İstanbul merkezli tasarım ofisi Wangan Studio, 19 Haziran’da Almanya’nın Essen kentinde ‘Red Dot: 2023 Best of the Best Interior Design Ödülü’nü aldı.
2016’da kurulan Wangan Studio üç ortaktan oluşuyor: Kerem Özerler, Kutay Yorulmaz ve Mert Can Uzyıldırım. Daha önce 2019’da Londra Tasarım Fuarı’nda ilk mobilya koleksiyonlarını da sergilemişlerdi.
Peki ama üç ortak hangi projeyle bu ödüle layık görüldü?
Galataport’ta Doğuş Grubu çatısı altında yer alan “Ara Güler Müzesi + Leica Showroom + Monochrome Brasserie” ile.
“Red Dot: Best of the Best” ödülü, her yıl yaklaşık 60 ülkeden 20 bin başvuru arasından seçiliyor.
Bu prestijli ödül, olağanüstü yenilik sergileyen ve kendi alanlarında öncü olan tasarımlara veriliyor.
Yarışmadaki en büyük ödül ve iyi tasarımın dört ilkesi tarafından yönlendirilen, tasarımın tüm yönlerinde üstün olan ürünlere özel seçiliyor.
‘Detaylar projeyi var ediyor’
Üç ortak bu ödülü kazanmalarına neden olan üç mekân tasarımları hakkında ise şöyle diyor: “Bu üç mekân aslında birbirinden işlev olarak tamamen ayrılsa da, oldukça özel olan ortak bir noktada fotoğrafçılıkta buluşuyorlar. Mekânların ortak cephelerinin olduğu ortadaki amorf kütleyle olan ilişkileri bizim için önemliydi. Bu yapı, markaların hacimlerini ayırma görevini üstlenirken üzerindeki fotoğraf makinesinin diyagramından esinlenilerek tasarlanmış üç boyutlu ahşap yapısıyla da bu üç alanı bir araya getirmiş oldu. Bu güçlü birleştirici unsurdan, yani fotoğraf makinelerindeki ve yardımcı ekipmanlarındaki birçok detaydan ilham aldık. Bu unsurları kendi tasarım dilimizle sentezleyerek mekâna doğru bir şekilde taşımak için ayrıntıları her zaman ön planda tuttuk. Aslında Wangan’ın tasarım diline genel olarak baktığınızda da detayların projeyi var ettiği bir tasarım yaklaşımının olduğunu söyleyebiliriz.”
Ara Güler’i saygıyla anıyoruz
Doğuş Grubu’nun desteğiyle Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi (AGAVAM) ve Ara Güler Müzesi kapılarını Ara Güler’in doğum günü olan 16 Ağustos’ta kendisinin de katılımıyla bomontiada İstanbul’da ziyaretçilere açmıştı.
Şimdi ise müze Galataport’a taşındı.
Ara Güler ile birçok kez bir araya gelme şansım oldu, ama son buluşmamızda “Artık fotoğraf çekmiyorum, ızdırap çekiyorum” diye başlamıştı konuşmaya.
Fotoğrafın bir virüs olduğunu, sinsice ilerlediğini ve sonra suyunu çıkardığını anlatmıştı.
“Fotoğrafın altın çağı, ‘60’larda bitti, artık boşuna uğraşmayın, şimdi fotoğraf deyince küfrederler” demişti.
Peki ama Instagram hakkında ne düşünüyordu Ara Güler?
“O ne?” demişti önce.
Akıllı telefonumdan Instagram’ı ve farklı filtrelerini incelemiştik beraber ve Ara Güler cevabı patlatmıştı: “Instagram’a ne bakayım, o bana baksın.”
Sonra da “Hayat mecmuasını kurduk, daha ne olsun” diye eski günleri yâd etmişti.
“Hiç ünlü olmayıp da Instagram’da çok takipçisi olanlar var” deyince, “Dünyada o kadar çok aptal var demek ki” demişti.
Konu “Selfie”lere gelince, “Kendi kendinin fotoğrafı mı çekilir?” diye kızmıştı.
Eski arkadaşlarından Mübin Orhon, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Çetin Altan ve Yaşar Kemal’den söz etmişti.
Dile kolay, Ara Güler 800 bin fotoğraf çekmiş, yakın tarihimizi bize fotoğraflarıyla anlatmış.
En favori fotoğrafı “Gemi üstünde iki boş sandalye.”
“Yaşanmışlığı ve hikâyesi olduğu için en çok bu fotoğrafımı seviyorum” demişti Ara Güler.
Kendisi de en sevdiği fotoğrafı gibi, yaşanmışlığı ve hikâyesiyle çok sevildi ve her zaman hatırlanıyor.