“Ben hep, her şeyi sonuna dek, sevgiyle yaşamayı seçtim. Ölüm benim için ürkütücü bir şey değil. Ben ancak, şarkı söyleyemediğim zaman ölürüm." Edith Piaf... O büyük sanatçının hayatı hep inişli çıkışlı geçti. Ama zorluklara karşı asla pes etmedi, şikâyet etmedi. Her düşüşünde daha da güçlü bir şekilde ayağa kalktı. Acılarını sanata dönüştürdü.
1915 Yılında 15 Aralık'ta Paris'te bir kız çocuğu dünyaya geldi. Annesi sokaklarda şarkı söyler babası cambazlık yapardı. Küçük yaşlarda gözlerinin mikrop kapması sonucu kör olma tehlikesi geçirdi. Tedavi sonunda sağlığına kavuştu. 14 yaşında babasının yanında şarkı söylemeye başladı. Harika bir sese sahipti. Küçük yaşta aşık oldu ve aşkıyla birlikte yaşamaya başladı. Ancak yoksulluk mutlu bir yaşam kurmasının önünde engeldi. Küçük yaşta anne oldu ancak kızını daha iki yaşındayken menenjitten kaybetti. Bu olay onu çok etkiledi, kendini tamamen alkole verdi, artık dibe vurmuştu. Yaşamı sokaklarda alkol şişelerinin arasında geçiyordu. 21 yaşında şansı döndü. 1935 Yılında büyük bir kabare sahibi, o sokakta şarkı söylerken onu dinledi ve çok beğendi. Genç kadının yaşamı bir günde değişti. Kabarede şarkı söylemeye başladı. O sahne aldığında salon tıklım tıklım doluyordu.
Ancak onu destekleyen kabare sahibi Louis Leplee öldürüldü. Onun için yeniden zor bir dönem başladı. Ama yılmadı, eğitim de alarak sanatını sürdürmeye devam etti. Çıkardığı plaklarla büyük bir üne sahip oldu. Şarkıları içerisinde "La Vie En Rose" şarkısı çok tutuldu. ABD'de çok sayıda turnelere katıldı. Sadece müzikte değil oyunculukta da kendini kanıtladı. Ancak inişli çıkışlı yaşamı tüm hayatı boyunca devam etti. Sevdiği adamı uçak kazasında kaybetti. Kendisi trafik kazası geçirdi ve omuriliği zedelendi.
Edith Piaf büyük sanatçı, hayatın acılarından ve zorluklarından büyük bir başarı öyküsü çıkardı.