Sonlandırmak üzere olduğumuz yıl, doğuma bağlı haklar bağlamında çok önemli değişikliklerin yaşandığı bir yıl oldu. Önceki uygulamada, kadın çalışanlar doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı hafta, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenmek suretiyle en fazla on sekiz hafta analık izni kullanıyorlardı. Çocuklarıyla ilgilenmeye devam etmek isterse altı aylık ücretsiz izni kullanmaktan başka şansları kalmıyordu.
İki yeni hak tanındı
6663 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la getirilen düzenlemeye göre; analık izninin kullanım alanı genişletildi, kadın çalışanlar için doğum sonrası yarım çalışma hakkı, kadın veya erkek işçiler için evlat edinme sonrası yarım çalışma hakkı tanındı. En önemlisi bu hakların kullanılmasının akabinde veya bu hakları kullanırken ebeveynlerden birine çocukları ilkokul çağına gelene kadar ebeveyn izni kullanma hakkı uygulamaya kondu.
Yarım çalışma doğum yapan kadın işçilere, analık izninin bitiminden itibaren çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması koşuluyla istekleri halinde birinci doğumda 60 gün, ikinci doğumda 120 gün ve sonraki doğumlarda ise 180 gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izni ifade ediyor. Yarım çalışma halinde çalışan prim şartlarını sağladıysa yarım çalışma ödeneği de alabiliyor. Bu yolla ücretinde büyük bir kayıp yaşamadan, çocuğun bakımı için gereken zaman sağlanmış oluyor.
Ebeveyn izni ile birlikte ebeveynlerden birine, doğum sonrası çocukları ilköğretim çağına gelinceye kadar kısmi süreli çalışma imkanı tanındı. “Ebeveyn izni” olarak tanımlanan bu hak, anne veya baba tarafından kullanılabiliyor. Bu haktan yararlanabilmek için doğum da şart değil. Üç yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle birlikte veya münferiden evlat edinenler de çocuğun fiilen teslim edildiği tarihten itibaren bu haktan yararlanabiliyor.
Doğuma bağlı hakları kullanmak geçerli fesih nedeni sayılamaz
Bu haklar tanındıktan sonra herkesin aklına aynı soru geldi. Acaba bu haklarımı kullansam, işveren nasıl karşılar? İşten çıkarılır mıyım? Kanunda yarım çalışmanın işçinin talebi halinde uygulamaya konulacağı, kısmi süreli çalışma talebinin ise işveren tarafından karşılanması gerektiği belirtiliyor. Buradan çıkan sonuç, iki hakkın da talep edilmesi halinde işverenin onayına tabi olmadan kullanılabileceği. Hatta Kanun bu talebin işverence karşılanması gerektiğini belirttikten sonra söz konusu hakkın kullanılmasının geçerli nedenle fesih nedeni sayılamayacağını açıkça düzenlemiş durumda. Dolayısıyla, çalışan doğuma veya evlat edinmeye bağlı haklarını kullandığı için işten çıkarılamayacak. Hatta bu hakların kullanılmasının akabinde ya da hemen öncesinde başka bir gerekçe gösterilerek işten çıkarılması, bu hakların kullanılmasını engellemek amacıyla çalışanın işten çıkarıldığı iddiasını gündeme getirecek. Bu durumda işveren bahane olarak kullandığı işten çıkarma nedenini daha güçlü bir şekilde ispatlamak zorunda kalacak, ispatlayamadığı takdirde sonuçlarına katlanmak zorunda kalacak.
Yargıtay kararları, ‘hamilelik geçerli neden değildir’ diyor
Yargıtay önüne gelen bir olayda (Y9HD, 17.09.2015, 18355/26031), davacının 7 aylık hamile olduğu sırada işyerinde üretim elemanı olarak çalışırken işten çıkarılmasını geçersiz fesih olarak kabul etmiştir. Yargıtay kararında; davacının iş sözleşmesinin davalı işverence feshedildiğini belirttikten sonra, feshin davacının hamileliği nedeni ile gerçekleştirildiğini, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18/3-d bendinde işçinin hamileliğinin fesih için geçerli neden oluşturmayacağı düzenlendiğini, feshin salt bu nedenle geçerli nedene dayanmadığının anlaşıldığını, mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmesinin isabetli olduğunu vurgulamıştır. Bu kararını verirken davacı ile birlikte 3 hamile kadının iş akdinin de feshedildiğini ve o dönemde başka işçi çıkarımı da olmadığını, iş akdinin sonlandırılmasından sonra davalı işverenin eleman almaya devam ettiğini de dikkate almıştır.
Doğum nedeniyle işten çıkarılanın hakları neler?
Kadın çalışanlar hamileliği veya doğuma bağlı haklarını kullanması nedeniyle işten çıkarılırlarsa işe iade davası açmaları gerekiyor. Çalışanlar kendilerine işten çıkarmanın bildirildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde iş mahkemesinde işe iade davası açacaklar ve işe tekrar başlatılmalarını talep edecekler.
Dava sonucunda feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işverene başvurarak işe başlamaya hazır olduklarını bildirmeleri gerekiyor. Çalışanın işe başlamaya hazır olduğunu bildirmesi üzerine işverenin önünde iki yol var; ya çalışanı işe başlatmayı tercih edecek ya da işe başlatmamayı tercih edecek ve çalışana kıdem ve ihbar tazminatı ile boşta geçen dört aylık ücretine ek olarak mahkemenin belirlediği tazminatı çalışana ödeyecek.
Bu tazminat miktarı işçinin en az dört en fazla sekiz aylık ücreti tutarında belirleniyor.
Tazminatı yüksek belirlenebilir
Yargıtay hamilelik veya doğum nedeniyle yapılan fesihlerde iş güvencesi tazminatının yüksek belirlenebileceğini ifade ediyor. İşveren tarafından yapılan davranışın ayrımcılık oluşturduğunu belirterek, iş güvencesi tazminatının aynı zamanda uygulanan bu ayrımcılığın da cezası olduğunu belirtiyor. Bu nedenle çalışana hamileliği veya doğumu nedeniyle fesih uygulayan işverenlerin ilerleyen dönemlerde çalışanlara 8 aylık üst sınıra yakın iş güvencesi tazminatı ödemek zorunda kalmaları muhtemel görünüyor.
Ayrımcılık tazminatı istenemiyor
Yargıtay hamilelik veya doğuma bağlı feshin ayrımcılık oluşturduğunu fakat işçinin iş güvencesi tazminatının, o ayrımcılığı da yaptırıma bağladığını ifade ederek, işçinin ayrıca ayrımcılık tazminatı talep edemeyeceğini vurguluyor. Yukarıda da belirtildiği gibi, mahkemeleri ayrımcılık tazminatı yerine, iş güvencesi tazminatının yükseltilmesine yöneltiyor.