklar edinmeye çalışacağım galiba...
Başarmak isteyenler size, “Başarının sırrı nedir?” diye sorsalar, ne cevap verirsiniz?
-Çok basit ve net: “hiç kimsenin Sizden daha üstün olduğunu düşünmeyin ve daima kendiniz için en iyisini yapmaya çalışın bence!”
Peki, sosyal medyayla aranız nasıl?
-Ah kafamın karışık olduğu bir konu da o aslında... Gelişen teknolojiler konusunda hem çok yetersiz buluyorum kendimi hem de çok beceriksiz... Sanırım biraz eski kafalıyım. Hâlâ kâğıt kalemle yazar gibi noktasına virgülüne pür dikkat yazıp çiziyor ve karşı taraftan da bunu bekliyorum sosyal medyada ama ne mümkün?!
Bir bakıma çok da faydalı ve hızlı etkileşim sağladığına inanıyorum. Sadece bilgi kirliliği ve sanal gerçeklik ürkütüyor beni ve hep temkinle yaklaşıyorum bu mecraya...
Bir gününüz nasıl geçiyor?
-Çok değişken aslında, çalıştığım günlerde daha erken kalkarım, önce günü yakalamak için bolca haber tararım, mutlak güçlü bir kahvaltı yaparım, bolca notlar alırım işime dair. Kendimi şımartacak minik şeyleri de ihmal etmem ama... Örneğin birkaç çiçeğim ile iki saksı biber, nane ve kiraz domateslerim var terasımda, onlarla hoş beş ederim, sevdiğim bir iki kitabı masada tutar evden çıkana dek, dönüşümlü olarak okurum. Çok hoşnut değilim bundan ama bir miktar da sosyal medyada seyr-ü sefer ettikten sonra işime giderim. Evde olacaksam değmeyin keyfime, mutlak çekmecelere el atarım dağıttıklarımı toplamak için, pek becermem ama sevdiğim bir yemeği falan yapmaya çalışırım, sevdiğim eski filmlerden birini bilmem kaçıncı kez izler aynı tadı alabilirim mesela... Çok sıradan şeyler doğrusu...
Hafta sonları neler yaparsınız?
-Sanırım hafta sonum yok benim, çünkü uzun yıllardır hafta sonları da çalışıyorum. Ama şikayetim yok bundan, onu da keyfe dönüştürebiliyorum işimin gereği...
İş dışında uğraştığınız spor veya hobileriniz var mı?
-Ah ne çok isterdim ama öylesine tembel ve maymun iştahlıyım ki bu konuda... Konservatuvar öncesi bale yapmıştım hepsi bu! Hobilerimse, günden güne bile değişim gösterebilir. Bir sürü hobi için Derya Baykal tadında bir yelpazede heveslerim var; bayılıyorum ama hiç becerikli sayılmam...
Evde yemek yapar mısınız? Yaparsanız en çok hangi yemekleri yaparsınız? Yapıyorsanız bize bir yemek tarifi verir misiniz?
-Çok yapmak isterim elbette. Üstelik Annemin yemekleri ile büyümek ve yaşamak en büyük şansım ama olmayınca olmuyor demek ki!
Babaanne tarifi bir açma böreğim var mesela içi bol malzemeli (karman çorman/pırasa, peynir, soğan ve domatesli) bir de bana özel bir tarifim var, adı : “ kefende kek”...Evet, doğru duydunuz kefende kek:) şöyle ki, evde hiç kek, börek, çörek falan yapmadığımdan bir kek kalıbı yada kek tepsim yoktu evde! Ne yalan söyleyeyim şimdi var ama yine aynı usulde yapıyorum meşhur kekimi.
Tarif şöyle : kek, bildiğiniz kek. Süt, yumurta, un, şeker, kabartma tozu, vanilya, kakao, şu bu vs... Özelliği şu :
Orta boy oval bir cam fırın kabının içine dışarı taşacak kadar battalca bir fırın kağıdı seriyorsunuz. Kek karışımını da bu kâğıda dökünce, garibim malzeme kâğıda taşıyor mecbur, sizde o kâğıdı bir güzel kenarlarından üste doğru kapatıyor öyle fırına atıyorsunuz. Sonrası malûm, kek adeta kefene sarılmış gibi kağıda sarınıp pişiyor kaderine küsüp... Vallahi ölüm de yaşam da bize dair, adı o yüzden sevimsiz gelmesin Size, tadı gayet güzel oluyor sonuçta...
Banu Hanım gençlere başarılı olmaları için ne yapmalarını önerirsiniz?
-Uzun yıllardır naçizane benimde pek çok öğrencim oldu. Bu en büyük gurur benim için... Bir o kadar da büyük sorumluluk yüklüyor doğrusu. Ben hep aynı örneği veriyorum, kutsal kitabımızdaki ilk emir: okuyunuz, okuyunuz, okuyunuz lütfen! Okuyan insan önce kendiyle dost olur ve ondan sonra hiç kimseye düşman olmayı akıl edemez! Dünyayı okumak kurtaracak bence..
Bu kadar güzel okuyup yazan Size, gönülden teşekkürlerimle...
Banu Hanım çok teşekkür ediyorum, bu harika söyleşi için... Yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Cengiz Hortoğlu