Zaman hızlı geçiyor, bir bakıyorsunuz ki annenizin anneler gününü kutlama şansınız kalmıyor.
Ben artık annemin Anneler Gününü kutlayamıyorum. Çünkü onu kaybettik.
Hiç okula gitmemiş olmasına rağmen en büyük ideali bizi okutmaktı.
Biz daha uyanmadan erkenden kalkar, kilometrelerce uzaktan kovalarla su taşır, sonra da buz tutmuş elleriyle sobayı yakmaya çalışırdı.
Soğuk kış günlerinde okula giderken buz gibi havada ayakkabılarıma dolan sulara onun bana olan inancıyla katlanırdım.
Üniversitede okurken O, Gaziantep’te ben İstanbul’a olduğum halde, ne zaman bir şeye üzülsem bunu ana yüreğiyle hisseder ve arardı.
Sonra da saklamaya çalıştığı gözyaşlarıyla, ”Üzülme, sen bunu da yenersin,” derdi.
Üniversite hayatım boyunca, ördüğü yün eldivenler, ellerimden çok yüreğimi ısıtırdı.
Şimdi artık o yok, sadece onunla olan anılarımızı yaşatıyoruz.
Zaman, onun sevgisini de elleriyle yaptığı tarhana çorbasının sıcaklığını da yok edemedi.
Hatırları aklımda hep kara kare sakladım. Kin tutmamayı, hoşgörüyü, affetmeyi, koşulsuz sevmeyi; onu düşmanlarına bile “Dua ederken,” gördüğümde öğrendim.
Halen hayaller kurmayı başarıyor, öyküler, romanlar yazabiliyorsam, bunu annemin çocukluğumda anlattığı masallara borçluyum.
Benim annemden öğrendiğim en önemli şey, acılardan mutluluk yaratmaktı. Elbette hayatın engebelerine ve engereklerine dayanmayı da…
Anneler gününü önemseyin. Annenizin ve eşinizin anneler gününü bir armağanla mutlaka kutlayın.
Bu günler, bizim için değerli olan insanların farkına varmak ve onlara olan sevgimizi bir kez daha ifade etme olanağıdır.
Anneler gününüz kutlu olsun.
Her şeyin istediğiniz gibi olması dileğimle…
Cengiz Hortoğlu